Top
Abbas Güçlü

Abbas Güçlü

aguclu@milliyet.com.tr

17/09/2019

Sınav odaklı eğitim daha da hızlandı!

Zorunlu eğitim çağındaki öğrencileri okulda tutmak devletin asli görevi.

Neden? Çünkü iyi bir insan, iyi bir yurttaş, iyi bir eş, iyi iş insanı, sağlıklı bir gelişim ve iyi bir arkadaş olunması için örgün eğitim şart...

Eğitimin yüzlerce hedefi varken, bunu sadece sınavlara indirmek hataların en büyüğü olur.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dershanelere bu kadar karşı olması da bu yüzden.

Çocuklar çocukluğunu, gençler de gençliğini yaşasın istiyor.

Peki, biz ne yapıyoruz?

Okullardaki sınav yarışının dozu yetmediği gibi şimdi bir de okulu bırakıp, zamanlarının tümünü sınava ayırıyorlar. Açık lise de bunun manivelası oluyor.

Son günlerde “Çocuğum, okuduğu fen lisesini, Anadolu lisesini ya da koleji bırakıp, kaydını açık liseye aldırmak istiyor, birçok arkadaşı bunu yapmış, o da istiyor” diyen veli sayısı hızla artıyor.

Örgün öğretimden açık öğretime geçişler önceki yıllarda da oluyordu ama sanki şu an çok daha arttı. Öğrenciler okulu bırakıp tümüyle dershaneye yöneldi!..

Dershaneler hani kapanmıştı?

 Milyonlarca öğrencinin yarış atı gibi hazırlandığı giriş sınavları Türk eğitim sisteminin en büyük baş ağrısı. Eğitim sistemimizi rayından çıkarıyor, kazandırması gereken diğer tüm yetkinlikleri ikinci plana itiyor. Bu dün de böyleydi, bugün de. Aynı kafayla yola devam edersek, yarın da bugünden farklı olmayacaktır!..

Peki, ne yapmak gerekiyor?

Öncelikle, umut tacirliğinden vazgeçmeliyiz! Her öğrenciyi, üniversite önüne getirip yığmanın bir fırsat eşitliği değil, boşuna zaman ve hak kaybı olduğunu devlet olarak önce kendimiz kabul edip, sonra da veli ve öğrencilere anlatmalıyız.

Üniversite önünde 2.5 milyon aday varken, 200 binden fazla kontenjanın boş kalması, kazandığı halde 120 bin öğrencinin kayıt yaptırmaması, hemen her yıl yüz binlerce üniversite öğrencisi ve mezunun yeniden sınava girmesi, pek çok fakültenin tek kayıt dahi yapamaması, işsizlik sıralamasının en tepesinde üniversite mezunlarının gelmesi, bazı liselerin kontenjanları dolmazken, diğerlerinin önünde uzun kuyrukların oluşması, çok titizlikle incelenmesi gereken tespitler. Bütün bunları görmezden gelip, çocuklarımızı, “sınav kölesi” haline getirmek yanlışların en büyüğüdür. Ve biz bunu sürekli yapıyoruz!

Okulu bırakıp dershaneye yönelmek kadar çarpık bir eğitim anlayışı olamaz. Ama nedense çığ gibi büyüyor ve MEB de bunu seyrediyor!

Açık ve uzaktan öğretimdeki öğrenci sayısının 5 milyona yaklaştığı söyleniyor. Göreceli olarak okumuş insan sayımız artıyor gibi gözükse de yanlışların en büyüğünü yapıyoruz. Çünkü açık ve uzaktan öğretim, öğrenim çağındaki öğrencilerden daha çok yetişkinlere yönelik bir sistem! Bu yüzden, bu gidişe bir dur demek gerek!..

Eğitimin amacı?

 Eğitim sistemiyle ilgili tartışmalara son vermek için Anayasa ve Temel Eğitim Kanunu’ndaki hedefleri günün koşullarına ve gelecek beklentilerimize göre yeniden güncellememiz ve sıkı bir takipçisi olmamız gerekiyor. Yoksa gelecek bugünden daha iyi olmaz.

Haymana’daki tarih sempozyumunda bir kez daha gördüm ki hiçbirimiz yakın tarihimizin ve coğrafyamızın önemine haiz değiliz. Oysa, olmazsa olmazlarımızın en başında bu gelmeli.

Yaşadığımız toprakların önemini ve tarihini bilmeyen gençler eminim ki hepimizin yüreğini sızlatıyor ama bu dersleri yok saymanın ötesine geçemiyoruz...

Özetin özeti: Eğitimde ciddi hatalar yapılıyor. Hadi bazıları su kaldırır ama çocuklarımızı okuldan koparmak, en telafi ve affedilmez olanı. Buna seyirci kalmamalıyız!..

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp