Top
Mehmet Tez

Mehmet Tez

mehmet.tez@milliyet.com.tr

24/02/2021

Eşsiz bir karışımdılar

Fransız elektronik müzik grubu Daft Punk, 28 yıllık beraberlikten sonra dağılarak zirvede veda etti. Ünlü ikilinin popüler müziği değiştiren 28 yıllık maceralarında topu topu dört albümleri bulunuyor. Onlarınki bugünün müzik dünyasının anlayamayacağı bir tercihti, Daft Punk herhangi bir grup değildi

Haber önceki gün öğle saatlerinde internete düştü. Daft Punk 28 yıllık birlikteliğin ardınan dağıldığını duyurdu. Sosyal medyada hemen ilk sıraya yerleştiler. Ne pandemi, ne aşı, ne savaşlar, ne ekonomik ya da siyasal krizler. Hepsi unutuldu. Gündem Daft Punk oldu. Bütün radyolar ben bu yazıyı yazarken halen Daft Punk çalıyor ve bu popülerliğin elbette haklı bir nedeni var. Daft Punk herhangi bir müzik grubu değildi. 90’lardan itibaren popüler müziği değiştiren en önemli öncülerden biriydi. Hep bir adım önde oldular. Sahneyi ve çerçeveyi onlar belirledi. İmajı, müzikal estetiği ve müziğini hikayeleştirmesiyle, sahne performansıyla bütün diğer gruplardan sanatçılardan çok farklı bir yerdeydi Daft Punk; dans, elektronik ve sanatın içiçe geçtiği eşsiz bir karışımdı.Eşsiz bir karışımdılar

Thomas Bangalter ve Guy-Manuel De Homem-Christo genç yaşlarda birlikte müzik yapmaya başladılar. Önceleri ‘Darlin’ adlı bir rock grupları vardı. Thomas’nın babası Daniel Banghalter (Daniel Vangarde) 70’lerin French Disco prodüktörlerindendi ve ev bu döneme ait plaklarla doluydu. İkilinin bu kataloğu hatmettiği biliniyor. 

Daft Punk müziğine hakim olan disco etkisinin buradan geldiğini anlamak zor değil. Piyano, davul, gitar çalmayı öğrendiler ama bir süre sonra Japon malı ucuz synthesizer’ların piyasaya yayılmasıyla hayatları başka bir yöne akmaya başladı. Dönemin pek çok ismi gibi evde kendi müziklerini yapmaya başladılar. Keyboard’larla yapabildikleri şeyler inanılmazdı. 1990’ların ilk yarısındaki işlerine baktığınızda Daft Punk çok sert beat’lere yaslanan endüstriyel bir müzik yapar. Bu haliyle hiç olmadığı kadar avangart bir yerdedir. Grubun ilk single’larında bu etkiyi görürürüz. Uluslararası üne kavuştukları ilk single 1995’teki “Da Funk” mesela bu dönemi yaşatır. 1997’deki “Homework” albümü baştan sona devrim sayılabilir. 

Özellikleri seçici olmaları

O dönem şehrin her yanında yapılmaya başlanan korsan partilere birebir uygundur bu müzikler. Ve standart bir müzik dinleyicisi için şok etkisi yapar. İlk yıllarında Fransız televizyonuna konuştukları bir video izlemiştim. Sunucu “işte gençler bu anlaşılmaz gürültülü ritimlerle eğleniyorlar” diyor ve uzaydan gelmiş gibi bakıyorlar ikiliye ve müziklerine.

O dönem Paris’te gelişen French house sahnesini en iyi anlatan filmlerden biri “Eden” adlı 2014 yapımı çalışma. Merak edenler o dönem gelişen French House sahnesinin yükselişini ve düşüşünü bu filmde yakından izleyebilir. 

Daft Punk’ı özel yapan seçici olması. 28 yılda toplam dört albümleri var. Yılda 4 albümlük malzeme çıkaran, her hafta bir şarkı besteleyen müzisyenlerin olduğu bir dönem yaşıyoruz. Genç nesiller için bu anlaşılmaz bir durum olmalı. Single yapmayan, zırt pırt içerik yayınlamayan, ortalama beş yılda bir albüm yapan bir grup bugün mümkün olabilir mi? Eşsiz bir karışımdılar

Bir uzay macerası

2001 tarihli “Discovery” konsept albüm olarak yayınlandı. Şarkılar birbiriyle bağlantılıydı ve bir uzay macerası anlatılıyordu. Her şarkı ayrı ayrı animasyon videolarla geldi. Bu videoların uzun metraj tek parça halinde filmi de sonradan yayınlandı. Bu albümden itibaren Daft Punk önceden de kullandığı maskeleri robot kasklarıyla değiştirdi ve dağılana kadar da kendilerinin birer avatarı olan iki robot karakter olarak devam ettiler. Bu kaskların Marvel kostünlerini tasarlayan ekip tarafından tasarlanma hikayesi de ayrı bir yazı konusu olur. İkilinin yüzlerini saklaması ve kendileriyle kurgu müzisyen karakterlerini birbirinden ayırması düşünülünce bugün de dahice geliyor.

2005’teki “Human After All” Discovery’den daha alternatif bir konuma sahip. Garaj, disco, house ve rock esintileriyle oluşturulmuş özel bir estetik. “Technologic”ten, “Robot Rock”a hepsi öncü şarkılar. 

2013’te gelen “Random Access Memories” açık ara en büyük, en popüler albümleri oldu. Sanırım bugünün elektronik ve dans müziğinde artık sıradan olan disco revival da bu albümle birlikte hayatımıza girdi. Ekibin en mainstream albümü olmanın yanında sanırım konuk sanatçılaryla da konuşuldu. Pharrell Williams, Julian Casablancas, Giorgo Moroder, Nile Rodgers farklı telden ve on yıllardan isimler bir araya geldi bu albümde.

Mütevazı bir yaşam

Daft Punk bütün albümlerini ve o albümlerindeki şarkıları büyük bir bulmacanın parçalarını ince ince yaratıp doğru yere yerleştirerek şekillendirdi. Rastlantısal bir şey pek yoktur. Her şey hesaplıdır ve üzerinde çok düşünülmüştür. Bu klasik anlamda sanata en yakın ekip olarak görüyorum onları, diğer müzik ekiplerinin yanında.

Gündemde kalmak için her hafta yeni single çıkarılan bir dünyada Daft Punk’ın dünyayı umursamayan bu hali bana müzik tarihinin Pink Floyd gibi başka efsanevi müzikal girşimlerini anımsatıyor ve kafamda bu Fransız ikiliyi benzer bir yere yerleştiriyor.Eşsiz bir karışımdılar

Daft Punk dağılırken bir açıklama yapmadı. Sekiz dakikalık Epilogue adlı bir video yayınladı. Burada her şey çok açık, Daft Punk tarzında anlatılıyor. Tam da Daft Punk’a yaraşır bir veda.  Daft Punk 15 kez çeşitli dallarda Grammy’lere aday gösterildi. Altı kez bu ödülü kazandı ve bunlardan dördünü son albümleriyle 2014’te aldılar. O günden bugüne herkes yeni albüm geliyor olmalı diye düşünürken ayrılık haberi geldi. Bu anlamda dolu dolu “zirvede bıraktılar” diyebiliriz. 

Daft Punk çağının her zaman ilerisinde, avangart bir çizgide durup aynı anda “mainstream” olmayı da başarabilen çok ender ekiplerdendi. Müziğe bakışları, yaptıkları işe saygıları, yok olmaya yüz tutmuş “albüm” formatına derinden bağlılıkları, yarattıkları robot karakterlerin arkasında sürdürdükleri mütevazı özel hayatlarıyla en ilham verici, en heyecan verici, en büyük ekiplerdendi.

Dağılmalarını üzüntüyle değil memnuniyetle karşıladım. Başlangıcı ve bitişiyle 28 yıl süren müthiş bir performansa tanıklık ettiğimizi düşünüyorum. Her şey olması gerektiği gibi oldu. Merak ettiğim şimdi Thomas ve Guy-Manu’nün bundan sonra nasıl devam edecekleri? Müzik yapıp yapmayacaklarından çok ne yapacaklarını, nasıl yaşlanacaklarını merak ediyorum. Pek çok konuda insanlara ilham vermeye devam edeceklerini düşünüyorum.

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp