Top
Mehmet Tez

Mehmet Tez

mehmet.tez@milliyet.com.tr

02/06/2020

Şu günlerde alternatif kültür meseleleri

Mart başından beri hayat askıda. Evlerdeyiz ve bu geçici sürede salgını kontrol altına almakla uğraşıyoruz insanlık olarak. Evet, öncelik sağlık ama sanırım bu hafta itibarıyla yasaklar dünyanın pek çok bölgesinde hafiflemeye başlarken artık sıra başka konuları düşünmeye geldi. “Ekonomi nasıl düzelecek?” dışında da meseleler var.

Geçenlerde denk geldiğim bir makalede Brit kültürünü yaratan mekânlardan bahsediliyordu. Pub’lar, şehrin kıyısında köşesinde müzik çalınan, bir araya gelinen muhtelif mekânlar. Barlar, gece kulüpleri. Bodrumlar, hangarlar, depolar... İnsanların toplanıp müzik yapabildiği, kendilerini ifade edebildiği ve bir araya geldiği her yer.

Dünyanın pek çok büyük, kozmopolit şehrinde orijinal kültür bu tip yerlerden çıkıyor ve yayılıyor. Yeraltından çıkıyor, sesini duyuruyor, dönemine damga vuruyor ve ardından ana akımı şekillendiriyor. 20. yüzyılın ilk çeyreğinden itibaren alternatif kültür ve müzik bir arada işte bu yolu izleyerek insanlığın kalbini ele geçirdi.

Caz, rock, punk, metal, rap, elektronik... Bu kültürlerin çıkış hikâyelerinde hep mekânlar var.

Ve bu mekânlar artık kapalı. Uzun süre sonra belki açılacaklar ama devamlılıkta bir kopukluk olması muhtemel. Kimse kalabalık yerlere gitmeye istekli olmayacak bir süre daha. Bu hafta itibarıyla İngiltere’de okulların bir kısmı, dükkânlar ve muhtelif iş yerleri açılırken artık konu bir noktada kültürel hayatı tartışmaya da geldi çattı.

Mekânlar sadece Brit kültüründe önemli değil elbette. Türkiye’nin son 30 yılda ürettiği alternatif kültür de pek çok mekân üzerinden şekillendi. Kemancı’dan Gitar’a, Captain Hook’tan Hayal Kahvesi’ne, Dogzstar’dan Peyote’ye, Flatline’dan Mojo’ya, Babylon’dan Arka Oda’ya, Trip’ten Karga’ya geçmişten geleceğe mekânlar rollerini ve görevlerini birbirlerine devrederek, zor şartlarda hayatta kalarak ama her zaman yeni fikirler ve yaşam tarzları üreterek yollarına devam ettiler. Bugün hepsi kapalı. Ayakta kalabilecekler mi, herkesin kalabalıklara karışmaya mesafeli olacağı bir yeni dönemde değişecekler mi? Yepyeni mekânlar  nasıl ortaya çıkabilecek ve alternatif kültür devamlılığını nasıl sürdürecek?

Guardian’da Tony Naylor’ın sorduğu sorular dünyanın pek çok şehri için geçerli olduğu gibi, İstanbul için, Ankara için, İzmir için, Bursa, Adana, Samsun, Eskişehir ve benzeri kentler için de geçerli.

Britanya hükümeti bu konuda bir şeyler yapma ihtiyacı hissetmiş anlaşılan. Okuduğum kadarıyla Kültür Bakanlığı “Kültürel Yenilenme Görev Grubu” adı altında bir kurul oluşturmuş. Bu kurul darbe yiyen kültürel hayatı canlandırmak için çözümler üretmeye çalışacak. Muhtelif alanlardan isimler çağrılmış bu gruba. Bakanlık anlaşılan bir şeyler yapmaya çalışıyor ama ekipte Lord’lar falan var. Eğlence parkı yöneticileri, bahsettiğim kültürle alakasız, daha çok işin ticaret kısmında olan isimler çoğu. Guardian’daki yazı da zaten “En genci  40 yaşında olan bu insanlar İngiltere’yi İngiltere yapmış orijinal mekânlar ve bu mekânlardaki kültür için ne yapabilir ki?” diye sormakta haklı olarak. Bu aynı bizde Beyoğlu’nu kurtarma ve ıslah etme projelerine benziyor. İki girişimin de sonuç vermesi mümkün değil.

Alternatif kültürün ortaya çıkması insanların bir arada olmasıyla mümkün. Uzaktan kültür nasıl olacak? Bu yeni deneyimin üstesinden nasıl gelinecek doğrusu merakla  ve heyecanla bekliyorum...

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp