Top
Can Ataklı

Can Ataklı

canatakli@korkusuz.com.tr

09/11/2022

İşgüzarlığın yarattığı diplomatik kriz

CANIMI SIKAN ŞEYLER

İşgüzarlığın yarattığı diplomatik kriz

Türkiye ile Yunanistan’ın arası son zamanlarda hiç iyi değil.

Gerek Erdoğan, gerek Dışişleri bakanı, gerek Milli Savunma bakanı yaptıkları açıklamalarda Yunanistan’ı uyarıyor, girdikleri hatalı yoldan dönmelerini istiyorlar.

Gerçi uluslararası arenada şu an itibarıyla Yunanistan daha haklı gösteriliyor.

Türkiye’nin Ege ve Akdeniz’deki tezlerini savunma konusunda sanıyorum bazı sorunlar var ve Yunanistan Amerika’nın da desteği ile şimdilik üste çıkmayı başarıyor.

Ancak arada yaşanan bazı olaylar var, bunlar Türkiye’nin başını ciddi sıkıntıya sokuyor ya da itibar kaybına uğratıyor.

Öyle ki haklı bir konuda yürürken bu anlamsız işgüzarlıklar sonunda hep diplomatik kriz yaşanıyor hem de başımız ağrıyor.

Size bir olay anlatacağım, Yunanistan’dan gelen ve bakan konumundaki bir kişiye yapılanlarla ilgili.

Merkezi Selanik’te bulunan Orta Makedonya Bölge Başkanı aynı zamanda vali olan Apostolos Tzitzikostas önceki gün İzmir’e geldi.

Tzitzikostas İzmir’de 7-8 Kasım’da yapılan Avrupa-Akdeniz Bölgesel ve Yerel Meclisi (ARLEM) Genel Kurul Toplantısına katılacaktı.

Ülkesinden feribota bindi ve İzmir limanına geldi.

Ancak pasaport geçişi sırasında ilginç bir şey yaşandı.

Tzitzikostas polis tarafından durduruldu ve ülkeye girişinin kısıtlandığı belirtildi.

Yunan vali bunda bir yanlışlık olduğunu, kendisinin bu toplantıya davet edildiğini söyledi.

Ancak polis dinlemedi.

Yunan vali 6 saat polis nezaretinde bekletildi.

Bu sırada telefonlar edildi, hem Yunan hem Türk dışişleri bakanlıkları arandı.

Sonunda devreye Avrupa Birliği girdi.

Belçika’dan önemli bir isim bizzat dışişlerini arayarak Türkiye’ye gelen Yunan valinin Avrupa Birliği yerel meclislerinde çalıştığını, böyle birinin pasaport polisi tarafından gözaltında tutulmasının kabul edilemeyeceğini iletti.

Bunun üzerine ortalık karıştı, hemen İzmir emniyeti arandı ve 6 saatlik beklemenin sonunda Tzitzikostas’a Türkiye’ye girebileceği söylendi.

Ancak Yunan vali durumu protesto ederek ilk feribotla geri döndü.

Haberin Yunan medyasında yer alması üzerine AA’ya verilen bir talimat üzerine şu haber medya ile paylaşıldı;

“Türk yetkililerden alınan bilgiye göre, İzmir’de gümrük işlemleri sırasında diğer yolcularla kimlik kontrolü yapılan Tzitzikostas, giriş kısıtlaması bulunan biriyle isim benzerliğinden kaynaklanan teknik sorundan dolayı bir süre yerel makamlarca misafir edildi. Yerel makamlar, sorunun giderilmesinin ardından Tzitzikostas’a İzmir’e giriş yapıp programına devam edebileceğini bildirdi. Ancak Tzitzikostas, yetkililere, giriş yapmaktan vazgeçtiğini söyledi. Tzitzikostas, aynı zamanda Avrupa Birliği’ne bağlı Avrupa Bölgeler Komitesi Başkanlığı görevini yürütüyor.”

Bu kadar basit.

Avrupa Birliği Meclisi üyesi bir Yunan vali meğer “isim benzerliği” nedeniyle kapıda 6 saat tutulmuş.

Buna kimse inanır mı?

Bu olayla eş zamanlı olarak Yunan başbakanı Miçotakis, Almanya’nın başkenti Berlin’deki Batı Balkan Zirvesi’nin ardından açıklamalarda bulundu ve “Eğer Yunanistan’da enflasyon yüzde 85 olsaydı ben de konuyu değiştirmeye çalışırdım” dedi.

Belki kimse dikkat etmedi ama Yunan başbakanı bu sözleri İzmir olayına tepki olarak söylemiş aslında.

Bazen bu kadar işgüzarlık yapılmasa ilişkiler daha iyi gidecek belki de.

Üstelik diplomatik arenada adeta “fırça yemiş” duruma da düşmeyeceğiz.

MERAK ETTİĞİM ŞEYLER

TOGG’un fabrikasına gezi ne zaman?

Tören gerçekten muhteşemdi.

Birbirinden güzel renkleri olan otomobiller ardı ardına davetlilerin önünden geçti.

İnanılmaz görsel bir şölen hazırlanmıştı.

Ama nedense sadece otomobilin geldiği “üretim bandının ucu” gösterilmişti konuklara.

Fabrikanın o çok önemli yeri, akıllı robotların çalıştığı üretim bantları, ne gelenlere ne medyaya gösterilmişti.

Tören sonrası soranlar oldu “yoksa üretim bantları hâlâ yok mu?” diye.

Fabrikanın bir çalışanının gönderdiği ileri sürülen bir video yayınlandı sosyal medyada.

Üretim bantları hâlâ inşa halindeydi.

Derken saraydan bir video gönderildi medyaya.

Akıllı robotlar çalışıyordu ve TOGG otomobiller hızla üretiliyordu.

“Üretim bandı yok diyenler buna ne diyecek” alt başlığı ile paylaşılmıştı bu video.

Ben de gördüm o videoyu, pek beğendim ve sordum “Peki neden açılış günü bunları göstermediniz?”

Sonra da bir öneri getirdim; “Bu hafta içinde isterseniz sadece saray medyasının katılacağı bir medya grubunu fabrikaya götürüp çekim yaptırın, bu tür asılsız dedikodulara son vermiş olursunuz.”

Şu ana kadar ses yok.

Nedense saray medyası da sadece kendine verilen video ile yetiniyor, biri bile çıkıp “Bizi götürsenize” demiyor.

Niye desinler ki? Onlar hiçbir şeyi merak etmiyorlar ki, sorular bile önlerine hazır geliyor.

CANIMI SIKAN ŞEYLER

Özel elektrik şirketleri bunu hep yapıyormuş

Başımdan geçen elektrik kesme olayını anlatmıştım dün sizlere.

Meğer bu birçok kişinin başına geliyormuş.

Özel elektrik şirketleri biraz daha fazla kazanmak için ödenmeyen faturaları önceden bildirmediği gibi kesinti yapılacağı ihbarında da bulunmuyormuş.

Oysa bu şirketlerin eve “kırmızı uyarılı” kağıt bırakması gerekiyor.

Ama bunu yapmıyorlarmış.

Başıma geleni anlattıktan sonra çok sayıda mesaj aldım, bu konuda.

Bir okurum ise evinin elektriğinin kesilmesini baştan sona görüntülemiş.

İzledim ben de bu şirketin adamı da tıpkı benim kapıma gelen Ayedaş/Enerjisa şirketinin adamı gibi son derece saygısız ve saldırgan.

Benim kapıma gelen “elektriği kesmeye geldiğinizde niye söylemediniz, o zaman bu karışıklığı giderirdik hemen” dediğimde “Zili defalarca çaldık açmadınız” karşılığını vermişti.

Ben de zilin çalmadığını belirtiğimde “Beni yalancılıkla mı itham ediyorsunuz?” diye dikleşmişti.

Yeni yöntem böyle, hemen ses yükseltip; sanki ayırımcılık ve iftiracılık yapılıyormuş gibi üste çıkmaya çalışıyorlar.

Oysa “Zili çaldım” diyen “Zil çalmadı” diyene  “Bana yalancı diyemezsin” derken aynı şekilde kendisi de “Zil çalmadı” diyene yalancı demiş oluyor.

Saldırgan bir karakter dayatması bu, yeni tip bir şey.

Peki, bunca şikayete rağmen bu özel şirketlerin ne yaptığını sorarsanız, hiçbir şey.

Onlar kazandıkları milyarlara bakıyorlar üç beş kişi şikayet etmiş ne olur ki?

Eskiden firmalar itibarlarını da düşünürdü, şimdi itibarmış, onurmuş, haysiyetmiş gözü paradan başka bir şey görmeyenlerin umurunda bile değil artık.

DİKKATİMİ ÇEKEN ŞEYLER

Bahçeli şaşırtmadı ve HDP’yi de kurtardı

Bundan sonra artık hiç kimse HDP için terörist diyemez.

Bahçeli’nin dünkü grup konuşması ile bu konu artık kesin karara bağlanmıştır.

Bahçeli, AKP heyetinin HDP’ye resmi ziyaret yapmasını anayasa çalışmaları içinde normal buldu.

Oysa beklenti, tabii biraz da muhalif olanların beklentisiydi bu, Bahçeli’nin ortalığı birbirine katacak bir konuşma yapması yönündeydi.

Ben hem dünkü yazımda, hem Flashhaber konuşmamda, hem de YouTube yayınımda “Bahçeli AKP’nin yanında yer alacak, HDP’ye gitmenin normal olduğunu söyleyecek, bu daha büyük olasılıktır” dedim.

Bana göre Bahçeli üç gün bekledi, salı konuşmasında durumu değerlendireceği haberini yaydı, saraydan bir şey bekledi ve sanıyorum bunu aldı.

Yani yola devam edilecek.

Şu anki duruma göre Bahçeli 2015’te “teröristlerle işbirliği yapmayız” diyerek batırdığı HDP’yi sağ kesim için yeniden legal bir parti haline getirdi.

Belki de asıl amaç buydu.

Şimdi artık AKP’den HDP’ye ittifak teklifi gelirse hiç şaşırmayın.

KOMİK

Bugünün komik haberi, ya da “artık gülüyoruz bunlara” demek mi gerek?

Ekonomiyi dibe vurdurdular.

Ama “Ekonomik göstergeler rayına oturuyor, yakında enflasyon da düşecek” diyorlar bize.

Rayına oturan göstergeler aslında bizim bir tarafımıza oturuyor ve kalkmıyor.

İki fiyat etiketi görüyorsunuz.

15 Ekim’de 99.95 lira olan beyaz peynir, 3 kasımda 122.5 lira oluvermiş.

Ya tuzlu tereyağına ne demeli?

22 Ekimde 147.5 liraymış.

5 gün sonra fiyat 179.90’a çıkıvermiş.

Ne komik değil mi?

Öyle, öyle, hem de ağlatan komiklikte.

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp