Top
Hakkı Öcal

Hakkı Öcal

hakkiocal@outlook.com

23/07/2020

AB kurtulur mu dersiniz?

Avrupa Birliği, tehlikeli bir dönemeci döndü mü? Dönemedi mi? Tam belli değil. Dört günlük zirve, Fransa ve Macaristan’ın tehdidine rağmen, Merkel’in istediği gibi sonuçlandı.

Koronavirüs salgınında, hatırlarsanız, AB’yi gerçek bir “Avrupa Birleşik Devletleri” sanan operet hükümetleri, sağlık, savunma hatta maliye işlerini Brüksel’deki birtakım bürokratların üstlerine yıkmış olmaları sonucu, inanılmaz faturalar ödediler ve ödettiler. İtalya, İspanya, İngiltere ve Fransa’da salgın o kadar geniş boyutlara vardı ki Çin ve İran’ı geride bıraktılar. Birbirlerinin siparişi olan solunum cihazlarına, maskelerine ve ilaçlarına el koymaya kadar varan acıklı durumlara düştüler. Koca Avrupa ülkelerinde, hastane koridorlarında yatan yoğun bakım hastalarının fotoğraflarını gördük. Ölenlerin çöp torbalarıyla gömüldüklerine ilişkin videoları izledik.

Tabii bu durum üç aşağı beş yukarı diğer AB ülkelerinde de tekrarlandı. Sonuç: Avrupa’nın tarihinde görülmemiş bir resesyon; bu durgunluğun sebep olduğu iflaslar.

Daha önce Almanya’ya bazı endüstrilerini  (hatta Yunanistan gibi, PTT’si, havayollarını ve adalarını) satan AB ülkeleri, elde satacak çok şey kalmadığı için, Almanya’nın ve (Afrika’nın elmasından uranyumuna kadar her şeyini sömürerek, korona filan demeden zenginleşmeye devam eden) Fransa’nın borç değil, bağış yapmasını istediler. Macaristan dört günlük zirvede anlaşmaya yanaşmayan Almanya ve Fransa’yı kararları tümüyle veto etmekle tehdit etti. Fransa’nın becerikli Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron da karşı tehditte bulundu.

Sonuç olarak, 27 ülke, 750 milyar euro (860 milyar dolar) tutarında bir kredi havuzu oluşturacak ve zor durumdaki ülkeler buradan ihtiyaçları miktarında borç alacaklar.

Macron, mayıs ayında, benzeri bir plan hazırlamış, ancak çoğu Merkel’in (ve Alman bankalarının) cebinden çıkacak olan paranın yarısının bağış, yarısının da düşük faizli kredi olmasını öngörmüştü.

Bu planın görüşmeye bile açılmaması, özellikle küçük Avrupa ülkelerinin üç ayı boşuna geçirmelerine sebep olmuş, İtalya, İspanya ve diğer birçok ülkede adeta esnaf denen sınıf kalmamıştı.

Bu beceriksizlik, dünyanın en büyük bankasının sahibi Rothschild’lerin yanında birkaç yıl banka kâtipliğini küresel bir finans ve maliye uzmanı olması şeklinde yorumlayan Macron’un sadece ülkesine değil tüm Avrupa’ya ne kadar zarar verebileceğinin bir göstergesi oldu. Fransız finans-sermayesi, sömürülen Afrika’nın hâlâ çalmaya devam ettikleri milli kaynaklarından geliyor. Ancak Almanya, kendi bankaları için böyle bir cömertliğe kalkışamazdı. Alman bankalarının kasalarındaki para daha temiz olmamakla birlikte, serbest piyasanın koşullarıyla kazanılmış sayılabilir. En azından Merkel bu kanıda.

ABD ulusal güvenlik danışmanı iken sözüm ona Ortadoğu Barış Planı’nı hazırladıktan sonra kovulan John Bolton, neredeyse devlet sırlarını ifşa ettiği kitabında, Trump’ın Macron için “Bu adam elini neye dokunsa b**a çeviriyor” dediğini yazmıştı.

Trump’a hak vermemek mümkün mü?

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp