Top
Burhanettin Duran

Burhanettin Duran

bduran@setav.org

05/10/2019

Operasyonun zamanlaması ve Kılıçdaroğlu’nun dokunulmazlığı tartışması

Washington-Ankara hattında soğutulan operasyon gerilimi yeniden ısınıyor. ABD tarafı Suriye'nin kuzeydoğusunda Güvenli Bölge kurulmasıyla ilgili 7 Ağustos tarihli mutabakatın hayata geçirilmesini oyalama eğiliminde. Yani, sahada Başkan Trump'ın 20 millik sözünü önemsemeyen, meseleyi Münbiç'e çevirmeye çalışan CENTCOM komutanlarının yaklaşımı hakim. Türkiye'nin uyarılarına rağmen YPG'ye gelen silahların ardı arkası kesilmiyor. 'Mekanizma işliyor', 'YPG tahkimatını kaldırmaya başladı' veya 'yedi tane ortak hava devriyesi yapıldı' cümleleri hiçbir şekilde yeterli görülmüyor. 'ABD zaman kazanmak için mutabakatı kullanıyor' algısı her geçen gün pekişiyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Meclis açılışında 'Bir gün daha sabredemeyiz' açıklamasıyla 'bir gece ansızın girebiliriz' mesajını verdi. Bu mesajın Zeytin Dalı Harekatı öncesinde söyledikleriyle benzerliği ise aşikar. Ne yazık ki, Amerikan ve Türk savunma bakanlarının yaptıkları telefon görüşmesi de gerilimi dindirmiş görünmüyor.

***

'Trump'ın azli' tartışmalarına boğulan Washington'un anlaması gereken şey, Ankara'nın sabrının kalmadığı. Ve tek taraflı müdahale için son hazırlıklarını tamamlayarak düğmeye basmayı ciddi ciddi müzakere ettiği. Dar ya da geniş kapsamlı operasyon seçenekleri masada. Washington'dan nitelikli bir yeni adım gelmezse operasyon çok yakın. Operasyonun tam tarihi ise Erdoğan'ın zihninde. ABD tarafı şunu iyice anlamalı: Türk kamuoyu Fırat'ın doğusuna müdahale için çok yönlü olarak hazır. Ve artık mesele PKK'nın kolu YPG'yi tasfiye etmenin ötesine geçti, mültecilerin kaderi konusuna da bağlandı.

***

Bildiğimiz gibi, Suriyeli mülteciler konusunda tek çözüm önerisi Cumhurbaşkanı Erdoğan'a ait. Erdoğan'ın BM Genel Kurulu'nda da seslendirdiği 1 ila 2 milyon mülteciyi mutabakatı yapılan bölgeye yerleştirme fikri Türk kamuoyu tarafından benimsendi. Böylece, sınırımızdaki PKK-YPG terör tehdidiyle mücadele hususu ülkemizdeki Suriyelilerin kendi topraklarına gönderilmesi isteği birleştirilmiş oldu. Yani kurulacak Güvenli Bölge, iki sorunun aynı anda çözümünü hedefliyor. Bu örtüşme hem Fırat'ın doğusuna askeri operasyonu meşrulaştırıyor. Hem de muhalefetin mülteci sorununda popülizm yapmasını engelliyor. CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu'nun 'Ortadoğu bataklığından kaçınmalıyız... Komşudaki yangına elimizde benzin bidonu ile gittik, faturasını biz ödüyoruz' söylemi, realiteden kopuk, çözüm önermeyen bir şikayetten fazlası değil. Erdoğan'ın güçlü argümanı karşısında bu söylem giderek etkisini daha da kaybedecek.

***

Bu sebeple, YPG'den bahsetmeden Suriye Konferansı bildirisi yayımlayabilen CHP ve Kılıçdaroğlu, giderek daha fazla kamuoyu baskısına uğrayabilir. Seçimler bitse de CHP, HDP ile ittifakı yüzünden hâlâ eleştiriliyor. Bu şartlarda YPG'ye karşı yapılan ve mültecileri yerleştirmeyi hedefleyen bir operasyona karşı çıkmaya cesaret edemez. Bu arada, İYİ Parti'nin 'HDP ile ittifak olursa biz yokuz' diyerek CHP'yi bir nevi uyardığı bir dönemde MHP lideri Bahçeli, eli yükseltti. İstirahat köşesinden hamlesini yaptı. Kılıçdaroğlu'na 'dokunulmazlığın kaldırılması ve mahkeme yolunu' gösterdi. Bu yaklaşımın HDP ile ilişkileri sebebiyle CHP'nin siyasi meşruiyetine yapılan sert bir eleştiri olduğu açık. Siyasi polemikleri ve kulisleri de hayli renklendireceği kesin. Önümüzdeki dönemde partiler arası siyasetin hararetinin yüksek seyredeceğini söylüyordum, ama itiraf etmeliyim ki bu denli hız kazanmasını beklemiyordum.
Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp