Top
Ege Cansen

Ege Cansen

cansen@sozcum.com

07/05/2020

IMF ile anlaşmak vacip oldu

Türkiye'de iktisatla amatörce veya profesyonelce ilgilenen insanların %99'u Türkiye'nin cari açık vermeden, milli gelirini yeterince hızlı büyütemeyeceği kanaatindedir. Bunu da Türk halkının “tasarruf eğiliminin” geleneksel veya genetik (?) olarak düşük olmasına bağlarlar. Cari açık vererek büyümek, yurtdışından sürekli borçlanmak demektir ki; bu sürdürülemez bir vetiredir. Dış borçlar çok birikince, alacaklıların asabı bozulur. Bu durumda taze döviz girişi durur, yerli ve milli halk döviz almaya hız verir. Dövizsizlik had safhaya ulaşır. “standart modele” göre IMF'ye gidilir. “Hem cari açıkla büyüme politikası izleyelim hem de IMF'ye asla gitmeyelim” demek olmaz.

★★★

Genel kabul görmüş kanaatin aksine, Türkiye cari açıksız da büyür hatta daha hızlı büyür iddiasındayım. İşte Japonya, işte Kore, işte Çin! Cari açıksız büyümede IMF'ye gitmek yoktur. AKP'nin IMF'ye gitmeme kararını “Demek ki; cari açıksız büyüme strateji izlenecek” ümidiyle destekledim. AKP, IMF'ye gitmedi. Dövize sıkışınca Londra ve Katar'a gitti. Cari açıksız büyümenin şartlarını da yerine getirmedi. 2018'de Papaz krizi patlayınca ekonomimiz krize girdi. Çünkü dolar anormal bir şekilde yükseldi. Dış borçlanmanın maliyeti arttı. Papaz gitti, dolar geri geldi. Cari açık kapandı.

2020 İYİ BAŞLAMIŞTI

Cari açığın tekrar hafiften açılmasına rağmen, finansal yatırımcıların Türk ekonomisine olan güveni arttı. Türkiye'nin “kredi temerrüt takas” (CDS) primi %5'ten %2'ye düştü. Dış turizm ve iç piyasada ithal mallara olan talep coştu. Derken koronavirüs gibi bir mikrop yüzünden hem ülkemizde hem de dünyada öyle bir “reel sektör” krizi patladı ki, her şey tepe takla oldu. Türkiye'nin CDS primi %6'yı geçti. Birçok ülke ile birlikte Türkiye için de IMF'yle işbirliği yapmak neredeyse kaçınılmaz oldu. Bu da ayıp değildir.

RANT VE SÜKSE İÇİN YAPILAN GÖSTERİŞ YATIRIMLARI

İktisadi dünya görüşüm “serbest piyasa ekonomisi” veya çıplak bir deyişle “kapitalizm”dir. Bu sebeple mesela AKP'nin Tekel'in sigara ve içki üretim tesisleri veya şeker fabrikalarının özelleştirilmesini ilke olarak doğru bulurum. Ama gayri iktisadi olduğu için Atatürk Havalimanı'nın rant uğruna hurdaya çıkartılmasına veya şehir içindeki hastaneleri kapatıp şehir dışına sürekli zarar edecek dev hastaneler inşasına isyan ederim.

★★★

Kapitalizmin topluma en yüksek faydayı sağlaması iki temel şarta bağlıdır. Birincisi her yatırımın “sermayenin getirisini artırmaya” odaklanmasıdır. İkincisi, devletin ve bireylerin israftan kaçınmasıdır. Bendeki kanaat, AKP'nin iktisadi dünya görüşünde bunların ikisinin de olmadığıdır. Gördüğüm kadarıyla onların iktisadi sistemi “Yatırımın getirisi değil, bizim çıkarımız azami olmalı” ile “İtibar için sarf, israf değildir” ilkelerine bağlıdır.

Son söz: Amaç, aracı belirler.

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp

Yazarın Diğer Yazıları