Top
Hakan Çelik

Hakan Çelik

hakan.celik@posta.com.tr

20/06/2020

Türk-Yunan savaşı tarihin hatası olur

Türkiye ve Yunanistan bir kez daha ciddi gerginliğin ortasında. Tansiyon yükseliyor, karşılıklı sert açıklamalar geliyor. Anlaşmazlık konusu hayli fazla. Kıbrıs, Ege, Akdeniz, yetki alanları, kıta sahanlığı, kara suları… Liste uzayıp gidiyor. Yıllardır dile getiriyorum, bu sorunlar çözülemez nitelikte değil. İrade, istek ve kararlılık olduğu sürece bunların üstesinden geliriz. Yunanistan’da Savunma Bakanlığı başta olmak üzere sertlik yanlısı bazı çevreler Türkiye’yi sürekli ve aktif bir tehdit olarak görme eğiliminde. Bizim tarafta da “Şunlara haddini bildirelim” diye düşünenlerin sayısı az değil. Ben olaylara farklı bakıyorum. Bu kadar bağırış çağırış ve tehdidin kimseye faydası yok. Oturup konuşmanın yolunu bulabilmeliyiz. Recep Tayyip Erdoğan, başbakanlığı döneminde Yunanistan konusunda cesur çıkışlar yapmıştı. Kıbrıs’ta Kofi Annan planını destekleyen isim de yine Erdoğan olmuştu. Cumhurbaşkanı olarak gerçekleştirdiği Atina ziyaretini de takip eden gazetecilerden biriydim. Büyük bir umutla başlayan seyahat “çözüme karşı” bazı kesimlerin devreye girmesiyle sabote edilmek istenmişti. Halbuki geçmişte Yunanistan’da sağduyuyla hareket eden liderlerin katkısıyla önemli sonuçlar almıştık. Yorgo Papandreu bunlardan biriydi. Önceki Başbakan Aleksis Çipras da Türk-Yunan ilişkilerine önyargısız ve hızlı bir başlangıç yapmak istedi ancak katkıları sınırlı olabildi. Atina’daki fanatik kesimler ve Yunan yargısının özellikle FETÖ konusundaki tavrı, ilişkilerin gelişmesinde önemli engel olarak karşımıza çıktı. Şimdiki Yunanistan Başbakanı Kiryakos Miçotakis iyi niyetli bir başlangıç yapmış ve Ankara’ya olumlu mesajlar göndermişti. Daha sonra farklı nedenlerle bu duruşunu koruyamadı. Bütün engel ve zorluklarına rağmen, çözümü karşılıklı çıkarlara dayalı saygılı ve sabırlı bir diyalogda görüyorum. Biz bu coğrafyanın insanlarıyız. Birbirimize çok benziyoruz, tarihimizde bin yıllık yakınlığımız söz konusu. Alışkanlıklarımız, dinlediğimiz müzikler, mutfağımız, duygusallığımız, hayatı yaşama biçimimizde çok ortak yan var. Neden bu benzerlikler ve ortak çıkarlar üzerinden yeni ve kalıcı bir birliktelik inşa etmiyoruz? Neden aramızdaki sorunlara ABD’nin, Rusya veya Avrupa Birliği’nin karışmasına müsaade ediyoruz? Bu ülkelerin bizi birbirimize karşı kışkırttığını ve buradan faydalandığını tarihteki üzücü olaylardan anlamış olmamız gerekirdi. Batı Trakya, Rum Patrikhanesi, Ruhban Okulu gibi hususlar bizi ayıran değil yakınlaştıran unsurlara dönüşmeli. Aramızdaki sorunları çözersek Ege ve Akdeniz dünyanın en istikrarlı, parmakla gösterilen yerlerinden biri haline gelebilir. Türk-Yunan barışı iki halk için daha çok refah, huzur ve mutluluk demektir. Beraber olursak bu coğrafyanın kaderi ve çehresi değişir, kimse bileğimizi bükemez. Zorlama ittifaklara gerek kalmaz. Bu yakınlaşma Akdeniz’in tamamında emsal teşkil eder.
Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp