Top
Asu Maro

Asu Maro

amaro@milliyet.com.tr

30/07/2020

Aşkın ve büyünün peşinde

"İki kadın Büyükada’da eski bir aşkın, eski bir büyünün peşinde, tek günlük bir yolculuğa çıkarlar". Böyle yazıyor filmin tanıtım metninde. Eren zengin bir milletvekilinin kızı, Reyhan onların yazlık evindeki bekçinin kızı. Hani eski Türk filmlerinde olur ya, aynı köşkün bahçesinde oynarken birbirine âşık olan gençler, Eren ile Reyhan da öyle.

Ama aşklarının karşısına bir dünya engel çıkmış, ayrı düşürülmüşler. Aradan da geçmiş yirmi yıl, herkes başka yerlere savrulmuş. Eren’in Büyükada’ya dönüşüyle yeniden bir araya geliyorlar ve hikâyemiz de burada başlıyor. Geçmiş günlerin, gelecek hayallerinin, aşkın, büyünün ‘vesairenin’ izinde küçücük, sade bir hikâye.

Ümit Ünal’ın yazıp yönettiği “Aşk, Büyü, vs.”, önceki akşam sona eren İstanbul Film Festivali’nde Altın Lale En İyi Film Ödülü’nün sahibi oldu. Film aynı zamanda Senaryo ve En İyi Kadın Oyuncu dallarında da ödüle layık görüldü ki Selen Uçer ile Ece Dizdar Reyhan ile Eren’de gerçekten şahane bir ikili olmuşlardı. Yalın, abartısız, komik, son derece inandırıcı.

Film de öyle, masal gibi akıp gidiyor, büyük cümleler kurmaya çalışmıyor, insanların başkalarının kimi seveceği, neyin normal, neyin anormal olduğu gibi konularda karar merciliğine soyunduğu bir zamanda kalbin seçimlerine hüküm geçmeyeceğine dair bir hikâyeyi sakin sakin anlatıyor. Üstelik böyle bir hikâyede akla gelebilecek finallere yüz vermeden, kendisine yaraşır bir son armağan ediyor hem karakterlerine hem seyirciye.  

Hani zorladıkça iyice anlamını yitiren, ne idüğü belirsiz “kadın hikâyesi” meselesi var ya, “Aşk, Büyü, vs.” bunun için çaba harcamayan, doğallıkla iki kadını odağına alıp yoluna devam eden bir film. Yarışmada genel olarak odakta değil, kenarda bile doğru düzgün kadın karakter yokken hele, o kadar değerli ki.

Son bir not: Ayşenil Şamlıoğlu da büyü bozan Pempe karakteriyle bulunduğu minicik sahneye ışık saçıyor.

Aday adayının bir günü

Bu yıl Ulusal Yarışma’da ağırlıklı olarak iki filmin öne çıktığı gösterimler süresince konuşulan bir şeydi, nitekim sonuçlar da öyle oldu. “Aşk, Büyü, vs.” ile Ercan Kesal’ın yazıp yönetip oynadığı “Nasipse Adayız” paylaştılar ödüllerin çoğunu. Bir de onlara Seyfi Teoman En İyi İlk Film Ödülü’nü de alan “Bina” (Orçun Behram) eklendi.

Ercan Kesal’ın aynı adlı kitabından uyarladığı “Nasipse Adayız”, Beyoğlu Belediye Başkan aday adayı Dr. Kemal Güner’in sabahtan gece yarısına kadar bir gününü anlatıyor. Sıradan bir gün de değil, akşama bir düğün salonunda kampanya etkinliği düzenlenecek ve “bir numara” diye anılan parti genel başkanının o geceye katılıp Dr. Kemal Güner’in adaylığını açıklaması umuluyor.

O tek güne ne koşuşturmalar, ne vaatler, ne tavizler sığdırılıyor, ne pazarlıklara, ne riyakârlıklara tanık oluyoruz, inanılmaz. Yani tabii ki inanılır da, işin içine Ercan Kesal’ın müthiş gözlem yeteneği, lezzetli anlatıcılığı ve de ince mizahı girince ortaya siyasetin iç yüzünü ifşa eden, inandırıcı, keyifle izlenen bir film çıkıyor. Tabii bunda başta Ercan Kesal’ın kendisi olmak üzere İnanç Konukçu’dan Muttalip Müjdeci’ye, Nazan Kesal’dan Selin Yeninci’ye irili ufaklı rollerde karşımıza çıkan yetkin oyuncu kadrosunun payı büyük.

İstanbul Film Festivali’nden En İyi Yönetmen, FIPRESCI ve En İyi Kurgu (Ali Aga)    ödüllerini alan “Nasipse Adayız”, son dönemde ciddi bir kısırlaşma sorunu yaşamakta olan sinemamıza   nefes aldıran filmlerden. 

 

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp