Top
Sedat Ergin

Sedat Ergin

sergin1@hurriyet.com.tr

31/10/2019

ABD Kongresi’ndeki tablo çok rahatsız edici

Temsilciler Meclisi’nin bu iki kararının ciddiyet derecesini gösterebilmek için ilk olarak tasarıların içeriğinden bağımsız bir şekilde oylamalardaki kabul sayılarını kayda geçirmemiz gerekiyor.

Kongre’nin meclis kanadının 435 üyesi var. Üç sandalyenin boş olduğunu hesaba katarsak, geriye 432 sandalye kalıyor. Bir bağımsız üye dışında kalan sandalyelerin 234’ünü Demokratlar, 197’sini ise Cumhuriyetçiler kontrol ediyor.

Önce ‘soykırım’ tasarısı oylandı ve 405 ‘evet’, 11 ‘hayır’ oyu çıktı. Toplam 3 üye çekimser kalırken 13 üye oylamaya katılmadı. Hem Demokratlar, hem de Cumhuriyetçileri kapsayacak şekilde Temsilciler Meclisi’nin ezici çoğunluğu bu tasarıya ‘evet’ dedi.

Temsilciler Meclisi Genel Kurulu, daha sonra Türkiye’nin Suriye’nin kuzeyine dönük askeri harekâtı nedeniyle ağır yaptırımlar öngören ikinci bir karar tasarısını oyladı.

Bu karar tasarısına da 403 üye ‘evet’, 16 üye ise ‘hayır’ oyu kullandı. Çekimser kalan olmazken, 12 üye oylamaya katılmadı. Toplam 234 Demokrat üyeden 226’sı ve 197 Cumhuriyetçi üyeden 176’sı ‘evet’ oyu verdi. Cumhuriyetçilerden 15 üye ‘hayır’ derken, 6 üye oylamaya katılmadı.

*

Burada önem taşıyan nokta şu: Demokratların Cumhuriyetçi Başkan Donald Trump’ı her konuda sıkıştırmaları zaten beklenen bir durum. Beklenmeyen, kendi partisinin de her iki tasarıda neredeyse yüzde 90 gibi bir oranla Demokratlarla birlikte hareket etmiş olması.

Özellikle Suriye’nin kuzeyindeki harekât konusunda ABD Başkan Yardımcısı Mike Pence’in 17 Ekim’de Ankara’ya giderek Türkiye ile 13 maddelik bir mutabakata vardığı ve mutabakatın sahada büyük ölçüde hayata geçirildiği hatırlanırsa, Cumhuriyetçi Kongre üyelerinin yönetimin yaptığı bu anlaşmaya ters düşecek bir yaptırım tasarısına arka çıkmaları her bakımdan dikkat çekicidir. Bu gelişme, Başkan Trump’ın Türkiye söz konusu olduğunda Temsilciler Meclisi’ndeki Cumhuriyetçiler üzerinde bir nüfuzunun kalmadığını gösteriyor.

*

Türk-ABD ilişkileri açısından meselenin çok düşündürücü bir boyutu var. Şöyle ki, ABD Temsilciler Meclisi’nde ‘Ermeni soykırımı’ iddialarıyla ilgili bir karar en son 1984 yılında çıkmıştı. Bu gelişmenin ardından Kongre’nin Temsilciler Meclisi ve Senato kanatlarında geçen 35 yıl içinde hiçbir karar tasarısı geçmemişti.

Bu içerikte bir tasarının geçmeye en yakın olduğu nokta 1990 yılında Cumhuriyetçi Senatör Robert Dole’un hamlesiydi. Demokrat Senatör Robert Byrd’ün Senato Genel Kurulu’nda verdiği olağanüstü bir mücadele sonunda bu tasarı az bir farkla reddedilmişti. Senato’da 28 Şubat 1990 tarihinde Byrd’ün tasarıya yaptığı engellemenin kaldırılması talebiyle yapılan oylamada Dole için 48, Byrd için 51 oy kullanılmıştı.

