Top
Mehmet Tez

Mehmet Tez

mehmet.tez@milliyet.com.tr

18/02/2014

Karne geldi, hepimiz çaktık

15 yaş. 15 yaşınızı hatırlayın. 15 yaşındaysanız dikkatle okuyun. 15 yaşında çocuğunuz varsa merakla okuyun.
15 yaşındaki çocuklarımız matematik eğitiminde 44, fende 43, okuma yeterliliğinde 42, genel klasmanda 45’inci. 65 ülke içinde.
Türkiye’deki öğrencilerin sadece yüzde 5.9’u matematikte uluslararası standartlara göre “iyi” yani 6 üzerindeki değerlendirmeden 4 alabiliyor (kısaca ‘orta’).
Kalan kısma (1, 2, 3 seviyesindekiler) kötü, zayıf, berbat dememek için “vasat” demişler.
Şanghay’da “iyi” oranı yüzde 55, Singapur’da yüzde 40, Polonya’da yüzde 19. Ortalama 11.8... Bizde 5.9. Polonya’nın yarısı.
Matematikte en iyiler kategorisine giren öğrencilerimizin oranı ise yüzde 2.9. Okumada 1.6, fende 1.1. En kötülerden biriyiz tüm ülkeler arasında. Rakamları okumayayım üzülürüz.
Sorun sadece devlet okulu, özel okul, kolej meselesi de değil. Hepsi berbat. Türkiye ve Almanya arasında bir karşılaştırma yaparsak, Almanya’daki sıradan devlet okullarında az önceki parametrelere göre başarı oranı Türkiye’deki özel okullardan kat kat yüksek. Türkiye’deki özel okulların temel bilimlerde başarı oranı ise Türkiye’deki devlet okullarının kat be kat ilerisinde.
Yani Türkiye’deki devlet okulları ile Almanya’dakiler arasındaki uçurumu siz düşünün.
Hadi Almanya Avrupa’nın süper gücü insafsızlık etme dediniz, Avrupa’nın en geri ülkelerinden biri olan Polonya bile bize açık ara fark atmış durumda.
Polonya’nın yüksek teknoloji ihracatı 2011’de 8.6 milyar dolar. Bizimki 1.9 milyar dolar. Malezya’da 61, Güney Kore’de 122 milyar dolar.
Medeniyet beton dökmekle, ormana yol açmakla, yol kenarına çiçek ekmekle, her meydana otel dikmekle olmuyor. Nitelikli eğitimle oluyor. Bizim çocuklarımız aptal mı? Haşa. Ama eğitim sistemini topu topu üç-beş sınavdaki başarıya bağlarsanız, öğretmenleri süründürürseniz olacağı budur. Kendi içinde başarılı olan çocuklarımız dünyayla karşılaştırıldığında en hafif ifadeyle başarısızlar.
Köprü, havaalanı, kanal, kapı (evet kapı), saat kulesi (evet saat kulesi), imar imar imar, inşaat inşaat inşaat, sahil doldurma, köprü, gökdelen, AVM, mor vapur...
30 Mart’ta yerel seçim var, vaatler bunlar. Her parti, sadece inşaatçıların anlayabileceği ve onları ilgilendiren birtakım teknik terimlerle vaatlerde bulunuluyor.
Hani eğitim?
Beyler kuru kuruya inşaatla köprüyle olmuyor. Çocuklarımız okuduğunu anlamada dünyada 65 ülke arasında 42’nci!
***
Sadede geleyim, OECD’nin iki yılda bir yaptığı 15 yaş grubu öğrencileri temel alan uluslararası eğitim araştırmasının sonuçları açıklandı. Görünen o ki çocuklarımızı eğitmeyi onları geleceğin dünyasına, kültürüne, medeniyetine katkıda bulunacak bireyler olarak yetiştirmeyi yine ıskaladık.
Karnemiz berbat. Hepimiz çaktık.

TOKİ’de hayat

Bakın geçenlerde Çevre ve Şehircilik Bakanı İdris Güllüce şöyle dedi:
“Türkiye’de yaşayan her insanımız, çağdaş, modern, insani olan şehirlerde, mahallelerde yaşasın. Bol bol yeşil alanı, parkı olsun. Gençler için spor alanları olsun, bunlar ancak kentsel dönüşümle mümkün.”
TOKİ’yi yapanlar, orada yaratılan yaşam tarzını övmelere doyamıyorlar. Teorik olarak bakanın çizdiği tabloya kim itiraz edebilir ki? Ama işin bir de pratiği var. TOKİ’nin açtığı fotoğraf yarışmasında ödül alan fotoğraflara bakın, bu cümleleri okuyun ve bana söyleyin. Bu insani ve çağdaş yaşam mıdır yoksa “Aynı paraya en çirkinini biz yapıyoruz”un, yabancılaşmanın ve betonlaşmanın ete kemiğe bürünmüş hali midir?

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp