Top
Can Ataklı

Can Ataklı

canatakli@korkusuz.com.tr

23/11/2022

Reçetedeki her ilacı bulmak mucize

CANIMI SIKAN ŞEYLER

Reçetedeki her ilacı bulmak mucize

Sağlıkta “Devrim yaptık” diyor AKP iktidarı ama sağlığın galiba bu devrimden pek haberi yok.

Hayli zamandır ilaç sıkıntısı var, bazı ilaçları bulmak mümkün olmuyor.

Ancak bu olay son 9 aydır hastaları ve yakınlarını iyice canından bezdiriyor.

Reçetede yazan ilaçların tamamımı bir kerede bulmak neredeyse mucize.

Peki neden oluyor bu?

Neden millet eczane eczane gezerek ilaç arıyor ve bazı ilaçları hiç bulamıyor.

Konuyu Kemal Abdullahoğlu’na sordum.

Yakın zaman önce Sarıgül’ün TDH’sine Genel Başkan Başdanışmanı olan Abdullahoğlu, Türkiye’deki ilaç sektörünün de deneyimli isimlerinden biri.

Gönderdiği bilgi notunu sizlere de sunayım;

Son birkaç yılda ama özellikle son dokuz ayda ülkede ilaç sıkıntısı her geçen gün daha fazla hissediliyor.

İnsanların çaresizce ilaç araması artık olağanlaştı.

Bu çağda böyle bir durumu mazur göstermek mümkün değil. Hele 20 yıldır salt Meclis çoğunluğuyla ülkeyi yöneten bir iktidar döneminde bu hiç mümkün değil.

Önce şunu hatırlatalım: İlacın iki temin kaynağı var. Yurtta üretilen ilaçlar ve ithal yoluyla yurda getirilen ilaçlar.

İlginç olan şu: Her iki grup da direkt olarak döviz kurlarına bağlı olarak fiyatlandırılmak zorunda.

İç üretim için yerli deniyor ama birçoğunun hammadde ve ambalaj malzemesi dahil yüzde yetmiş seksen oranında döviz kurlarına dayalı maliyetle gerçekleşiyor.

İthal grubu ilaçlar zaten yüzde 100 oranında cari döviz kurlarına göre maliyet ve fiyatlandırılma zorunluluğu var.

Şu sıralar tüm ilaç gruplarında yaklaşık yüzde 17 oranında ilaç yokluğu yaşanmakta üstelik en çok kullanılan ilaç gruplarında. Örneğin:

1/Antibiyotik şuruplar

2/Bazı öksürük şurupları

3/Bazı kalp tansiyon ilaçları

4/Bazı ithal diyabet ilaçları

5/Bazı kanser ilaçları

Hatta bazı kulak damlaları bile bu grupta.

Şunu da özellikle belirtelim: Türkiye de ilacın en büyük alıcısı yaklaşık yüzde 70 ile devlet, yani Sağlık Bakanlığı. Bakanlık her yıl firmalarla bir anlaşma yapar sabit bir döviz kur belirler ve anlaşma sonuna dek o sabit kurla üretici ve ithalatçılara ödeme yapar.

Peki, bu yıl için sabitleme kur neydi?

Önce 1 Euro = 4.57 TL ve son olarak 2022 için 1 Euro = 6.2 TL ile kuru sabitlendi.

Şimdi düşünelim, siz ithalatçı ya da ilaç üreticisi olsanız ve 1 Euro’nun 19.28 TL olduğu bir süreçte hangi maliyetle fiyatlandırma yapacaksınız akabinde de sabitlenmiş kur olan 1 Euro = 6.2 TL’den tahsilat yapıp bir de  kâr edeceksiniz?

Sonuçta ne oluyor?

Bu çıkmaz sokakta seçeneksiz kalan ilaç tedarikçisi kâr imkanı kalmayan bazı ilaçları ya üretemiyor ya da ithal edemiyor.

