Top
04/08/2012

Yeni Türkiye'nin medyası ve Kürtler

Türkiye'nin dış politikası, Türkiye'yi dönüştürmeye devam ediyor. Dönüşüm derinleştikçe, eski Türkiye ile Yeni Türkiye'nin uzlaşmaz çelişkileri daha şiddetli biçimde öne çıkıyor ve gündemi kaplıyor. Suriye'deki son gelişmelere gösterilen tepkileri, daha doğrusu tepkilerin yansımalarını bu iki cümleyle özetlemek mümkün.
"Suriye bölündü, Kürtler devlet kurdu ve Türkiye hiçbir şey yap(a) mıyor." Sahadaki somut verilerin çarpıtılıp abartılmasıyla kurulan bu hikaye, çarçabuk Türkiye'ye, AK Parti'ye atfedilen bir acziyet imasına dönüştürüldü. Birkaç gün boyunca, adeta tüm manşetleri- ekranları kaplayacak şekilde bir medyatik panik atak ortaya çıktı.

Medyanın yaklaşımı

Bazı istisnai kalemler hariç (Nasuhi Güngör, Cengiz Çandar, vb), ana akım medyanın ve köşeyazarlarının, Suriye bağlamında Kürtleri ele alma biçimi ilginç veriler barındırıyor. Önce Suriye'de sanki bir Kürt siyaseti yokmuş gibi haberler çıktı. Sonra, "Var ama yeni dönemde pek ehemmiyeti yok" denildi. Daha sonra "Kürtler var ve etkili, çünkü rejim yanlısı" okuması yapıldı. Artık denklemde bir yeri olduğu söylenen Kürtlerin içindeki farklı siyasi tutumlara dair ifadeler gazete köşelerini, uzman yorumlarını süslemeye başladı. Tam da bu noktada işler karıştı ve somut bilgi yetersizliği, yerini başta ifade edilen cümlelere bıraktı. Çünkü, sahada bir şeyler oluyordu ve o bir şeyleri serinkanlılıkla sorgulayıp, Yeni Türkiye'nin siyasi iradesi ve dış politikası bağlamında anlamaya çalışmak yerine, bir Türkiye ve Kürtler karşıtlığı varsaymak neşv ü nema buldu.
Her krizde medyayı suçlamak şüphesiz sorunlu bir tutum. Fakat bazı şeylerin olduğu gibi tarif edilmesi gerekiyor. Başlıbaşına bir sıkıntıymış gibi, 'uyan ey Türkiye, bitimsiz bir Kürt sınırı oluştu' çağrısı yapanlar, 'Türk dış politikası çöktü nihayet' deyip zil takıp oynayanlar, 'PKK cumhuriyeti kuruldu' diyenler bir öne fırladılar. Yorumlardaki cehalet, haberlerdeki felaket tellallığıyla buluştu. Maddi hatalarla dolu, istismara dayanan, ayrımcı dili teşvik eden, Türkiye'ye acziyet atfetmekten başka hiçbir şey söylemeyen haberlerdenyorumlar söz konusu.
Ana akım gazeteler, kendi ürettikleri hikâye çerçevesinde siyasi iradenin varsayılan gelişmelere bir cevap vermesini arzuluyor. Bu negatif-üretken heves, medyanın dilinde önemli bir boyut. Çünkü ancak bu sayede, Başbakan'ın, Dışişleri Bakanı'nın konuşmalarından cümleleri kırpıp kırpıp, medyanın kendi hikâyesini teyit etme hevesi kabul görebiliyor. Siyasi irade istediği kadar, Türkiye ve Kürtler arasında bir çelişki bulunmadığını söylesin, hiç fark etmiyor medya açısından. Somut ve sınırlı bir güvenlik meselesine, yine sınırlı ve somut bir çerçevede verilen cevaplar, genele teşmil edilerek tehdit algısı yapay bir biçimde üretiliyor.
Yaşananların açığa çıkardığı bir gerilim olduğu aşikâr. Fakat bu uzlaşmaz çelişki, Türkiye ve Kürtler arasında değil, Eski Türkiye ile Yeni Türkiye arasındadır. Kürtler ve Yeni Türkiye arasında bir çelişki varsayan tüm okumalar, Ortadoğu'dan, Balkanlara, Kuzey Afrika'dan Kafkaslara kadar söyleyecek bir sözü bulunan Yeni Türkiye'yi anlamaktan uzak yorumlardır.

Korkulardan siyaset devşirmek

Yeni Türkiye, büyük sancılardan geçerek inşa ediliyor. İnşa sürecinde, eski Türkiye'nin korkularından siyaset devşirmek, eski Türkiye'nin müdafilerine işlevsel bir korunak sağlıyor. Hangi sebepten olursa olsun farklı siyasi pozisyonları kesen, aleni bir Kürt fobisi var ve AK Parti'nin siyasal başarılarıyla gerileyen bu fobi, her kriz durumunda istismar edilerek devreye sokulabiliyor. Daha kolay artık bu, çünkü bölgedeki tarihi dönüşümün ortaya çıkardığı şiddetli bir enerji birikimi, kanlı bir çatışma boyutu var ve Kürt meselesi, birçok sebepten dolayı en kritik hesaplaşma süreçlerinden geçiyor.
İlginç olan şey, AK Parti'yi eleştirmek adına, Arap düşmanlığından Kürt düşmanlığına kadar her mevzuyu istismar etmekten beri durmayan eski Türkiye müdafilerinin son zamanlarda aldığı pozisyon. AK Parti karşıtlığına dayanmak kaydıyla son bir yıldır 'Kürd'e heval' bir söylem ve siyaset üretmeye çabalıyorlar. Bu söylemi desteklemek adına, her gelişmeyi Kürtler ve Yeni Türkiye arasında bir makas oluşturma çabasına vesile kılıyorlar. Bu noktada, Kürt siyasetinde yer alan bazı isimlerin, eski rejimin bekçilerine verdiği selamları veya CHP'deki en ufak bir kıpırdanmayla heyecan seline kapılanları ibretle izlemekten başka yapacak birşey yok.
Bu tutumun, Yeni Türkiye'nin ve Yeni Ortadoğu'nun mütemmim bir cüzü olan Kürtler nezdinde bir karşılık bulmadığını ve bulmayacağını da eklemek gerekir. Tam da bu yüzden kavga, Türkiye yanlısı veya karşıtı Kürtler meselesi değil; Türkiye, Türkler ve Kürtler arasında değil; Yeni Türkiye'yi destekleyenlerle, eski Türkiye'nin son kalıntıları arasındadır. Çünkü artık kurulma sürecindeki Ortadoğu düzeninde Yeni Türkiye'nin kazanımlarıyla Kürtlerin kazanımları arasında hiçbir çelişki kalmamıştır.

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp

Yazarın Diğer Yazıları