Top
Pelin Batu

Pelin Batu

pelin.batu@milliyet.com.tr

20/04/2014

Yalnızlığı çalan adam

Rüyaları ağaçlarla doluydu.
Dedesinin savaş hikayeleri, insana bakışını yonttu.
“Ölü bir ademin yükünü tahayyül edemezsin” demişti dedesi. Böylece suçluluk duygusunun ne muazzam bir işkence mekanizması olduğunu öğrenmiş oldu.
Anneannesinin anlattığı masalları örüp durdu.
Birisinde kuduz bir köpek tarafından ısırılan kızıl kız çocuğu vardı. Canlı canlı gömülen kızın bakır renkli saçları ölümünden 200 yıl sonra uzamaya, kırmızı bir nehir gibi mezarından taşmaya başlamıştı.
Bir diğerinde birbirlerine kavuşamayan aşıklar, kolera gibi çiçek verdi; acı badem kokusu sardı odaları.
Yüz yıllık yalnızlığı boyunca, düellolar yaptırttı, imkansız sevdaları soteledi, altın balıkları dövdürttü.
Kitaplarında gerçek ve büyüyü, tarih ve kurguyu, alacanın alını karanın karanlığıyla karıştırdı.
Marquez, iyi bir gazeteci, muhteşem bir romancı ve haysiyetli bir yoldaştı.
Ülkesi Kolombiya’nın ikilemlerini ve arada kalmışlığını, Tanpınar misali didikledi.
1982’deki Nobel konuşmasında pahalı penguen takım elbiselilere istatistikler dizerek günün siyasi günahlarını sıraladı.
Haksızlıklara karşı hep direndi.
***
O, diktatörleri iyi bilirdi.
Bu adamlar, nereli olursa olsunlar, akrabadır.
Arsızlıkları ve vicdansızlıkları, tarafgirlikleri ve ebedi körlüklerini gözlemleyen Marquez, Başkan Babamızın Sonbaharı  adlı romanında evrensel bir tek adam yarattı. Bütün gücün tek adamda toplanmasından dolayı ne gibi felaketlerin doğabileceğini anlattı.
Dünyanın pek çok ülkesinde görüldüğü üzere, tek adamların bir ortak noktası vardı: çevrelerini kayırırlardı. Netekim, romanda başkan istihbarat şefine müthiş yetkiler verdi. Polis devleti, muhalif gördüğü herkesi ezip geçtikten sonra kanser gibi birbirini yemeye başladı.
Güç böyle bir şeydir; aileleri birbirine düşürür, baştan çıkarttıkça doyumsuzlaştırır.
Tek adam, yeni zengin ordusu yaratarak gözlerinde ilahlaşır. Ama putlaştıkça yalnızlaşır. Diktatörlerin sonbaharı karanlıktır, paranoyaktır.
Marquez’in bu eseri özellikle bugünlerde ders kitabı gibi okunmalıdır.
***
Onun dev masallarında bir kıtanın parodik güncesini bulursunuz.
Siyasetin kirini, ekonominin vahşetini, aşkın masumiyeti ve ecinnilerini okursunuz.
En önemlisi, romanın yapması gereken en önemli şeyi yapar:
Bize rengahenk yeni dünyalar tanıtır, kadifenin ve bıçağın keskinliğini hissettirir, ecnebi parfümler koklatır, tropikalin melankolisini, Güney Amerika’nın tuzunu, biberini, tatlısını, acısını tattırır.
Bu büyülü gerçekçi dünyada, gerçek sert ve dikenli, büyü pamuklu ve ağuludur. Hüznü ve coşkuyu, kanlıyı ve anemiği, tragedya ve komedyayı en iyi dengeleyen yazarlardandır.
***
Başka bir dünyanın mümkün olabildiğini, odamdan çıkmadan uzak diyarlara seyahat edebildiğimi sayesinde görmüştüm.
Kimilerinin asla aşık olmayacağını ilk onda okumuş, sonra yaşamıştım.
Kimilerinin hayal kurmayı bırakınca yaşlandıklarını ondan duymuş ve anlamıştım.
Bazen, hayatım durağan bir göle döndüğünde, “Önemli olan başına gelenler değil, hatıralar ve onları nasıl hatırladığındır” dediğini anımsar, çocukluğumun bahçesindeki elmalarını parlatırım.
***
Ah soledad.

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp

Yazarın Diğer Yazıları