Ve sonuçta vatandaş mağdur ve hastasına ilaç bulamamanın sıkıntı ve çaresizliğiyle baş başa kalıyor.

Aslında çözüm basit mevcut piyasa koşullarına göre maliyet ve fiyatlama yapılsa sorun çözülür.

Bu da iktidarın işine gelmiyor çünkü bu uygulama ile fiyatlar artar, seçimlere yakın ilaç fiyatlarının artışını göze alamıyorlar.

ÇOK GÜLDÜM

Temel çözümü gayet iyi bulmuş işte

Üzerinde hiç yorum yapmadan sosyal medyada gördüğüm bir Temel fıkrasını size de sunmak istiyorum.

Herkes kendi yorumunu yapsın;

Bir televizyoncu  kahvede çay içen Temel’e mikrofonu uzatıp Türkiye’nin ekonomik durumunun nasıl olduğunu sormuş.

“Pizum teraziye benzeyi” demiş Temel.

Gazetecinin şaşırdığını görünce de çayından bir yudum alıp başlamış açıklamaya.

Ben Fadume’ye delu gibi aşiktum.

Babası; “Kizumu bir tek şartla verirum.  Nikah günü kizımun ağırlığınca altun vereceksinuz” diye şart koştu.

Ben de inat ettum alacağum. Tarlalaru, finduk pahçelerinu ne varsa sattum, altun aldum.

Ben altun aldukça Fadume kilo aldu.

Nikah günü çok büyük bir terazinin bir kefesine Fadume zar zor oturdu. Ben öbür küfesine altun koydukça Fadume delu gibu yemek yemeğe devam edeyi. Ben altun koydukça Fadume delu gibu tıkınayi.”

Gazeteci merakla sormuş; “Eee, sonra ne oldu?”

Temel “Ne olacak da?” demiş, “Sonunda terazi kiruldu, Fadume bir yana yiğuldu, altunlar diğer yana.”

Gazeteci “İyi de bu durumun Türkiye ile ilgisi ne?” diye sormuş merakla.

“İlgisu şu” demiş Temel çayından bir yudum alarak, “Türkiye’nin bir kefesine enflasyon çöreklenmuş, bizum Fadume gibi şimanladukça şişmanlayi. Hükümet de benum gibu diğer kefesindeki maaşları arttırarak dengelemeye çalışayi. Yani bu enflasyonu zayıflatmazsak Türkiye’nun ekonomisi de bizum terazi gibu mutlaka çökecektur.”

Gazeteci; “Peki, sizce çözüm nedir?” diye sormuş daha da merakla…

Temel çayından  bir yudum daha  almış;

“Ben önce inadu sonra Fadume’yu bırakup Emuneyle evlendum!” demiş ve sakince eklemiş:

“Pilmem anlatabildum mi?”

BAŞIMDAN GEÇENLER

SGK ya da özel sigortalıysanız ilaçları farklı eczanelerden alamıyorsunuz

Son bir haftayı ailecek griple atlattık.

Neyse ki okullarda ara tatil olunca kızımız okuldan geri kalmadı ama onun da tatili pek tatsız geçti.

Bu süreçte elbette doktorlara gidildi, reçeteler yazıldı.

Ama reçetede yazılı ilaçların tamamını aynı eczaneden alamadık hiç.

Çünkü mutlaka biri eksik, “muadilini verelim” diyorlar.

Ne bileyim, “muadili” işe yarayacak olsa doktor onu yazardı herhalde.

Burada dikkatimi çeken bir noktayı yazmak istiyorum.

İster SGK veya devlete bağlı başka bir kurum, ister özel sağlık şirketi olsun reçetede bulunmayan ilacı bir başka eczaneden alamıyorsunuz.

“Neden?” diye sordum.

Eczacılar, “Kuralı böyle, olan ilaçları verebiliyoruz, reçete bizde kalacağı için kalanı ya gidip yeniden ayrı olarak yazdıracaksınız ya da kendi paranızla alacaksınız” diyorlar.