Daha sonraki süreçte 2000 yılında Temsilciler Meclisi’ne sunulan bir ‘Ermeni soykırımı’ tasarı Başkan Bill Clinton’ın ağırlığını koyması, keza 2007’de sunulan bir tasarı bu kez Başkan George Bush’un karşı çıkması ve 2010’daki benzer bir girişim de Başkan Barack Obama’nın muhalefetiyle engellenmişti. Bütün bu engellemelerde kritik faktör, ister Demokrat ister Cumhuriyetçi olsun, başta Beyaz Saray olarak yönetimin her seferinde ağırlığını koyarak Kongre’ye geri adım attırmasıydı.

‘Ermeni soykırımı’ tasarılarının Türkiye-ABD ilişkilerini haftalarca, hatta aylarca kilitlemesi ve uzun çekişmelerden, yaşanan sarsıntılardan sonra her seferinde bu tasarıların püskürtülmesi, geçen 35 yıl boyunca genel bir kalıp olarak karşımıza çıktı.

Oysa bu kez bir ‘soykırım’ tasarısının tartışma bile olmadan Temsilciler Meclisi’nden süratle ve neredeyse oybirliğiyle geçebilmiş olması, Washington’da özellikle Kongre’deki dinamiklerin artık dramatik bir şekilde değişmiş olduğunu gösteriyor.

*

Tasarının bu kadar süratle ve kolaylıkla kabul edilmesi, öncelikle yönetim kanadının ciddi bir engelleme çabasının olmadığını gösteriyor. Ayrıca, Başkan Trump ve yönetiminin engellemek isteseler de bunu sağlayabilecek siyasi güce sahip oldukları da çok şüphelidir.

Kendisi Kongre’deki Demokratların ‘azil’ girişimi karşısında köşeye sıkışmış olan Trump’ın Türkiye için bir hamle yapabilmesi zaten kolay değildi. Ayrıca, Senato’nun aksine Temsilciler Meclisi’nde çoğunluk Demokratlarda olduğundan, Trump burada iyice zayıf bir konumdaydı. Başkan’ın Suriye konusunda Türkiye ile yaptığı anlaşmadan rahatsızlık duyan Demokratlar, tepkilerini Temsilciler Meclisi’nde bu iki tasarıyı geçirerek ortaya koydular. Üstelik bu hamleyi yaparken Cumhuriyetçileri de yanlarına aldılar.

Kongre’de zaten bu hamleyi sıcak karşılayacak bir atmosfer hâkimdi. Ankara-Washington ilişkilerinde son yıllarda birbiri ardına yaşanan sıkıntılar, krizler ve buna ek olarak Türkiye’deki siyasi durumla ilgili ABD kamuoyunda belirmiş olan eleştirel hava, olumsuz bir iklimin Kongre’yi kaplamasına yol açmış bulunuyor. S-400 tartışmasının hemen ardından gelen Suriye harekâtının tetiklediği tepkiler, söz konusu tasarıların Kongre’ye yerleşmiş olan bu iklim içinde hiçbir pürüzle karşılaşmadan geçmesini mümkün kıldı.

Tasarıların bu kadar yüksek bir kabul eşiğiyle geçmiş olmasının Kongre tarihinde örneğine nadir rastlanan bir durum olduğunu vurgulamalıyız. Geçmişte Türkiye’yi genelde kollayıcı bir tutum sergileyen Yahudi lobisinin artık açıkça Türkiye’ye karşı bir çizgiye yönelmiş olması da bu noktaya gelinmesindeki önemli faktörlerden biridir.

ABD Temsilciler Meclisi, aldığı kararlarla Türk toplumunu rencide edecek, ikili ilişkilerde kalıcı zarara yol açacak bir tutum almıştır. Bu kararların Türkiye’nin Cumhuriyet Bayramı’nı kutladığı bir güne rastlaması da, ayrıca Kongre’nin hiçbir zaman telafi edemeyeceği büyük bir ayıbıdır.

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp