Top
14/02/2015

Egemenlik savaşı biterken

Türkiye, üç aşamalı seçim döneminin 7 Haziran 2015'teki son aşamasına doğru ilerlerken seçim stratejisi seçimin gündeminin ne olacağı üzerinde şekilleniyor. Bu seçim Türkiye'de yaşanan egemenlik savaşının sonuçlanacağı, yeni anayasa ve başkanlık tartışmalarının karara bağlanacağı final olacak. CHP ve MHP'nin, uzun süredir yaptıkları gibi, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın şahsında AK Parti aleyhtarı bir kampanyayı tercih ettiği görülüyor. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu meşru yolla ve seçimle iktidara gelmiş sivil otoriteye karşı 'direnme hakkı'ndan bahsederek aradan geçen 65 yıla ve bütün 'yeni CHP' söylemlerine rağmen, 27 Mayıs paradigmasından çıkamadıklarını bir kez daha ilan etti. Fark, artık CHP'nin 27 Mayıs darbesindeki gibi esas oğlan değil, yardımcı aktör rolüne düşmesi olarak kaydedilebilir. CHP ve MHP'nin, AK Parti'nin yeni Türkiye, yeni anayasa ve başkanlık sistemi vaatleri karşısına otoriterlik iddiası dışında tek 'stratejik umudu', AK Parti saflarında yaşanabilecek anlaşmazlıklar. CHP ve MHP'nin muhalefetindeki başarısızlık, 'stratejik umudun marjinal beklentisi'ni artıyor. Beklenen ekonomik kriz, dış politika krizi, çözüm sürecinin sona ermesi, sokak hareketleri, yargı krizi ihtimalleri aşıldıkça muhalefetin bütün umudu AK Parti içindeki anlaşmazlığa yöneldi. Yeni anayasa Türkiye Soğuk Savaş sonrası dönemde dünya şartlarının kendine tanıdığı imkanı, bilhassa AK Parti döneminde iyi kullanarak içeride bürokratik dışarıda müttefik vesayetinin baskısını hafifleterek iç ve dış siyasetin alanını genişletti. AK Parti ve hatta HDP bu alanı kullanırken, CHP ve MHP ise yeni duruma intibak edemediler. 'Yeni anayasa', açılan bu siyasi alanın ufkunu ortaya koyuyor. Muhalefet şimdiye kadar yeni anayasayı engelleyecek bir siyasi gücü temsil ediyordu ancak fiilen bu engeli aşacak siyasi gelişmeler yaşandı. Bu siyasi gelişmeler 12 Eylül 2010 referandumuyla Anayasa Mahkemesi'nin kompozisyon ve yetkilerinin değişmesi, Büyükşehir Belediye Kanunu'ndaki değişiklikle yerel yönetimlerde idari adem-i merkeziyetçi eşiğin aşılması ve son olarak da 10 Ağustos 2014'te ilk defa halkoyuyla Cumhurbaşkanı seçilmiş olmasıdır. Buna bir de muhalefetin sokak ve yargı yoluyla sürdürdüğü egemenlik savaşını kaybetmesini eklemeliyiz. İhtilaf beklentileri Anayasa Mahkemesi'nin kompozisyonun değişmesi ve bir tür insan hakları mahkemesine dönüşmesi, Türkiye'nin anayasal demokrasi ve demokratik hukuk devleti olması açısından ciddi bir garanti teşkil etmektedir. Büyükşehir Kanunu'ndaki değişiklik ise Türkiye'deki 100 yıllık merkeziyetçi tabunun aşılmasıdır. Bunları takip eden cumhurbaşkanını halkın seçmesi ile vesayetçi sistemin son kalesinin düşmesi, cumhurbaşkanının parlamenter sistemin dışına çıkabileceği bir siyasi güç dengesinin oluşumuna işaret etmektedir. Bu üç mühim siyasi gelişme, Gezi olayları, 17-25 Aralık operasyonları ve 6-8 Ekim Kobani olaylarıyla yaşanan egemenlik savaşının meşru ve demokratik siyasi otorite tarafından kazanılmasıyla beraber düşünüldüğünde, yeni anayasanın ve hükümet sistemi değişikliğinin kapısının açılması anlamına gelmektedir. Muhalefetin AK Partililer arasında çıkabilecek ihtilaf beklentileri, bu meyanda gerçekçi değildir. Çünkü hem AK Partili siyasetçiler hem de AK Parti'yi teşkil eden sosyolojik taban tarihi ve siyasi misyon duygusuyla açılan reform kapısının, eski Türkiye'yi sona erdirdiğini ve yeni Türkiye'nin eşiği olduğunun farkındalar. * Dr., SDE İç Politika ve Demokratikleşme Programı Koordinatörü

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp