Top
Burhanettin Duran

Burhanettin Duran

bduran@setav.org

01/12/2020

CHP’nin “haram” söylemi

Bugünün Türkiye'sinde siyaset üzerine yazmanın en ilginç alanı CHP. Oradaki değişimler, çelişkiler, git-geller, açılım denemeleri, kızgınlıklar, özgüven kayıpları ve ideolojik mutasyonlar bambaşka bir mahiyet arz ediyor. Çoğu zaman bu ilginç hikâye, doludizgin siyasi gündemin içerisinde ve iktidar ile muhalefet arasındaki polemiklerin gürültüsünde kaybolup gidiyor. Elbette bu iddiama çok kolaylıkla itiraz edilebilir. On sekiz yıldır iktidarda olan AK Parti ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın siyasetinin istisnailiği hatırlatılabilir. Birçok krizden/saldırından nasıl kurtulduğu ve her seferinde seçimleri kazanarak yönetimde kaldığı söylenebilir. Bunların hepsi de doğru. Ancak son on yılda Kılıçdaroğlu yönetimindeki CHP'nin akla gelebilecek bütün yolları denedikten sonra hala iktidar alternatifi olamamasının demokrasi tarihimizde apayrı bir yeri var. Argümanlarını yeni muhalefet partileri kopyalıyor olsa da CHP'nin oyları bir türlü hareketlenmiyor. Seçmen Kılıçdaroğlu'nu sorunları çözecek lider, CHP'yi de parti olarak kodlamıyor. İktidardan ne kadar şikâyet edildiğinden bağımsız olarak CHP'yi alternatif diye görmüyor. Bu da CHP'yi kaynatıyor. Ve sürekli Erdoğan'ın karşısına kendi adayımla mı yoksa sağ partilerden çatı aday devşirerek mi çıkayım ikilemine götürüyor. Ya da dışarıdan yardım dilenecek bir hale sokuyor. ABD'nin yeni başkanı Biden'ın Türkiye'ye 'demokrasi getirmesi' hayali kuruluyor. Kuşkusuz CHP'de yaşananların AK Parti iktidarının dönüştürücü etkisiyle irtibatı var. On sekiz yılda sadece yollar, havaalanları, köprüler, üniversiteler ya da savunma sanayisindeki hamleler yapılmadı. 15 Temmuz 2016 gecesi zirve yapan yeni bir demokratik direnç ve bilinç gelişti. Dış politikada milli çıkarlar için Libya'dan Suriye ve Dağlık Karabağ'a kadar askeri aktivizm öne çıkarıldı. Bakmayın bazı kalemlerin yerli-milli kavramını eleştirmesine, hiçbir solcu ya da milliyetçi aydının hayal edemediği ölçüde 'bağımsız aktörlük' olgusu siyasetimizin genlerine işledi. Bu, Erdoğan sonrası dönemin de başat bir faktörü olmaya devam edecek. Yine de Kılıçdaroğlu yönetimindeki CHP'nin seçmenden oy alabilmek için yaptığı manevraların insana şapka çıkartacak hızda ve renklilikte olduğunu söylemeliyim. Kendine has bir sorunu var bu değişim çabasının. Esneklik adına kimliksiz, sabitesi olmayan bir pişkinlik söz konusu. Yalanlanan, hatta kimi zaman kendisinin yalanladığı, çok sayıda iddiası var Kılıçdaroğlu'nun. Saymakla bitmez. CHP'nin şimdilerde dini kavramları kullanmadaki cesareti gözden kaçmıyor. Başörtüsü ve dini eğitime karşı çıkmanın oy kaybettirdiğini gören Kılıçdaroğlu, parti içindeki dirence rağmen uzun süredir laikçilik eksenli söylem kurmuyor. Öfkesini içinde tutuyor. Hatta Ayasofya'nın müzeden camiye çevrilmesine bile karşı çıkamadı. Yine de bu siyasi dikkat, Kılıçdaroğlu'nun ya da CHPlilerin aşırı söylemler üretmesini engellemiyor. Katar'ın ülkeye yatırımlarını Türk ordusuna 'satılmış' diyerek eleştiren CHP milletvekili buna bir örnek. Kılıçdaroğlu'nun iktidara oy veren öğretmeni, öğretmen saymaması bir diğeri. Esnafa 'neden CHP'ye oy vermiyorsunuz' diye fırça atmasına zaten alışığız. En son pes dedirten ise, Kılıçdaroğlu'nun haram/helal söylemi. 'İktidara oy vermek haram'imiş. 2007'de Türkiye'nin 'irtica karanlığına gömüleceğini' söyleyen laikçi CHP'nin bugünkü genel başkanının haram söylemi ile oy almak istemesi başlı başına bir ironi; ya da sefalet mi demeliyim? Haramın anlamı belli, Türk Dil Kurumu'nun Türkçe sözlüğüne göre 'din kurallarına aykırı olan, dince yasak olan' demek. Karşıtı da helal, yani 'dince yasaklanmamış olan.' Kılıçdaroğlu'nun bir sonraki iddiası 'muhalefete oy vermenin helalliği' mi olur? Yoksa daha ileri gider ve 'farz' mı der? Ya da iktidara oy veren cehenneme gidecek der mi mesela? Şimdilik bilmiyoruz. İktidar 'reform seferberliği' ilan ederken CHP 'oy vermek haram' söylemi geliştiriyor. Bu, muhalefetin çok boyutlu travmasının bir tezahürü değilse başka nedir?
Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp