Top
Nilüfer Pazvantoğlu

Nilüfer Pazvantoğlu

npazvantoglu@dbr.com.tr

22/12/2020

Eve Dönüş Sergisi

Ressam Pınar Tınç, pandemi sürecinde herkesin evde olduğu dönemde ürettiği yeni eserlerini “Home Coming- Yuvaya Dönüş” sergisiyle gün yüzüne çıkartıyor. Sergi, sanatçının, Hint Okyanusu’ndaki La Réunion adasında geçirdiği beş yıldan sonra Türkiye’ye dönüşünü merkeze alıyor. “Home Coming” sergisi, 14 Ocak – 14 Şubat 2021 tarihleri arasında Arnavutköy Art Gallery Istanbul’da sanatseverlerle buluşacak...

- Yeni serginizin adı ‘Home Coming’-‘Yuvaya Dönüş ‘sanatseverler için anlamı nedir?

"Home Coming"- `Yuvaya Dönüş` aslında güzel bir başlangıcın güzel sonunu anlatıyor. Kendi yaşantımdan, kendi deneyimimden yola çıktım. Doğduğum Bozcaada'dan çıkıp birçok yer gezip, birçok şey yaşayıp yeniden Bozcaada’ma dönüşümün hikayesi. İçinde Bozcaada var, İstanbul var, La Réunion adası var. Gördüğüm yerlerden esintiler var. Birbirlerine karışmış şekilde bunlar, bir sarmal olmuş gibi. İstanbul'da tropikal La Réunion çiçeklerinin, renklerinin olması gibi.

Hayatın döngü olduğunu, başladığımız yere geri geldiğimizi, eve dönüşün kaçınılmaz olduğunu anlatıyor ‘Home Coming’... Birçok maceradan sonra, ellerimiz avuçlarımız hayatla, tecrübelerle, kazanımlarla dolu döndüğümüz evimiz. Felsefi olarak, "hayatı yaşa!" diyor eve dönüş fikri. Hayatı yaşa ve dert etme, çünkü eninde sonunda her şey bittiğinde evine döneceksin.

- Serginizin çıkış öyküsünü anlatır mısınız?

Bu sergimin çıkış öyküsü diğerlerinden biraz farklı. Diğer sergilerim hep gezdiğim gördüğüm, yaşadığım yerlerdeki hayatı, durumları, karakterleri anlatmak için yaptığım resimlerden çıkmıştı. Bu sefer gezmekten çok evde kalmanın bende yarattıklarından çıktı sergi. Evde kalmak aslında ruhumu gezmeye zorladı. Bedenim dışarı çıkıp gezemediğinden, ben de zihnimden gittiğim gördüğüm yerleri tekrar tekrar hatırlamaya başladım. Bu görüntüler, izlenimler, anılar, duygular birbirleriyle karıştı ve en sonunda yine kendimi evimde buldum. ‘Home Coming’ dış dünya ile iç dünyanın birbirini kucaklaması. Dış dünyada gördüğümüz şeylerden yola çıkarak, iç dünyamıza geri dönmemiz ve sonra tekrar tekrar iç ile dış dünya arasında gidip gelmelerimiz olarak özetlenebilir.

- Dışarıdan, doğadan beslenen bir sanatçısınız. Pandemi döneminde tüm bunlar sanatınıza nasıl yansıdı?

Pandemi dönemi hem iş hayatımı hem sanat hayatımı hem de aile hayatımı çok etkiledi. Geçen bahar tam beş ay eşim eve gelemedi. Çocuklarla evde kaldık. Zordu. Ama güzel şeyler de oldu. Çocuklar online eğitim sayesinde sorumluluk almayı öğrendi. Ben resim öğretmenliğini online yapmayı öğrendim. Karantinada yaşamayı öğrendik, sıkıntılara göğüs germeyi öğrendik. Hayatın, özgürlüklerimizin ne kadar değerli olduklarını ve bunları ne kadar çabuk kaybedebildiğimizi öğrendik.

Geçirdiğimiz bu zor dönemlerde evlerimizdeki eşyaların, mobilyaların, objelerin ne kadar önemli olduğunu keşfettik. Ben, çocuklarım, eşim, evde resimlerime bakarak çok zaman geçirdik. Resimler bize bu dönemi ruh sağlığımızı koruyarak atlatmamızda yardımcı oldu.

- Bir süre yaşadığınız Hint Okyanusu’nu, size nasıl ilham oldu?

Koca bir dünya o küçücük ada. Sanki bütün Hint Okyanusu ülkeleri ve hatta bütün okyanus ülkelerinin renkleri, kokuları, peyzajları bu minik kara parçasında birleşivermişler. Bütün bu karışım kendine has tropik bir iklimi, rengarenk ve yemyeşil bir doğa, çeşit çeşit insan ve kültürle burada harmanlanmış. Hayatımda hiç görmediğim Afrikalı kadın tipleri, Mayot, Madagaskar, Komorlar gibi ülkelerden parça parça gelmişler; Avrupalı Fransızlar’dan sarı saçlı mavi gözlü melezlere, zenci ama Çinli eksantrik insan tiplerine kadar dünyadaki neredeyse her yerden insan gelmiş burada harmanlanmış. Bizim sayemizde Türk tipini de görmüş oldular...

Hemen hemen her türlü sanatçı, yazar, düşünür için adeta bir ilham laboratuvarı La Réunion adası. Deniz kenarında sıcak, küçük şehirler, sinema ve kafeler, restoranlar, müzeler Avrupa’yı aratmazken yukarılara çıkıldıkça vahşileşen bir doğa örtüsü, hayatınızda bir arada göremeyeceğiniz rengarenk çiçekler, kokular, minik köyler, tatlı ve sıcakkanlı insanlar... Adeta milyonlarca kültürü ve yaşantıyı bir arada bulabileceğiniz nadide bir yanardağ adası. Her köşesinden ilham akıyor.

Resimlerimdeki tiplemeler, konular, hikayeler, figür, motif ve renkler hep bu buluşmanın bir ifadesi. Yeryüzündeki bir cennetin yansıması. Belki insanlar çok zengin değil, para hırsları yok, küçük ve döküntü evleri var ama resimlerimde de çizdiğim gibi bir hafiflikleri var. Hayata sadece var olmak için değil yaşamak için gelmiş gibiler. Dansları, Sega, Maloya şarkıları gibi masum, sade, ritmik bir hayat, neşe ve heyecan var insanlarında. Bu ruh hali beni ve resimlerimi oldukça etkiledi.

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp