Top
Burhanettin Duran

Burhanettin Duran

bduran@setav.org

04/10/2019

Kim yeni bir siyaset çizgisi bulursa…

Yaz aylarında hız kesmeyen parti siyaseti, Meclis'in açılmasıyla daha da renkleniyor. İyi Parti'den 'HDP ile ittifak olursa, biz yokuz' açıklaması, yüzde 40+1 tartışması ve yeni oluşumlar gündemin ana konuları. Parti siyasetinin bu denli canlı olmasını parlamenter sistem döneminin alışkanlığıyla hareket edenler erken seçim beklentisine bağlıyor. 23 Haziran İstanbul seçimlerinin sonucundan cesaret alarak bazıları da her hafta yeni anketlerle seçim havası üretmeye çalışıyor. Bunları nafile çabalar olarak görüyorum. Bu çabaların tek anlamı, dinamik bir siyasi hayatımız olduğudur. Aktörlerin özgüvenlerinin ve hırslarının arttığıdır. Sorunlarımızın çözümü için ise yeni bir siyaset yaklaşımına duyulan güçlü ihtiyaçtır.

***

2020 baharında kongrelerini tamamlamayı hedefleyen iki büyük partimiz, bu haftasonu kampa giriyor. AK Parti Kızılcahamam'da cumhurbaşkanlığı sisteminin bir yıllık performansını değerlendirecek. CHP, Abant'ta etkin bir muhalefetin nasıl olacağını, yeni dönem stratejilerini ve ekonomik gelişmeleri tartışacak. Aslında her ikisi de erken seçime değil, yeni dönemdeki rekabeti yüksek, sürprizleri bol siyasi hareketliliğe hazırlanıyor. Cumhur İttifakı önünde dört yıllık icraat dönemi varken seçime gitmez. CHP de yeni aldığı büyükşehir belediyelerinde hiç bir başarı hikayesi yakalamadan sandığı görmek istemez. Ekonomik türbülanstan hızlı bir çıkışın işaretleri göründüğüne göre, iktidarın eli de giderek rahatlayacak. Yine de siyasi aktivitesi, polemiği ve kulisi bol bir dönem yaşayacağımız aşikar. Bunun da temel sebebi, hem iktidar ve hem muhalefetin yenilenme zorunluluğudur. Yeni sistemde, yeni bir siyaset oluşturmanın kaçınılmazlığıdır.

***

İktidar, 17 yıllık icraatın maliyetlerini hafifletecek yeni bir yaklaşım bulmak ihtiyacında. Bu, 2002 ruhuna dönmek olamaz. 2019'daki dünyanın ve Türkiye'nin şartlarına uygun bir yenilenme olmak durumunda. Belirsizliklerin, tehditlerin ve kendi başının çaresine bakma gerçekliğinin yoğunlaştığı bir dünyada, 2002 söylemi artık eskidir. Bugün sadece özgürlüklerden, serbest piyasadan ve Batı ile iyi geçinme idealinden bahsetmek yeterli değil. Yükselen ekonomik korumacı eğilimin ve milli devleti tahkim eden trendin zıddına düşer. Bu itibarla, yeni oluşumların ucunu gösterdiği bu söylem en az CHP'nin 'tek adam rejimi' eleştirisi kadar eski.

***

Yeni dönemde ülkemizi taşıyacak siyasi yaklaşım AK Parti'nin içerde ve dışardaki 'muktedir olma' tecrübesini göz ardı edemez. Sanki yaşanmamış gibi yapamaz. 15 Temmuz darbe girişiminden sonra ortaya çıkan 'devlet iradesi' realitesini ıskalayamaz. Bölgemizde otonom olma direncini gösteren iki, üç devletten birisi olduğumuz unutulmamalı. Bu sebeple, Türkiye, son altı yıldır mücadele ederek geldiği uluslararası konumunu 'herkes ile barışıyorum diyerek' taşıyamaz. Doğu Akdeniz ve PKKYPG'den mültecilere ve AB ile ilişkilere kadar hiçbir sorunumuz bu yaklaşımla çözülemez. Mücadele ile reformu, açılımı sentezleyen bir siyasete ihtiyaç var. Ben, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Meclisin açılışında verdiği mesajları böyle okudum. Erdoğan, cumhurbaşkanlığı sisteminin sürekli güncellenerek ve geliştirilerek yeni nesillere aktarılacağını vurgulamakla kalmadı. Daha önce bahsettiği Türkiye ittifakı kavramının içini doldurdu. 'Terörle ve şiddetle arasına mesafe koyan tüm kesimleri, milli meselelerde aynı ortak paydada buluşmaya' ve 'birlikte hareket etmeye' davet etti. Bu davet hem bir 'kucaklama' hem de 'vatanseverlik temelinde mücadeleye' çağrıdır. İşte hangi aktör bu yeni siyasetin gerekleriyle kendini yenileyebilirse 2023'te ipi göğüsleyecek. Bu zamana kadar da hayli renkli çabalara ve manevralara şahit olacağız.
Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp