Top
Ayse Sucu

Ayse Sucu

aysesucu@sozcum.com

08/06/2020

Dindar bilincin yeniden inşası

Kutsal kitaplarda yer alan mecaz ağırlıklı kıssalar – İbrahim'in Tanrı arayışı, Yunus'un balık karnında yolculuğu, Musa'nın Tur dağında Rabbi ile konuşması, Tufan hikâyesi ve Nuh'un Cudi dağına çıkışı,  İsa'nın çölde kırk gün kırk gece oruç tutması, Muhammed'in Hira dağında inzivası vs nefisle mücadele ve keşf örnekleridir; bu tecrübelerdeki ortak zemin insanın müteal varlıkla ilişkisi ve keyfiyetidir. Kendilik arayışı ve mana hareket noktasıdır.

Tanrısal olan kuşatıcı olandır, akıl bunu bilir. Oysa asabiyet üzerinden yapılan tanımlamalar, diğer toplumlara ya da inançlara yönelik saldırgan ve hegemonik üslup, onlarca mezhep, yüzlerce cemaat vs. sosyolojiktir, siyasetin ürünleridir. Ortadoğu'da olup bitenler, farklı ekollerin birbirleriyle kanlı-bıçaklı kavgaları eski dünyanın kodlarına mahkûm edilmiş din anlayışlarının uzantılarıdır.

Bugün felsefi ve ahlaki teorialar birlikte yaşamın kodlarını en üst seviyeye taşırken, nefsi terbiye için yola çıkan dinlerin çatışmacı görüntüleri izahtan varestedir.

CEMAATLER POLİTİK YAPILARDIR

İlahiyatçı Profesör Ali Köse, bir konuşmasında cemaatlerin izlediği politikaya dikkat çeker ve “din eğitimi sistemi bir süre sonra tümüyle cemaatlere geçecek yani resmi din alanının sahibi bunlar olacak. Tıpkı bir zamanlar emniyetin, askeriyenin veya başka bazı alanların bunlara teslim edildiği gibi din alanı da bunlara teslim edilecek, sonrası malum!” der. Her türlü klik; dincilik, mezhepçilik, cemaatçilik, tarikatçılık, ırkçılık, particilik vb. kişilikleri erittiği gibi ahlakı da yok eder. Cemaatlerin, devlet kurumlarını ve eğitim mekanizmalarını elde etme yöntemleri hangi dini ilkeyle, hangi ahlaki değerle, hangi hukuk anlayışıyla örtüşür? Bu soruya ihlas sahibi tek bir Müslüman olumlu yanıt veremez.

Liyakatsizlik, ayrımcılık, çıkarcılık, bölücülük ne yazık ki siyasal Müslüman zihnin şiarı (!) olarak görülmeye devam ediyor.

Bakın, rol-model şahsiyetlerden bahsedemiyoruz artık; bu da Müslüman kimlik (diğerleri de farklı değil) üretim yapamıyor demektir.

DİNLER MECRALARINA ÇEKİLMELİDİR

Peygamberlerin şahsi tecrübelerini dikkate alan ben'lerin oluşturduğu bilinç ile bir dogmanın içinde aynîleşmiş-fanatik kimliklerin ortaya çıkması aynı şey değildir. İnsanlığa aynı ve başkanın bir-aradalığı lazımdır; bu bir-aradalık ve karşılaşmalar dinamizmi ve uygarlığı oluşturur.

Keza ahlak da başka ben'lere ihtiyaç duyar.

Demem o ki kişiliğin oluşmasında din yeterli değildir; kişiliğe kültürün bütün unsurları katkı sunar. İnsan ne ruhtan ibarettir, ne bedenden; varlık katmanlarının bütününe katılan insanı doğru anlarsak, dini de, ahlakı da siyaseti de yerli yerine oturturuz.

Zihnimize sahip çıkalım; unutmayalım ki düşünmeyen zihinlerin işgalcisi çoktur.

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp