Top
Ayse Sucu

Ayse Sucu

aysesucu@sozcum.com

20/07/2020

Kadınlar Üzerine: Türk inkılâbında kadın eğitiminin önemi (2)

1925 yılında Üçüncü Heyet-i İlmiye'de, kızların eğitimine ilişkin olarak şu ilkeler kabul edilir: Kızların eğitimindeki eksiklikler giderilecek, tek okul düzeni kurulacak, kızlar ile erkekler birlikte eğitim alacaklar ve üretici eğitimine ağırlık verilecek.

Böylece Cumhuriyet ile birlikte eğitim alan kadınlar çalışma hayatına atılırlar; doktor, mühendis, mimar, akademisyen, bankacı, sanatçı, sporcu, hâkim, ziraatçı, pilot gibi pek çok farklı alanda artık kadınlar da vardır. Fatma Aliye, Ayşe Sıdıka, Emine Semiye, Şukufe Nihal, Halide Edip'in başlattığı Türk kadınının hak arama mücadelesi Muazzez İlmiye Çığ, Halet Çambel, Afet İnan, Süreyya Ağaoğlu, Refet Angın, Nüzhet Gökdoğan, Safiye Ali, Selma Soysal, Tezer Taşkıran, Nezihe Muhittin gibi Cumhuriyet'in öncü kadınları ile devam edecektir.

TÜRK İNKİLÂBI BİR SENTEZDİR

Eğitim alanında en önemli adımlardan biri de yurt dışına öğrenci gönderilmesidir. Atatürk'ün çağdaş Türkiye Cumhuriyeti'ni inşa etmesinde Batılı normları hedef alması ile yeni eğitim sistemi içerisinde özellikle üniversiteler yeniden yapılandırılır. Bu normlara uygun bir sistemin tesis edilmesi için de bilim ve sanatın birçok alanında yetiştirilmek üzere devlet desteği ile yurt dışına öğrenci gönderilir. 1925 yılında Milli Eğitim Bakanlığı aracılığıyla yurt dışına gönderilen ilk öğrenci gurubuna Atatürk şu sözler ile hitap eder:

Sizi bir kıvılcım olarak gönderiyorum, volkan olup dönmelisiniz.”

Türk inkılâbı batılı taraflarının yanında (muasır devlet anlayışı) kendine özgü milli değerlerini (Türk kültürünü) koruma anlayışı ile bir farklılık da ortaya koyar. Bu farklılık, Türk kadınının batılı ve doğulu kadından ayıran özellikler taşımasına imkân sağlayacaktır.

SULAR TERSİNE AKMAZ

Cumhuriyet'in ilk yıllarında yaşanan köklü değişimin 83 yıl boyunca aynı hızda devam etmediğini söylemek mümkün. Tüm gelişme ve ilerlemelere rağmen eğitim alanında sıkıntılar hâlâ devam etmektedir. Kız çocuklarının okullaşma oranı, okuma yazma bilmeyen nüfusun büyük oranda kadınlardan oluşması, okula kayıtlı, okula devam eden ve diploma sahibi kız öğrenci sayısındaki farklılık, okulların fiziki şartlarının elverişsizliği, eğitim-öğretim materyallerinde cinsiyet eşitsizliğini destekleyen bilgi, fotoğraf ve resimlerin bulunması gibi sorunlar kadın eğitiminin sorunlarının farklılaştığını ancak devam ettiğini göstermektedir. Fakat Türk kadını “hak verilen” olmaktan çıkarak “hak arayan”, “eşitlikçi” ve “özgürlükçü” hayat anlayışını sürdürerek tüm dünya kadınları arasında farklı bir yere sahip olduğunu kanıtlamaya devam edecektir.

SON SÖZ

Bugüne kadar “Kadınlar Üzerine” yazdığım makalelerde, farklı başlıklar altında konuyu tartışmaya çalıştım. Her bir başlık köşe yazılarında özetlenemeyecek nitelikte uzun alt başlıkları da içeriyor. Ancak yazı dizimizi bitirirken bir kez daha altını çizelim ki; tüm olumsuzluklara rağmen, günümüz kadınının konumunu kadim dünyanın kadınıyla mukayese etmek ve geçmişe öykünmek -buna dinlerin kültürleri de dâhil- abesle iştigaldir. Aydınlanma ile değişen insana bakışta, özellikle de kadın söz konusu olduğunda iki dünya arasındaki fark bir başka ifadeyle insani gelişmişlik apaçık ortadadır.

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp