Top
Ege Cansen

Ege Cansen

cansen@sozcum.com

03/01/2019

İmkansız ikili mümkündür

Yeni yıla iki ekonomik sorunla giriyoruz: Birincisi enflasyonu düşürmek, ikincisi 2018'in son çeyreğinde küçülen milli geliri tekrar büyütmek. Standart teoriye göre, bu iki hedef aynı anda gerçekleşemez. Bunlardan birine daha doğrusu birincisine yani “enflasyonu düşürmeye” öncelik vermek gerekir. Enflasyon tek haneli seviyeye düştükten sonra, ekonominin çekici sektörlerine “yarım yol ileri” teşvikleri verilerek, küçülme fazından büyüme fazına geçilebilir. Ondan sonra da makro dengeler gözetilmek şartıyla “düşük enflasyonla birlikte büyüme” devam eder. Burada kullanılan makro dengeleri gözetme şartından kasıt “bütçe açığı/milli gelir” ve “cari açık/milli gelir” oranlarını küçük tutmaktır.

STANDART TEORİ BİZE UYMAZ

Bu ara başlığı “Standart Teori bizi bağlamaz” diye yazmam daha doğru olurdu. “Standart Teori” deyimini, iktisatçılar fizikçilerden öğrenmiştir. Zaten tüm bilimlerin anası fiziktir. İktisat kanunları, fizik kanunlarıyla çelişemez. Eğer iktisadi bir olay, fizik kanunlarına göre açıklanamıyorsa, bilin ki o olay aslında öyle değildir. AKP, iktidara 2003 yılında geldi. Geldiklerinde 2001 krizi (enflasyon patlaması ve milli gelirin düşmesi) süreci bitmişti. 2002 yılında hem enflasyon 2001'deki yüzde 64'ten yüzde 30'a düşmüş, yani yarı yarıya azalmış, hem de 2001'in eksi yüzde 5.7'lik küçülmesi, artı yüzde 6.2 büyümeye dönmüştü. Kısaca “imkansız ikili mümkün” olmuştu. “Standart Teori” bize sökmemişti. Hatırlatmama izin verin: Bu muhteşem dönüşümü, hasta Bülent Ecevit'in Başbakanlığındaki koalisyon hükümeti başarmıştı. Daha o zaman AKP'nin dahileri iş başına gelmemişti.

TÜRKİYE EKONOMİSİ ÇİFT PARA BİRİMLİDİR

Bu göz kamaştıran ve dünyayı Türkiye'ye hayran bırakan (?) ekonomik mucize gerçekleşirken ekonomi gemimiz, kılavuz kaptan Kemal Derviş yönetimindeydi. IMF ile anlaşılmış ve ülkeye IMF'den 29.6 ve Dünya Bankası'ndan 7 olmak üzere toplamda kabaca 37 milyar dolar (bugünün 80 milyar doları mesabesinde) para gelmişti. Bu sayede hem bloke olmuş “iç ve dış ödemeler sistemi” işlemeye başlamış hem de 2001'de yüzde 62 değer kaybeden TL değerlenmeye başlamıştı. Bu sayede “devalüasyon-enflasyon” geçişenliği bu kez olumlu sonuç vermiş, duran devalüasyonla birlikte enflasyon yarıya inmişti. Ancak TL ile ölçülen devalüasyon inerken, “ticaret açığı” yaratan TL değerlenmesi veya diğer bir değişle “dolar ile ölçülen enflasyon” yükselmişti. Aynı olay 2019'da da cereyan edebilir. Eğer IMF veya diğer kaynaklardan ciddi miktarda “sıcak para” girişi sağlanırsa, hem enflasyon düşer, hem de milli gelir büyümeye başlar.  Aksi takdirde 2019 iç piyasa daralmasının sürdüğü bir yıl olacaktır.

Son söz: Üzümü ikram et, bağını da söyle.

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp

Yazarın Diğer Yazıları