Top
Ayse Sucu

Ayse Sucu

aysesucu@sozcum.com

01/07/2019

Kısır ideolojilerin hamallığı

Son yazılarımdan hareketle aldığım geri bildirimlerde, “Dücane Cündioğlu ne yapmak istiyor” sorusuyla karşılaştım. Sıkı takipçileri çok iyi bilir; bir meseleyi dini, felsefi, siyasi, kültürel, etik ve estetik zeminde ele alabilecek donanıma sahip bir düşünür Cündioğlu. Bu çok katmanlı okuyabilme melekesinden dolayı sorduğu sorular da farklı, farkında olduğu problemler de. Dolayısıyla içinden çıktığı muhafazakar kesimi kendisiyle yüzleştirmek istiyor; zira o, dindarlar arasında, iktidar partisini ve çevresini kültür ve sanat/estetik düşünce alanında, etraflıca eleştiren neredeyse tek isim. Hatırlayalım, “Muhafazakar sanat olmaz; başka bir nedenden dolayı değil, özü gereği olmaz. Sanatın değil sadece, sanatçının da muhafazakarı olmaz! Çünkü tahayyülün, korunması zorunlu sınırları olmaz” dediği “Zer İle Zor Arasında” başlıklı makalesiyle, İskender Pala'nın yazdığı “Muhafazakar Sanat Manifestosu” yazısını çökerten kişi. Keza “Çamlıca için yakarış” (22 Kasım-2012-Yeni Şafak) yazısında, cami projesine karşı çıkışını bir çığlık misali dile getirir: “Tasannu olarak anlaşılmak korkusu bulunmasaydı yalvarırdım, yapmayınız derdim, kıymayınız. Bu ülkenin, bu şehrin çocuklarını yıllarca başlarını öne eğdirecek bir ucubeyle sınamayınız.” Ha keşke dikkate alınsaydı. TOKİ konusunu kimseler dile getiremezken, “TOKİ eleştirisini entelektüel/sosyal bir sorun, bir memleket sorunu haline getirmeyi başaramadık” diyen de kendisi. Demem o ki sadece dindar camiayı değil, ülkenin tüm aydınlarını ilgilendiren ve bu alanlara teşvik bakımından öncü rolü olacak “Sanat ve Felsefe”, “Sinema ve Felsefe”, “Mimarlık ve Felsefe” başlıklı kitapları Türk yayın dünyasında ses getirmiştir.

MÜSLÜMANLARIN DÜNYAYA SUNACAKLARI PROJELERİ YOK

Üstadın, 2008-19 yılları sanat ve felsefe yoğunlukludur. “Ne var bunda?” diyebilirsiniz; Türk düşünce tarihinde, ilahiyat bilim dallarında derinleşmiş, Tefsir Metodolojisi, Kur'an Çevirilerinde Yöntem sorunu, Kur'an hakkında Şüphe ve Tereddütler, Tefsirde Helenizm/Bilimsel Tefsir Zaafı ve Eleştirisi gibi konularda henüz aşılmamış fikirler beyan eden bir düşünürün, felsefe, sinema, sanat ve estetik alanında yön verici çalışmaları az rastlanır cinsten. Daha geniş bakalım; Müslüman aydınların, neredeyse tüm alanlarda, yeni dünyaya sunabilecekleri evrensel projeleri yok; geçmişi nakletmekten öte gidemeyen dar anlayışı aşamadıkları da ortada. Bu noktada Cündioğlu, tarihiyle ve düşünce dünyasıyla dürüst bir şekilde yüzleşip, hesaplaşabilen bir büyük okuma öneriyor. Bunun içine sanat tarihini, ikonografiyi, yorum bilimini, filolojiyi, felsefe tarihinin kavramsal haritasını ve psikolojik bir büyük değerlendirmeyi dahil ediyor. Bu etraflı çözümlemenin sıkletinin altından kalkabilecek ne yazık ki çok az isim var, bunların da büyük kısmı Türkiye'de yaşamıyor. O yüzden elimizdekilerin kıymetini bilelim diyorum; hemen taşlamaya başlayacağımıza hoşgörüyle kulak verelim.

İdeoloji ve iktidarın kölesi olmaktansa fikrin ve derin düşüncenin dostu, yoldaşı, yareni olalım.

TEORİSYEN ÜRETEMEYEN ZİHNİYET

Tam da bu noktada ilahiyat fakültelerine değinmeden geçmeyelim; artık felsefe, felsefe tarihi, spekülatif ve eleştirel düşüncenin neredeyse esamisi okunmaz oldu. Maalesef bu gelenek geç Rönesans'ın (15. yy) büyük düşünürleri gibi isimleri de hâlâ ortaya koyamadı. Tüm eğitim öğretim süreci ezbere ve nakilciliğe dayalı bir entelektüel kamuflaj olma, kalabalıkların arasında saklanma modasına dönüştü. Artık bir Farabi'miz, bir İbn-i Sina'mız, bir İbn-i Rüşd'ümüz yok. İşte Cündioğlu gibi yakından takip ettiğim önemli isimlerin çektikleri sıkıntılar buradan kaynaklanıyor; fikrin çilesini çekmek, düşünce hamalı olmaktan farklı. Cündioğlu'nun üzerine basarak söylediği gibi bu zihniyet maalesef bir teorisyen de üretemiyor. Tüm entelektüel faaliyet, boyun eğmekle kısır bir konformizm arasında gidip geliyor.

Ezcümle, dini-felsefi-kültürel alanda yaşanılan sorunları halının altına süpürmek yerine, Cündioğlu'nun, akıl-muhayyile, rüya-vahiy, din-dünya,
yaşam-iyi yaşam konularında söylediklerini tartışmaya açmak aydınların vazifesidir.

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp