Top
Prof. Dr. Metin Taş

Prof. Dr. Metin Taş

ymmmetintas@gmail.com

10/06/2017

Vergi daireleri özelleşir mi?

“Bu da nereden çıktı” dediğinizi duyar gibiyim. Bu başlığı atmamızın sebebi, Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci’nin söyledikleri. Basından öğrendiğimize göre, Zeybekci, yapılması gereken yapısal reformlara ilişkin yaptığı açıklamada şu sözleri kullandı:

“Devletin birçok hizmeti özel sektöre geçmeli. Vergi dairesi bile özelleştirilmeli...”

Vergi dairelerinin özelleştirilmesiyle neyin kastedildiğini tam olarak anlayamadığımızı belirtelim. Özelleştirmeyle vergi toplama hizmetinin özel sektöre devredilmesi ifade ediliyorsa tarihe bakılmasını öneriyoruz.

Tarihte örnekleri var

Zira tarihte vergi toplama işinin özel kesim eliyle yapıldığı biliniyor. Bu konuda “iltizam” ve “ihale” olmak iki farklı yola başvurulabiliyor. Vergi toplama hakkının, belirli bir bedel karşılığında herhangi bir kişi veya şirkete devretmesine iltizam yöntemi deniliyor. Vergi toplama hakkını alan kişiye mültezim deniliyor.

Vergi toplama hakkını açık arttırma ile elde eden mültezim, taahhüt ettiği bedeli peşin olarak devlete ödemekle yükümlüdür. Bu yöntemin en büyük sakıncası, mültezimin kârını mümkün olduğu kadar yükseltebilmek için halktan olabildiğince çok vergi toplama yoluna gitmesidir.

İhale yönetimde ise ihaleyi alan kişi topladığı verginin belli bir oranın almaya hak kazanıyor. İltizam yöntemi için belirtilen sakıncalar bu yöntemde de söz konusu.

Sorun sistemin kurgusunda

Geçenlerde sohbet ettiğim bir işadamı, piyasada ek vergi konusunda bazı söylentiler olduğu söyleyip, doğru olup olmadığını sordu. Bilgim olmadığını söyleyerek geçiştirdim. Bir söz vardır, bilirsiniz: “Şüyuu vukuundan beter”. Sanki bu durum için söylenmiş. Devletin böyle bir düşünce içinde olduğunu hiç tahmin etmiyorum.

Zira zenginden ek vergi alınması yönündeki bir yaklaşım, sadece günü kurtarma işlevi görebilir. Yeri gelmişken belirtelim, vergi gelirlerini artırma konusundaki en ciddi engel kayıt dışı ekonomidir. Kayıt dışı ekonomi, politikacıların, akademisyenlerin, meslek mensuplarının ve ilgili diğer kişilerin sıkça kullandıkları bir söz. Kayıt dışı ekonomi konusu, birçok akademik çalışmaya konu olmasının yanında, siyasi partilerin programlarına da yansımış durumda.

Kayıt dışı ekonomi nedir?

Kayıtdışı ekonomi, kara para, uyuşturucu gibi ceza hukukunun suç olarak tanımladığı faaliyetlerin yanında faaliyetin icrası suç oluşturmamasına rağmen, faaliyetlerin kamu otoritesinin bilgisi dışında bırakılmasını da ifade ediyor.

Faaliyetin kendisinin suç olarak tanımlandığı faaliyetlerde, bu faaliyetin yetkili mercilere bildirilmemesi olağan bir durum. Uyuşturucu ticaretiyle uğraşan bir kimsenin bu faaliyetini vergi dairesine ya da sosyal güvenlik kurumuna bildirmesi beklenemez.

Serbest olan faaliyetlerin kayıt dışı yapılması ise genellikle, vergi ve prim maliyetlerini sıfırlamak ya da azaltmak amacıyla başvurulan bir yol durumunda. Yani, kayıt dışı ekonominin temelinde parasal çıkarların artırılması olgusu yatıyor.

Kayıt dışı ekonominin ekonomi ve toplum üzerinde birçok olumsuz etkisi bulunmaktadır. Bunlar kısaca şöyle:

Birçok olumsuz etkisi var

Vergi adaletsizliğine neden olarak gelir dağılımını bozması.

Toplumda, vergi ödeyenle ödemeyen arasında çatışmaya neden olması.

Vergi ödeyenlerin, ödemeyenleri dikkate alarak bunun doğal bir unsurmuş gibi algılamaya başlaması ve toplumda vergi bilincinin azalmaya başlaması,

Vergi verenle vermeyen ticaret erbabı arasında haksız rekabete neden olması.

Toplanmayan vergi hasılatı nedeniyle vergi gelirlerinde oluşan erozyon.

Toplanamayan vergi hasılatı nedeniyle artan kamu açıklarının daha çok borçlanmaya ve daha çok faiz ödemesine, buna bağlı olarak ekonomik istikrarsızlığa, enflasyona neden olması.

Kayıt dışı çalışanların, sosyal güvenceden ve sigortadan yoksun kalması, toplanmayan sigorta primleri nedeniyle, sosyal güvenlik açıklarının daha da artmasıdır.

Kayıt dışına karşı ne yapılmalı?

Kayıt dışı ekonomiyle mücadele için nelerin yapılabileceği konusunda açıklanan görüşlerin çok fazla ortak özelliği var. Ancak asıl mesele, vergi sisteminin kurgusunda. Harcama ve servetin kaynağının sorgulanmasına olanak sağlamayan bir vergi sisteminin başarılı olması mümkün değil. Dünyanın hiçbir yerinde bu kurguya sahip olup başarı sağlamış bir örnek yok.

Vergi mükelleflerinin harcama ve tasarruflarının kaynağını beyan ettikleri gelirle açıklamasını yapabilmelerine olanak sağlayacak bir yapı oluşturulmadıkça sistemin beklenen sonuçları vermesi söz konusu bile olamaz. Basit bir ifadeyle söylemek gerekirse, maliye mükelleflere “Nereden buldun?” diyebilmeli ve kaynağın açıklanamaması halinde de yaptırım uygulayabilmelidir.  

Zeytine dair...

Bu aralar kamuoyunun üzerinde durduğu konulardan biri de zeytinlik alanlarıyla ilgili yasa tasarısı. Bu konuda söylenecek çok şey var kuşkusuz. Sınırlı sayfa olanaklarını zorlamak yerine Mehmet Başaran’ın “Yüreğinin Sesi Zeytin Ülkesi” isimli kitabından bir alıntıya yer vermeyi uygun bulduk:

“Ağaçların bilgesi, zeytindir kuşkusuz... En çelimsizi bile kendini kabul ettiren bir ağırbaşlılık, bir suskunluk içinde... Yaşlarını bilen yok. Roma’nın, Bizans’ın izlerini taşıyor bazıları... Zamanlar geçmiş, sahipler değişmiş ama onlar kendi ölümsüzlüklerinde...”

 

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp