Top
Çetin Altan

Çetin Altan

c.altan@bnet.net.tr

08/01/2015

Samanyolu

Samanyolu galaksisindeki dört yüz milyar yıldızın acaba kaçta kaçında bizimkine benzer uygarlıklar yaratmış canlılar var?
Burada ve orada doğa yasaları değişmediğine göre, dört yüz milyar yıldızdan hiçbirinde canlı bulunmaması düşünülemez...
Oralarda da canlılar olduğu, uygarlıklar bulunduğu kesin. Belki bu uygarlıklar da bir yerde kendi kendilerini yok ediyorlardır. Bu da akla uzak gelmiyor.
*
Dünyamızın büyüklüğünü dahi, bilincimize tam sindiremeden, bir de evrenin sorunları çıkmaya başladı karşımıza...
Acaba oradaki uygarlıklardan bazıları, bizim dünyamızı izleyebilecek bir düzeye kadar gelmişler midir?
Bu soruya evet demek zor, ama hayır demek daha da zor.
*
Biz yavaş yavaş Güneş Sistemi’nin dışına doğru hareketleniyoruz.
Biz bu düzeye kadar vardığımıza göre, ola ki onlar da bu düzeye varmış, hatta belki de daha öteye gitmişlerdir.
Yirmi birinci yüzyılın sonuna kadar bu “bilinmez” de çözülecektir.
*
Birbirlerinden değişik çağlarda yaşamakta da olsalar, insanların yaşamlarını üç beş konunun içinde tutsak etmelerinin anlamı kalmıyor.
Konuları alabildiğine açmak, aralarındaki ilişkilerin matematiksel nirengilerini saptamak, dar kalıplı koşullanmaların hipnozlarıyla beyinsel bir tıknefesliğe düşmekten kurtulmanın en sağlıklı yolu herhalde...
*
Boş zamanlarda Champollion’un hiyeroglifi nasıl çözdüğünü incelemek dahi yıldızlararası ilişkileri kurcalamaya kadar uzanacak zevkli bir uğraştır.
Napoleon’un Mısır seferinde bir rastlantı olarak bulunan, eski Mısır uygarlığından kalma “Rozet taşı”nın üstünde, hem hiyeroglifle hem de eski Yunancayla yazılmış bir “yazı” vardı.
*
Eski Yunancayla yazılmış bölümde Kleopatra ile Ptolome’nin adlarının hiyeroglifteki karşılıklarını bulunca, hiyeroglifteki işaretlerin hangi harfleri simgelediğini de bulmaya başlıyordun.
Her iki addaki ortak harfler, hiyeroglifte de aynı işaretlerle yazılmıştı.
*
Hiyerogliflerle haşır neşir olmaya başlayınca da insanlığın daha binlerce yıl önce hangi uygarlık düzeylerine varmış olduğunu da görerek, aklın yıldızlar arası ilişkilere takılıyordu.
Düşünce ufuklarının bu ölçüde genişlemesinin, günlük yaşamdaki tekdüzeliği de rüzgârlandıran ve kişileri birkaç konu üstünde donup kalmaktan koparmaya çalışan bir yönü vardır.
*
Ola ki Samanyolu’ndaki dört yüz milyar yıldız arasında doğup yok olan uygarlıklara benzer bir uygarlığız biz de...
Ve bunun dahi özüne yaklaşmadan, yetmeyen para ve artan ev kirası sıkıntılarıyla yitip gidiyor günlerimiz...
Bu sıkıntıları aşmak, toplumca daha geniş konularla ilgilenmekten de geçiyor belki, kim bilir?

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp

Yazarın Diğer Yazıları