Top
Abbas Güçlü

Abbas Güçlü

aguclu@milliyet.com.tr

19/01/2019

Karne, sadece karne değildir!

Karnelerde, şişirilmiş notlar, takdir, teşekkür, ne ararsanız var. Dün bir arkadaşımız geldi.

“Çocuğum birinci yarıyılda 8 kitap okumuş, öğretmeni de onu tebrik etmiş, karnede bunu görünce, gururlandım” dedi.

Onunla yetinmeyip, şu kitapları getir ben de okuyayım, sonra da üzerinde konuşalım deyince film kopmuş.

“Tamam, bir ikisini bulurum ama diğerleri şimdi nerede bilmiyorum, bulursam getiririm” demiş. Konu öyle kapanmış.

Benzer hikâyeyi daha önce pek çok veliden duyduğum için hemen git o kitapları al oku ve tatil boyunca, her kitap üzerine ayrı ayrı sohbet edin önerisinde bulundum.

Niye mi?

Çünkü öğrencilerin pek çoğu, okuduk dedikleri kitapların özetlerini, internetten indirip, o kadarıyla yetiniyor, öğretmenlerine de onu götürüyorlar.

Ve kendilerini de o kitabı okumuş sayıyorlar.

Onlar için bir sorun yok.

Çünkü hemen her şeyi 8-10 kelimeyle ifade ettikleri için 8-10 sayfalık bir özet, onlar için uzun hem de çok uzun ve alkışı hak eden bir performans!

Peki ya öğretmenlerine ne demeli?

Tüm sınıfa aynı kitabı okutup, sonra öğrencilerden üçünü beşini rastgele tahtaya kaldırıp, tüm sınıfla, kitabın konusunu, kahramanlarını, yazarını, yazıldığı dönemdeki ülkeyi, ortamı ve diğer ayrıntıları konuşan kaç okul, kaç öğretmenimiz var?

Hemen her konuda olduğu gibi hep skora bakıyoruz.

Yine bir arkadaşımız, ya bizim çocuk şu kadar kitap okumuş ama ben evde elinde hiç kitap görmedim, acaba okulda mı yoksa serviste mi okudu bilemedim deyince, helal olsun ona deyip, güldüm geçtim.

Bu konuda içimizde en masum olan öğrenciler. Çünkü onları buna bizler zorluyoruz.

Yakın çevrenizde öğrenci varsa karnelerine bir bakın.

Hele ki özel okullarda ise daha dikkatli bakın.

Takdir, teşekkür almayan yok gibi.

Tüm dersler zirvede. Ama siz çocuğunuzu çok iyi biliyorsunuz ya da sonraki yıllarda sınav sonuçları gösteriyor ki çocuğunuz o kadar da iyi değil!

Peki, o zaman, çocuğumuzun öğretmenlerini kendi öğretmen- lerimizle kıyasladığı- mızda, neden bu kadar bonkörler?

Çünkü üzerlerinde baskı var hatta yüksek not vermeyen öğretmen adeta dışlanıyor, okulla ilişkisi kesiliyor ya da günah keçisi ilan ediliyor...

Adil ve objektif bir ölçme değerlendirme sistemi eğitimin olmazsa olmazlarının en başında geliyor.

Eğer o yoksa, gerisi teferruattır ve maalesef bizde ciddi anlamda standart bir ölçme değerlendirme yani not verme sistemi yok!

Bırakın doğu ile batı arasındaki farkı, İstanbul’un bir ilçesindeki okul birincisini, bir başka ilçedeki aynı eşdeğerdeki bir okula götürün, kesinlikle nal toplayacaktır.

Eğer eğitimde bir reform gerçekleşecekse, bunun ilk ayağı ölçme değerlendirme olmalı ve öğretmenlerimiz bu konuda özgür bırakılmalıdır.

Yoksa ne eğitimde özlenen o kaliteyi yakalayabilir ne de çocuklarımızı hayal kırıklığından kurtarabiliriz.

Yarıyıl tatili niye verildi?

Dinlensinler diye ama gidin bakın yüz binlerce öğrenci hızlandırılmış kurslarda, yıl içindekinden çok daha yoğun bir şekilde sınavlara hazırlanacak

Böyle saçmalık olur mu?

Olmaması gerekir ama oluyor. Tıpkı hasta olmadan rapor alan öğrenciler gibi. Tıpkı, adeta parayla diploma satan bazı vakıf üniversiteleri gibi. Tıpkı her fakülteden mezun olanın, kendisini o alanda yetkin hissedip, hazır iş istediği gibi...

Eğitimde ve çocuklarımızın yetiştirilmesi konusunda hangi konuya el atsak, elimizde patlıyor. Çünkü hep görüntüyü kurtarmaya çalışıyoruz. Detaylar umurumuzda değil. Oysa kalite detaylarda saklı.

Özetin özeti: Siyasetçilerin görevi ülkemizin dört bir yanını okullarla donatmak. İçi ve içeriği veli ve öğretmenlerimize kalıyor! Bu konuda kaçımız bu görevini hakkıyla getirdiğine inanıyor?..

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp