Top
Mahmut Övür

Mahmut Övür

mahmut.ovur@sabah.com.tr

28/05/2020

Benim de kanım dondu

Olay o kadar basitti ki sadece bir iki gün içinde gerçeği öğrenmek mümkündü. Ama tam 58 gün o 'yalan'ın üzerine yattılar. İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu ve basın danışmanı Murat Ongun'un Fazilet Durağı yalanından söz ediyorum. O gün, yani korona günlerinin en korkutucu ve sosyal mesafeye en çok dikkat edilmesi gereken 29 Mart günü, İBB Basın Danışmanı Ongun şöyle suçlayıcı ve kışkırtıcı bir tweet attı: 'Değerli İstanbullular, lütfen dikkatle okuyun ve paylaşın. Bu, İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu'na yönelik organize kötülüğün fotoğrafıdır.' Ongun'un iddiası Fazilet Durağı'ndan otobüse binen 47 kişiyi 'salgının yayılmasını isteyen' AK Partililer örgütlemiş ve suçu da İmamoğlu'na atmayı planlamışlar. Dehşet verici bir iddiaydı bu. Ama orada kalmadı, herhalde cahil cesareti bu, şöyle bir taahhütte de bulunuldu: 'Sayın Ekrem İmamoğlu'nu karalamak için yapılan bu organize kötülüğü şiddetle kınıyoruz. Bu işin arkasında olan ve işe dahil olan herkesle delil toplama süreçlerinin ardından yargı önünde hesaplaşacağız.' Sonra da inanılmaz bir algı operasyonu başladı. Cumhuriyet, Sözcü gibi gazeteler, Fox ve Halk TV gibi televizyonlar, kelli felli gazeteciler, aydınlar o tweeti paylaştı. Doğruluğunu sorgulamadan hem vatandaşı hem de AK Parti'yi suçladılar. Ya körleşme yaşanıyordu ya da gerçekten pervasızlardı. İşin ilginç tarafı bu pervasızlıkta benim seçim döneminde 'Yerli Post-Truth siyasetçi' dediğim İmamoğlu'nun sınır tanımamasıydı. Sıcağı sıcağına kankası Fox TV'ye çıktı ve büyük siyasetçi edasıyla ağzına geleni söyledi: 'Görüntüleri izlerken kanım dondu. Maça gitmiyorlar, sabah namazına gitmiyorlar, pazar günü iş güç de yok. Eğer siyaset buysa lanet olsun siyasete!' Şu lafların 'büyüklüğüne' bakın, onları okurken de benim kanım dondu. Daha işin başındaki bir siyasetçi, bir değil beş değil bu kadar 'yalan' söyledikten sonra nasıl siyasete lanet okuyabilir? Allah'tan foyaları çabuk ortaya çıktı. Tabi çabuk çıktı dediğime bakmayın, eğer bu işin üzerine başta AK Parti İl Başkanı Bayram Şenocak, SABAH gazetesinden sevgili Kenan Kıran gitmeseydi kesin üstüne yatarlardı. Bu arada şunu da söyleyelim. Yalan söyleyen kendileri, iftira atan, yayan kendileri, hatta Cumhuriyet savcısına başvuran da kendileri. Bu nedenle pervasız diyorum. O soruşturma olmasaydı hala 'organize kötülük' devam ederdi. Şimdi Basın Danışmanı Ongun, biraz da Enver Aysever'in zorlamasıyla gerçeği yarım ağız da olsa kabullendi: 'Bu bir hata mı? Evet. Bir duraktan bu kadar yolcu bindi dememiz bana gelen veriye göre yanlış olmuş' Büyük ihtimalle suçu İETT çalışanlarına atacaklar. Oysa her şey daha ilk gün İETT kayıtlarında vardı ve adamları o kayıtları değil organize kötülük yolunu seçtiler. Peki bunu niye yapıyorlar? Birincisi başkalarına yönelttikleri 'organize kötülük', aslında onların siyasi DNA'larında var. İkincisi de söyledikleri yalanların yanlarına kar kaldığını iyi biliyorlar. Böyle olduğu için de bakın İmamoğlu benzer konularda hiç oralı olmuyor. Sanki yüzlerce emekçiyi trol diye suçlayan 'kanım dondu' diye infial yaratan, siyaseti lanetleyen o değilmiş gibi susuyor. İmamoğlu da, onu televizyonlara çıkartan İsmail Küçükkaya da, o görüntüleri köpürterek operasyon çeken Washington Portakalı da hatta o tweetleri paylaşan diğer gazeteciler de çıkıp özür dilemeliler... Belki bu, hem diğer yalanlarıyla yüzleşmeleri için bir başlangıç hem de 'yalandan' şikayet ettikleri kutuplaşmayı bir nebze aşağı çeken bir adım olabilir.
Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp