Top
Nihat Ali özcan

Nihat Ali özcan

naozcan@milliyet.com.tr

29/01/2019

Suriye ve önceliklere dair

Suriye sorunu Türkiye açısından ilginç olduğu kadar, zaman baskısı üreten yeni bir safhaya varmış görünüyor. Nitekim iki belirleyici aktörün, Rusya ve ABD’nin kısa aralıklarla Türkiye’ye ilginç öneriler sunması bunun iyi bir göstergesi.

İkili, kendi önerilerinin hayata geçmesi halinde Türkiye’nin dile getirdiği, Suriye kaynaklı güvenlik kaygılarının ortadan kalkacağı görüşündeler. ABD, Fırat’ın doğusuyla ilgili, içeriği tartışmalı, “güvenli bölge” planını masaya koymuş durumda. Rusya, eski defterleri karıştırarak, “Adana Mutabakatı”nı gün yüzüne çıkardı. Bunun Türkiye’nin güvenlik kaygılarını tümüyle giderilebileceğini belirtmekte.

Rekabet halindeki iki ülkenin Ortadoğu ve Suriye politikaları bağlamında bakınca, Türkiye dikkate alınması gereken bir aktör. Ancak sahadaki güçlerini, ilişkilerini dikkate alınca, hem Washington hem de Moskova’nın Türkiye’yi asli değil, daha çok ikincil bir oyuncu olarak gördükleri de açık.   

ABD için Suriye’de öncelik, İran nüfuzunun kırılması ve İsrail’in güvenliğinin sürdürülmesi. İran etkisinde olmadıkça, kimin iktidarda olduğu, nasıl bir siyasi modelin hayata geçeceği, bunun ne kadar süre alacağı ABD için çok da önemli değil. PKK/PYD bile bu çerçevede yönetilmesi gereken tali bir konu.

Rusya cephesinde de benzer bir manzara var. Rusya, Suriye’de istediklerini almış durumda. Putin için bundan sonra yapılacaklar son siyasi rötuşlardan ibaret. İdlib’in temizlenmesi de buna dâhil. Bu çerçevede en can sıkıcı gelişme, Esad’ın başına bir şey gelmesi ya da sistem dışına çıkması olabilir. Türkiye, birazda bu nedenle, Rusya için dikkatle izlenmesi gerekenler listesinin başında yer alıyor. Nitekim Putin, Adana Mutabakatı’ndan söz ederken, bir yandan Türkiye’ye güvenlik kaygılarını hatırlatıyor, bir yandan da Esad’ı tartışma konusu olmaktan çıkartmaya çalışıyor.

Türkiye açısından bakınca, üzerinde düşünülmesi gereken bir dizi konu var. Mevcut gelişmeler ışığında Türkiye, Suriye kaynaklı neyin/nelerin öncelikli “beka sorunu” olduğuna karar vermek durumunda. Listede üç farklı aktör söz konusu. İlk akla gelen, Irak, İran, Suriye ve Türkiye’de faal olan PKK/PYD. Örgüt Suriye iç savaşında edindiği kapasite ve ilişki ağları nedeniyle yeniden bir bütün olarak ele alınmayı gerektiriyor.

İkinci olarak, İdlib’de sıkışmış yabancı terörist savaşçılar ve Heyeti Tahrir-i Şam geliyor. Son olarak, iç savaş yorgunu, yıpranmış, ama Türkiye’ye yönelik öfkesini koruyan Esad rejimi var. Sözünü ettiğimiz listedeki aktörleri tek başına değil yarattığı ekonomik, sosyal, siyasal ve güvenlik maliyetleriyle birlikte okumak gerekiyor. 

Listenin kabarıklığı, Türkiye’nin siyasi hedefinin hâlâ muğlak olduğunu söylüyor. Bunu gidermek için ya hepsini listeye almalı ya da bir sıra oluşturmalı. Cevabı aranan soru ise şu olmalı: Nasıl bir Suriye siyasi mimarisi, kiminle, ne sürede, hangi ittifakla hayata geçerse, Türkiye’nin ‘beka sorunu’ çözülmüş olabilir? Aksi takdirde, hedefler muğlak, kapasite yetersiz, fırsatlar kaçmış ve maliyet yüksek olabilir.

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp