Top
Sedat Ergin

Sedat Ergin

sergin1@hurriyet.com.tr

16/05/2019

İdlib krizi yayılma istidadı gösteriyor

Beliren sıkıntıyı görebilmek için iki tarafın pazartesi akşamı telefon görüşmesinden hemen sonra yaptıkları açıklamaların metinlerine ve vurgulardaki farklılıklara bakmak yeterli.

*

Kremlin’in açıklamasında terör vurgusu ön planda. Bu duyuruda, iki cumhurbaşkanının özellikle İdlib gerilimi düşürme bölgesindeki durumu “radikal silahlı grupların giderek sıklaşan ateşkes ihlalleri ile bağlantılı olarak ele aldıkları” vurgulanıyor.

Rusların açıklamasına bakarsanız sorun tümüyle radikal gruplardan kaynaklanıyor. Burada kastedilen İdlib’de alan hâkimiyetini büyük ölçüde elinde tutan terörist El Kaide çizgisindeki Hayat Tahrir üş Şam (HTŞ) örgütüdür.

Buna karşılık Cumhurbaşkanlığı’ndan görüşmenin içeriğiyle ilgili olarak Türk kamuoyuna yapılan paylaşıma baktığımızda Erdoğan’ın farklı bir çizgide durduğu ortaya çıkıyor. Buna göre Cumhurbaşkanı görüşmede Putin’e, “son iki haftadır İdlib’e yönelik ateşkes ihlallerinin endişe verici boyutlara ulaştığınıbelirttikten sonra “sivillerin yanı sıra okul ve hastanelerin hedef alınıp tahrip edilmesinin terörle mücadeleyle izahının mümkün olmadığını” kaydetmiş.

*

Gerçekten de Rus Hava Kuvvetleri’ne bağlı savaş uçaklarının desteğinde hareket eden Esad ordusunun topçu ateşinin yanı sıra helikopterlerden varil bombaları atarak yürüttüğü bu harekâtta terörist-sivil ayrımının gözetilmediği açık bir gerçek.

Birleşmiş Milletler’in bu konudaki çarpıcı tespitine göre, İdlib’de 28 Nisan sonrasında şiddetlenen çatışmalarda toplam 18 sağlık tesisi isabet almış ve kullanılmaz hale gelmiş bulunuyor. Bunlar arasındaki iki hastane iki kez saldırıya uğramış.

*

Cumhurbaşkanlığı’nın açıklaması, Erdoğan’ın Putin’e “Esad rejiminin amacının İdlib’de Türk-Rus işbirliğini sabote etmek ve Astana ruhunu zedelemek olduğu” mesajını verdiğini de duyuruyor.

Ancak sahadan gelen bütün haberler Rusya’nın bu askeri harekâtın bilfiil içinde yer aldığını, Rus Hava Kuvvetleri’nin havadan yürüttüğü bombardımanla başat bir rol oynadığını gösteriyor.

Erdoğan-Putin diyaloğunu iki ülkenin savunma bakanları Hulusi Akar ile Sergey Şoygu arasında önceki gün yapılan bir telefon görüşmesi izledi. Gelgelelim yürütülen telefon diplomasisinin sahada -şu ana kadar- gerilimin düşmesine dönük bir sonucu olduğunu söyleyebilmek güç. Esad ordusunun özellikle güneybatı cephesindeki bombardımanı dün de bütün kuvvetiyle sürdü.

*

Bu noktada dikkat çekmemiz gereken çok önemli bir gelişme var. O da Türkiye’ye yakın olan bazı silahlı grupların son günlerde İdlib’deki krizin yoğunlaşmasıyla birlikte Esad ordusuna karşı cephede çatışmaya girmiş olması. Reuters, önceki gün Türkiye’nin desteklediği ‘Ulusal Özgürlük Cephesi’ sözcüsü Abu Mucahid’in Esad ordusuna karşı düzenledikleri harekâtla ilgili olarak “Rejime kolay bir av olmadığımızı gösterdik” dediğini bildiriyordu.

Birçok açık kaynakta benzer yönde haberlere, beyanlara rastlamak mümkün.

Sonuçta İdlib’de sahadaki gelişmelere baktığımızda -HTŞ ile doğrudan bir ittifak içinde olmasalar da- Türkiye’ye yakın bazı cihatçı grupların da Rusya’nın himayesindeki Esad ordusuyla çatıştıkları şeklinde bir görüntü giderek güçleniyor.

Bu arada, Türkiye’nin yönlendirmesindeki Özgür Suriye Ordusu’nun bileşenlerinden Hamza Tümeni’nin 8 Mayıs’ta Halep’in hemen kuzeyinde rejim bölgesi içindeki Nubl ve Zahra beldelerindeki ‘askeri noktaları’ topçu ve Grad füzeleriyle hedef alması da dikkat çekici bir askeri hamleydi.

Hamza Tümeni’nin bu konudaki yazılı açıklaması Anadolu Ajansı tarafından haberleştirildi. Açıklamada operasyonun “Esed rejimi ve Rusya’nın İdlib’de, Hamada sivillere yönelik saldırılarına karşılık” yapıldığı belirtildi. Yani, bir misilleme söz konusuydu.

Ancak bu misillemeyi Esad ordusunun havan topu ateşiyle 3 Mayıs günü İdlib’in güneybatısında Zaviye’deki Türk askeri gözlem noktasını vurduğu, iki Türk askerinin yaralandığı saldırıya bir yanıt olarak da düşünmek de mümkün.

*

Bütün bu anlattıklarımız bizi nereye götürüyor?

Giderek yayılma istidadı gösteren İdlib’deki krizin yönelişine gerçekçi bir teşhis koymanın zamanı geldi. Türkiye ve onun desteğindeki Suriyeli muhalif gruplarla Rusya’nın himayesi altındaki Esad rejimi arasında -bu aşamada-
kontrollü bir çatışma durumuna girildiğini söyleyebiliriz.

 

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp