Top
Kerem Alkin

Kerem Alkin

kalkin@bloomberght.com

07/10/2019

‘Dış talep’ bazlı değişim

Cumartesi günü, SETA Vakfı'nda, Nurullah Gür Hoca'nın moderatörlüğünde, Ege Yazgan ve Mevlüt Tatlıyer hocalarla 2020-2022 dönemini kapsayan Yeni Ekonomi Programı (YEP) konuştuk. Dört akademisyen, Hazine ve Maliye Bakanı Albayrak'ın 'Değişim Başlıyor' mottosu ile tanıttığı YEP doğrultusunda, yeni büyüme modeli ve 'değişim'in 'dış talep' bazlı olmasında mutabıkız. Türkiye Ekonomisi'nin sürdürülebilir büyüme trendini yakalaması adına, 'ihracat' artık iç piyasanın, ekonominin iç dinamiklerinin 'sıkıştığı' dönemlerde 'kurtarıcı' olmasının ötesine geçip, Türkiye'nin büyüme dinamiğinde yıllık bazda en az 0.5 ile 1 puan arasında katkısı olan bir tempo yakalamalı. Bakan Albayrak'ın önce Enerji Bakanlığı, bugün ise Hazine ve Maliye Bakanlığı ve genel anlamda ekonomi yönetiminde liderlik ettiği, tetiklediği 'zihinsel dönüşüm', ekonomi bürokrasisinin bugüne kadar hiç önceliklendirmediği kadar 'maliyet yönetimi'ne odaklanmasını gerektiriyor. KOBİ'lerimizin üretim maliyetlerini, hammadde, enerji ve finansman maliyetlerini rakibimiz olan ülkeler düzeyinde iddialı kılacak adımlara hız vermemiz gerekiyor. Mevlüt Tatlıyer, sürdürülebilir büyüme için, dış talep odaklı 'yatay' ve 'dikey' büyümeye işaret ederek; 'yatay'da yeni pazarlara doğru genişleyen bir 'ihracat' hamlesine; 'dikey'de ise 'verimlilik' odaklı bir 'teknoloji' ve 'yerlileştirme' hamlesine işaret etti. Ege Yazgan ise, döviz kurlarını 'rekabetçi' noktada tutup, dış talep ağırlıklı bir ekonomik dönüşümün altını çizerken, sürdürülebilir büyüme adına, tüm sektör ve piyasalarda yeni nesil tedarik ve dağıtım modeline ve ödeme sistemlerinin gerekliliğini hatırlattı. Ege Hoca'yla birlikte savunduğumuz çok önemli bir nokta, Türkiye'nin asla 'yüksek reel faiz-düşük kur' sarmalına düşecek bir hatayı tekrarlamaması. Nitekim, Bakan Albayrak böyle bir hatanın asla tekrarlanmayacağını konuşmalarında hep vurguluyor. Ortak bir görüşümüz, 'battaniye' usulü, herkesi kapsayan teşvik modellerinin de artık görevini tamamladığı yönünde. Nurullah Gür'ün altını çizdiği, batılı ülkelerin sürüklendiği 'korumacılık' eğilimlerinin gerekçesi olarak, gelişmekte olan ekonomilerin teknoloji hamlelerinin öngörülememesi hususu ve ABD ile AB ülkelerinde orta sınıfın ekonomik güç kaybının sebep olduğu sosyal tansiyon sorunu konusunda da; ancak bu tablonun tetiklediği 'korumacılık' eğilimlerinin akıbetinin ne olacağını görmek için bir süre daha beklememiz gerektiği konusunda mutabık kaldık. Özel sektör yatırımlarını hareketlendirecek şekilde, piyasanın ufku görmesini sağlayabilirsek, 2020'yi güçlü bir büyüme ile tamamlayabiliriz.
Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp