Top
Ege Cansen

Ege Cansen

cansen@sozcum.com

09/04/2021

Bir savurganlık abidesi

Türkiye denince akla İstanbul, İstanbul denince de Taksim (Cumhuriyet) Meydanı gelir. Taksim Meydanı'nın Boğaziçi'ne bakan Doğu tarafında inşaatı bitmek üzere olan Atatürk Kültür Merkezi bulunur. Dünyanın bütün büyük şehirlerinde bir opera binası olduğu için İstanbul'a da bir opera binası lazımdır fikri 1940'lı yıllarda yeşerir. Vizyoner bir şehirci olduğunu Manisa valiliği sırasında ispat eden 1887'de Kerkük doğumlu Lütfü Kırdar, terfian İstanbul Vali ve Belediye Başkanlığı'na getirilmiştir.

Dr. Kırdar, 1946 yılında “İstanbul Şehir Operası” inşaatını başlatır. Ancak İstanbul'un gelirleri işi sürdürmeye yetmez. 1956'da projeyi Bayındırlık Bakanlığı devralır. Opera binası 23 yılda tamamlanır ve 1969'da “İstanbul Kültür Sarayı” adıyla açılır. Bir yıl sonra 1970'de anarşinin kol gezdiği günlerde bir temsil sırasında çıkan yangınla ağır hasarlanır. Onarımdan sonra 1978'de “Atatürk Kültür Merkezi” (AKM) adıyla tekrar açılır. Yıkılması gerekir demek için kasten bakımı yapılmayan tesis, sözde restorasyon amacıyla 2008 yılında kapatılır.

BÜYÜK, DAHA BÜYÜK VE EN BÜYÜK

Ancak tahsisat çıkmadı diye, binanın restorasyonuna bir türlü başlanamaz. Bunun üzerine iş adamı Sakıp Sabancı, onarım maliyetini şahsen üstlenir. Para bulunmasına rağmen, restorasyon yine başlamaz. Aslında dert para değildir. Türkiye'de “büyük, daha büyük ve en büyük” binaları yaptıran kişi olarak tarihe geçmek isteyen Başbakan Recep Tayyip Erdoğan buna izin vermemektedir. CHP'den AKP'ye transfer Ertuğrul Günay, Kültür Bakanı olur.

Safiyane bir şekilde, bu eseri ihya etme yetkisinin kendinde olduğunu sanıp proje çalışmaları yaptırır. Tam ihaleye çıkılacakken Erdoğan, “buraya çivi çaktırmam” der. Binanın yıkılmasına ve yerine meydana bakan yüzü eskisine benzer ama içi ve işlevi bambaşka bir “külliye” yapılmasına karar verilir. Başkan Erdoğan bu tesisin temelini 2019'da kendi elleriyle atar. 2 milyar liraya çıkacak 100 bin metrekarelik yeni “AKM” seneye açılır deniyor.

GÖSTERİŞ YATIRIMLARI

Çok basit birkaç soru soracağım. Yıkılan AKM, yıkılmayıp Sakıp Sabancı'nın verdiği parayla (veya bütçeden karşılanarak) restore edilip kullanılmaya devam edilseydi, Türkiye'nin itibarından veya halkın kültür ihtiyacından ne eksik kalırdı?

Atatürk Havalimanı kullanılmaya devam edilip Sabiha büyütülerek artan yolcu talebi karşılansaydı turizm gelirlerimiz azalır mıydı?

Çamlıca tepesine devasa bir “Seladin” camisi yapılmasaydı, halkın imanı mı zayıflardı?

Cumhurbaşkanı, Çankaya'da görev yapsaydı alacağı kararlar farklı mı olurdu? Yassıada'ya milyonlar dökülmeseydi, İstanbul sosyal hayatında neyin yokluğu çekilirdi?

Şehir dışlarına 3000'er yataklı dev hastaneler yapılacağına, şehir içlerinde 200'er yataklı 5 hastane yapılsa aynı sağlık hizmetleri daha düşük maliyetle verilemez miydi?

Bu ve benzeri gayri iktisadi yatırımlar yapılmasaydı milli gelir aynı olurdu. Ama, Türkiye'nin dış borcu 20 milyar dolar daha düşük olur, her yıl 1 milyar dolar daha az dış borç faizi ödenirdi. Bunları herkes görüyor ve biliyor. Buna rağmen AKP, halen en çok tercih edilen siyasi parti. Demek ki; AKP'nin bir bildiği var.

Son söz: Keskin iktisat, siyasete zarardır.

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp

Yazarın Diğer Yazıları