Her şey anında bilgisayara geçiyor, bir eczanede olmayan ilaç başka eczanede varsa insanlara neden bu eziyet çektirilir acaba?

DİKKATİMİ ÇEKEN ŞEYLER

Bankaya otomatik ödeme talimatı veren biri ölünce ne oluyor?

Geçenlerde banka değişikliği sırasında verdiğim otomatik ödeme talimatlarından birinde hata olunca elektrik faturamın ödenmediğini bu nedenle elektriğimin kesildiği yazmıştım.

Bir izleyicim bu yazıdan yola çıkarak çok ilginç bir noktayı hatırlatmış.

Okurum diyor ki “Bankaya otomatik fatura ödeme talimatı veren biri öldüğünde yaşanan sorunu biliyor musunuz?”

Bu okurumun ailesiyle birlikte oturduğu evin elektrik, su ve doğalgaz faturaları için verdiği otomatik ödeme talimatına bağlı hesap babasının emekli maaşı hesabı üzerineymiş.

Baba vefat etmiş.

Tabii ölüm kağıdı alınınca, banka hesabına yatan emekli maaşına da bloke uygulanmış.

O üzüntülü ve telaşlı günlerde kimsenin aklına fatura talimatlarının babalarının emekli maaş hesabına bağlı olduğu gelmemiş.

Bir ay kadar sonra aileden fertlerinden birinin “Bizim faturalar nasıl ödeniyordu? Bir aksilik yok değil mi?” diye sorması üzerine durum ortaya çıkmış ama bütün faturalarda tabii ki gecikmeler olmuş.

Okurum “Bu konuda bir önerim” var demiş ve eklemiş “Ölüm halinde banka hesaplarına bloke konması elbette normal ama buradan yapılan fatura ödemelerinin en azından bir ay daha devam etmesini sağlayacak bir sistem kurulamaz mı?” Mantıklı, bu mümkün olmalı değil mi?

BUNU YAZMAK GEREK

Kara harekatı için çok geç kalınmadı mı?

Türk ordusunun Suriye topraklarındaki terör odaklarına yönelik başarılı hava operasyonundan sonra sıranın kara harekatına geldiği konuşuluyor.

Hatta AKP Genel Başkanı’nın orduya “Kara harekatı yapmasının gerekli olduğunu söylediği ve bu konudaki emrini kısa sürede vereceği” bile açıklandı.

Bana kalırsa bu çok gecikmiş bir operasyon olur.

Çünkü 2014 yılındaki Kobani olayından sonra PYD-YPG yapılanması tamamen ABD kontrolüne girdi ve bölgeye çok ciddi silah yardımları gelmeye başladı.

İlk 10-15 TIR dolusu yardım geldiğinde bu iktidara uyarılar yapıldı, bölgede ciddi bir askeri yapılanma olacağı tehlikesi hatırlatıldı.

Ama iktidar kulak arkası etti.

10-15 TIR dolusu yardım bugün 90 bin TIR dolusu yardıma ulaştı.

Yani dilimizdeki tabirle “Yılanın başı küçükken ezilmedi” bugünler beklendi.

Şimdi ise durum sorunlu.

Birincisi üzerine karadan gidilecek PYD bölgesinde ABD askeri ve bayrağı da var.

İkincisi bölgede Rus güçleri de var ve hava sahasını da kontrol ediyorlar.

Üçüncüsü bu bölge Suriye’nin toprakları ve karşımıza her an Suriye ordusu da çıkabilir.

Dördüncüsü bu bölgede IŞİD-EL Kaide-El Nusra güçleri hâlâ varlığını sürdürüyor.

Beşincisi başka ülke topraklarındaki kara harekatı dünyada işgal gibi algılanır ki, ne kadar çabuk işi bitirip çıkarsak çıkalım bu suçlamaya maruz kalırız.

Karar tabii AKP Genel Başkanı’nın, bakalım ne yapacak.

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp