Top
Şirin Sever

Şirin Sever

sirin.sever@milliyet.com.tr

11/06/2020

Karantina sonrası ilk yolculuğum

Üç ay insanlarla temas etmeden, burnunu bile çıkarmadan, hatta market dışında kapalı bir ortama girmeden yaşadıktan sonra… Yolculuk fikri o kadar da kolay olmuyor söyleyeyim. Ama yapmak zorundaydım! Aile yanına Ankara’ya gitmek istedim ama uçağa binmeye hazır değildim. Uzun süre de olamayabilirim bu arada... Uçakta yolcular arasında boş koltuk bırakılmadığı için, ayrıca güvenlik önlemleri sebebiyle uzun ve meşakkatli olacağını düşündüğümden gözüm yemedi. Özel araç da olmayınca, geriye tek seçenek kaldı; hızlı tren! İnsanlık için küçük ama benim için büyük bir adım yani. Uçağa o kadar alışmışız ki; yıllardır yüz vermemişiz, akla bile getirmemişiz hızlı treni ama işte resmen kurtarıcım oldu. Ne kadar rötarsız, ne kadar yormadan, ne kadar keyifli bir yolculuk yapmak mümkünmüş meğer. İstanbul- Ankara arasında seyahat etmek için ne şahane bir tercihmiş. Uçağa bindiğinizde İstanbul’daki evinizden çıkıp, Ankara’da gideceğiniz yere varana kadar geçireceğiniz sürede üstelik: 4.5 saatte! Rötardı, güvenlik önlemleriydi derken, kaç saatinize mal oluyor sanıyorsunuz bir uçak yolculuğu? O yüzden şiddetle tavsiye ediyorum ve adım adım anlatıyorum seyahatimi…Rötarsız mis gibi AnkaraBen sanıyorum ki, hızlı trene binmek için Pendik’e gitmem lazım.. Avrupa Yakası’nda oturunca çok da sevimli gelmiyor kulağa takdir edersiniz ki... Bilet alırken baktım, meğer Bakırköy’den de biniliyor, pek sevindim. İnsan mecbur kalınca neler öğreniyor işte! Pazar sabahı 08.26 trenine biletimi aldım. Bakırköy Tren İstasyonu gayet sakin. Yolcular da, görevliler de maskeli. Online biletler kontrol edildi, aşağıya aprona geçtik. Siperlikli ve maskeli görevliler vagon sırasına göre yolcuların nerede duracağını gösterdi. Oturma alanlarına da, sosyal mesafe uyarıları konulmuş. Tren şaşmadan saatinde geldi, birinci vagon business. Üç aydan sonra kendimizi şımartmayalım mı yani? Girip yerime oturuyorum, bir ön ve arka koltuklar boş. Masalı koltuklarda da çapraz oturma düzeni. Sosyal mesafe kuralı! Koltuk arkalarındaki ekranlarda film gösterimi, wifi isteyene internet kullanımı. Ah bir de şu bağıra bağıra telefonda konuşanlar olmasa! Neyse her şey şahane deyip kolonya döke döke yayıldım. ‘Bir de kahve gelse’ derken, hatırladım: Pandemi dolayısıyla servis verilmiyor!! Yine da öndeki vagona gidip, eskiden restoran olan şimdilik bomboş olan yere sordum; ‘Kahve bulmam mümkün mü acaba?’ dedim; “Maalasef veremiyoruz, yasak” dediler. Suyumu alıp yerime döndüm, tadını çıkardım. Veeee tam zamanında Ankara’dayız. Rötarsız, mis gibi. Denemeyenlere şiddetle tavsiye ederim hızlı treni.Sosyalleştim ama sorun nasıl?Pandemi sürecinden insanlar iki şekilde etkileniyormuş: Hiç korkmadan dışarı çıkan ve sosyalleşenler… Normalleşmeye rağmen insanlarla görüşmekten kaçınanlar, evden çıkmak istemeyen evhamlılar! Bir arkadaşım ikinci gruptan. Asla görüşmüyor bizimle; hepimize koronalı muamelesi yapıyor, kendini eve kapattı, çıkmıyor! Ben orta yolcuyum... Önlemimi alayım, arada güvendiğim insanlarla, güvendiğim yerlerde görüşeyim kafasındayım. Ama size bir itirafım var: İnsan korkuyormuş! Kafelerin restoranların açıldığı ilk gün, kendimi sokağa atarım sanıyordum ama öyle olmuyormuş. İnsana ‘kal’ geliyormuş. Dört beş gün bekledim, işlerimi halletmek için çıkmam gerektiğinde ancak bir kahve molası verdim Kanyon’da... Açık hava AVM’si bakın! Tam üç ay sonra bir kafede oturmak ne heyecanlı şeymiş, vay!! Baktım, sipariş vermeyi de unutmamışım. Öğlen suları ortalık bomboş, kafelerde tek tük insan var... Çoğu yerde QR kodlu menüler, karton bardakta kahveler.. Akşama doğru ver elini Zorlu Center... Bu kez az sayıdaki açık restorandan birindeyiz. Tek kullanımlık menüler, çatal bıçak ve ekmekler hep kapalı. Onun dışında karantinadan çıkmış olduğumuza dair hiçbir belirti yok. Masalar birbirlerine uğruyor, selam veriyor, her şey normal. O gün anladım ki, kendi önlemini kendin almazsan, başkasından beklersen hayat zorlaşabilir. Mecbur olmadıkça çıkma, evde kal.Bu umursamazlık niye?Açıkçası sosyalleştiğim için bir parça panikteyim! Sahilleri parkları dolduran maskesiz/sosyal mesafesiz insanları görünce, kalabalık fotoğraflara bakınca insan daha fazla paniğe kapılıyor. Evet hepimiz sıkıldık, evet hepimiz artık dışarılarda olmak, normal hayatlarımıza dönmek istiyoruz ama kardeşim insan bu kadar mı umursamaz olur? Nasıl bir ders almamak, nasıl bir cahilliktir anlamak mümkün değil! Üstelik hepimizi tehlikeye atıyorlar, onun farkında değiller. Hele o çöp görüntüleri... Baktıkça, Demet Akalın gibi küfretmek gelmedi mi içinizden? Hani “Siz evinize de böyle s..çıyor musunuz?” diye sormuş ya, bence söylenecek en güzel, hatta en kibar şeyi söylemiş. Bu pandemiden insanların iyi şekilde etkileneceğini; iyiye, güzele, duyarlı olmaya daha çok yaklaşacağını söyleyenler erken konuştuğunu düşünüyor mu acaba? Evet elleri görelim...
Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp