Top
Kerem Alkin

Kerem Alkin

kalkin@bloomberght.com

11/09/2020

‘V’ toparlanma ve istihdam

Türkiye Ekonomisi'nde geçtiğimiz mayıs ayı sonundan itibaren başlayan ve temmuz ile ağustos aylarında etkisini arttıran 'V' tipi toparlanma, istihdam piyasasına da doğal olarak yansıyor. Mayıs ayında yüzde 41,4 olan istihdam oranının haziran ayında, sadece 1 ayda 1 puanlık artışla yüzde 42.4'e çıkması ve küresel virüs salgınının esamesinin okunmadığı geçtiğimiz yılın haziran ayındaki istihdam oranına göre farkın 4 puana düşmesi önemli. Ekonomideki 'V' tipi toparlanmanın beyaz ve özellikle mavi yakalı kesim açısından sebep olduğu 'iş bulma umudu', doğal olarak yeniden 'emeğini arz etme' noktasında çalışan kesimin emek piyasasına dönüşünü hızlandırınca, doğal olarak, işsizlik oranı da yükseliyor. 2008 küresel finans krizi sonrasında ve küresel virüs salgınının ilk şoku atlatıldıktan sonra, ABD istihdam piyasasında da gözlenen tablo, işsizlik oranındaki artışın en kritik önemdeki gerekçesinin 'istihdam piyasasına işgücünün dönüşü' olduğuydu. Nitekim, küresel virüs salgınının tüm dünyayı vurduğu ve ocak ayı sonundan mayıs ayı sonuna kadar ağır karantina tedbirlerinin etkili olduğu dönemde, 'emeğini arz etmek'ten vazgeçen işgücü nedeniyle, dünyanın önde gelen ekonomilerinin tümünde sadece istihdam oranı değil, aynı zamanda işsizlik oranı da doğal olarak geriledi. Bu nedenle, haziran ayında mevsim etkisinden arındırılmış olarak işgücünün 567 bin kişi, istihdamın da 431 bin kişi artmış olması önemli. İşsiz sayısı ise aylık 136 bin kişi arttı. İşsizlik oranının mayıs ayına göre yüzde 12,9'dan 13,4'e yükselmesinde, ekonominin çarklarının canlanmasının ve 'emeğin piyasaya geri dönüşü'nün etkisi asla göz ardı edilmemeli. Nitekim, işgücüne katılım oranı yüzde 47,7'den yüzde 48.6'ya, mevsim etkisinden arındırılmış istihdam oranı da 0,6 puan artışla yüzde 41.6'ya yükseldi. Türkiye'nin yüzde 9-10 bandına oturmuş olan genel işsizlik oranı, bölgeler ve küresel ekonomi- politik gelişmelerle 4 puanlık oynama gösterebiliyor. Genel işsizlik oranının yüzde 9-10 bandına oturmasının makro ve mikro ekonomik gerekçeleri arasında, Türkiye'de KOBİ'lerden büyük işletmelere otomasyon sistemlerine dayalı üretim sürecindeki yapısal dönüşümün getirdiği sonuçlar, yeni genç neslin tarım ve imalat sanayinin belirli sektör ve alanlarındaki iş imkanlarını beğenmemesi gibi, sosyo-ekonomik ve psikolojik gerekçeler üzerinde ciddiyetle durulması gerekmekte. Günümüz merkez bankacılığının önde gelen 'doktrin' merkezlerinden ABD Merkez Bankası'nın (FED) 2008 küresel finans krizinden bu yana ABD ekonomisinin büyüme ve istihdam dengelerini gözeten ve neoklasik 'ortodoks' para politikası yaklaşımlarını terk ederek, elindeki bilanço ve yeni tarz para politikası enstrümanlarının tümünü seferber ettiği bir ortamda, umarım TCMB üzerinde basma kalıp 'psikolojik baskı'ları sürdüren bizim 'demode ortodoks'çular bir an önce uyanırlar. Çünkü, şu an için önceliğimiz üretim, ihracat, büyüme ve istihdam.
Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp