Top
Taha Özhan

Taha Özhan

president@setav.org

11/01/2014

Neo-vesayet, istihbarat ve siyasal

Bugünlerde 'devlet içinde devleti' tarif etmek için kullanılan 'paralel devlet' tartışmaları sadece 17 Aralık operasyonu sonrası ortaya çıkan varoluşsal siyasi krize işaret etmemektedir. Herkesin bildiği ama bugün faş olan 'yeni sırrımızın' uzandığı ya da zehirlediği bir alan da zeka, ahlak ve siyasal düzleminde gelişmiştir. Nasıl bir devlet, nasıl bir siyaset ve nasıl bir toplum tartışmalarına istihbarat, polis ve adliye koridorlarından müdahil olan yeni bir sınıf zuhur etti. Bu sınıfın yeniliği içeriğinden değil aktörlerinden ve seçilmiş iradenin gölgesinde güç temerküz etmiş olmasından kaynaklanmaktadır. Yoksa yıllardır Ergenekon dünyasında 'derin devletçilik' oynayan onlarca aktör olageldi.
Bütün ömrünü ve entelektüel üretimini ilişki ve olay analizi üzerine kurmuş aktörler ve çevreler hep olageldi. Her dönem belli ölçü ilgi çekmeyi de başardı. Yeni aktörler ise sadece istihbarat ve polisiye dünyanın haritalarına meraklı olsalar iyiydi. Yargı-polis içerisinde zuhur eden neo-vesayet odağın hem ideolojik hem de organizasyonel akrabaları olarak davranmakta bir sakınca da görmüyorlar.
Bu 'yeni akılla' muhatap olmak zannedildiğinden çok daha zordur. Zira siyasi bir analizi adli bir vaka ile, sosyolojik analizi istihbarat bilgisiyle, ekonomi-politik bir okumayı polisiye ilişki haritasıyla, jeopolitik bir değerlendirmeyi kerameti kendinden menkul bir teolojik okuma ile, politik bir sorunu hukuk tartışmasıyla karşılayan bir düzeyden bahsediyoruz. Dolayısıyla da samimi, sahih ve ciddi bir münazara ve muhakeme yapma imkanı aslında en baştan mümkün değildir. Hele muhatap olduğunuz düzey teopolitik bir dille mücehhez hale gelince de tartışmadan medet ummak 'bir imkansız çabadan' öteye gitmemektedir. Bu fasit dairenin bugünlerde içine düştüğü en belirgin iki girdap, 17 Aralık operasyonunu polisiye veya adliye düzeyinde ele alma çabalarıdır. Siyasalı nesh eden hukuk tartışmasını başka bir yazıda ele almak üzere, kullanılan istihbarat dünyasını fark etmemiz gerekmektedir. Burada istihbarattan kastettiğimiz ucuz polisiye bilgi ve takip dünyasından ibarettir.

İstihbarata kurban edilen siyaset
İstihbarat ile gazeteci, akademisyen ve entelektüel ilişkisi nasıl olmalıdır? İşleri icabı istihbari vakalarla yüzleşen veya denk gelen bu meslek gruplarının dışında geniş bir tabanı olan bir hareketin muhataplığı nasıl neticeler ortaya çıkarır? Bu sorulara cevap vermeden önce istihbaratı bir meslek olarak icra etmekle istihbaratı bir araç olarak kullanmak arasındaki derin farkın altını kalınca çizmemiz gerekiyor. Bir meslek olarak istihbarat, kuralları ve kuralsızlıklarıyla kendine özgü bir ahlak dünyasına sahiptir. Bu dünyaya girmeyi kabul ederek istihbarat mesleğini edinebilirsiniz.
Bu kendi içerisinde tutarlı bir tutumdur. Ama böylesi bir meslek sahibi olmadan istihbaratçı ahlak düzeyinde durarak hayatı, siyaseti, toplumu ve geleceği okumaya kalkarsanız neredeyse her adımınızda vahim hatalar yapmayı göze almanız gerekir.
Hele bunu bir çok farklı alanda var olan bir grubun ana siyasallaşma aracı haline getirirseniz vehametin boyutu iyice büyür. Bu hataların en sıradanı kullandığınız istihbaratların doğruluğu- yanlışlığından; en vahimi ise toplamda sebep olduğunuz tahripten kaynaklanır. Bu tahrip siyasala kast etmesiyle başlar.
İstihbarat dünyasına eğilimli bir entelektüel çaba bir süre sonra bağımlı bir ilişki meydana getirir. Bu kaçınılmazdır.
Adeta uyuşturucu bağımlısı gibi.
Bu bağımlı kalemler ve yapıların yukarıda da söylediğimiz gibi sebep olduğu en büyük yıkım da siyasalın yok edilmesine verdikleri ahlaksız katkıdır.
Siyasalın yok edilmesi ne demektir? Siyasal ancak şeffaflık düzleminde var olabilmektedir. Gizemli, bilinmeyenli, puslu bir dünyadan konuşmaya başladığınız anda siyasalı yok etmeye başlarsınız. Çünkü söylediğiniz veya iddia ettiğiniz hiçbir şey ne yanlışlanabilir ne de doğrulanabilir. Ağırlıklı olarak dünyaya güvenlik perspektifinden bakarsınız. Güvenlik siyasal içinde en önemli araçlardan birisidir. Ancak siyasal için güvenlik bir hedef değil araçtır. Güvenliğin hedefe dönüştüğü istihbarat dünyası ise paranoya ile naiflik arasında yaşamaya mahkûmdur. En sıradan olaylardan paranoya çıkarabilir en ciddi gelişmeleri ise naif bir şekilde okuyabilir. Siyasal açısından oldukça sıradan vakalar güvenlikçi dünyada sürekli özel bir isme ve yere sahiptir.
Muhatap olduğu ilk eleştiriyi bir başka istihbarat, karşı karşıya kaldığı ilk engeli de bir başka operasyon şeklinde okumaktadır.
Belge bağımlısı haline getirilen istihbarat uyduları bir süre sonra siyasalla bağlarını tamamen koparırlar. Onlar için önlerine gelen belgeden başka bir anlam dünyası yoktur.
Ellerindeki belgenin bağlamı, anlamı, nasıl üretilmiş olduğu, sahihliği çoktan bir sıradan detaya dönüşmüştür. Siyasalı katlettiklerinden tek var olma yolları yeni belgelerdir.
Bu ayrıca tek fark yaratma yollarıdır da. Başka türlü farklı olmaları veya dikkat çekmeleri de mümkün değildir. Lakin o kadar körleştirici bir dünyaya girmişlerdir ki bazen aylardır bütün kamuoyunun bildiği bir olayı önlerine gelen bir belgeden öğrenip ortaya çıkarlar; bazen entelektüel dünyanın yıllar önce tartışıp bitirdiği bir meseleyi bir belgeden fark edip acemi bir kâşif feryadıyla ortaya dökülürler.
Siyasalın zahmetli ve emek isteyen dünyasında kalem oynatan ve kafa patlatan entelektüellere ise bu belge bağımlılarına sadece acımak kalır.
Lakin diğer taraftan siyasalın haysiyetini de korumak zorunda olduklarını bilirler. Çünkü zekâ, ahlak ve tefekkürün iflas etmemesinin bir teminatı da ülkenin üzerine çökmeye kalkan 'bekçi perspektifinden' mütevellit neo-vesayet odağına karşı siyasalın korunmasıdır. Bugün hukuk, dosya, polis tartışmak yerine siyaseti gündeminin merkezinde tutmaya çalışan entelektüel çaba tam da bu amaca matuftur.

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp