Top
Onur Baştürk

Onur Baştürk

obasturk@hurriyet.com.tr

07/04/2019

Popüler festivaller değil, şimdi bunlar moda

Evet bu festivaller sosyal medya sayesinde artık fazlasıyla bilindik.

Sadece müdavimleri değil, bu festivallerin ruhuna/kimliğine herkes aşina.

Ama bir de kimsenin bilmediği festivaller var.

Şimdi onları keşfetmek moda.

Seyahat sitesi Smart Lemur’a göre Hindistan’daki Magnetic Fields onlardan biri mesela.

Rajasthan’daki festival sanat ve müziği bir araya getiriyor.

Herkes festivalin düzenlediği yerin mistik ortamını öve öve bitiremiyor.

Lakin Magnetic Fields’ı görmek için yıl sonunu beklemeniz gerekiyor.

Çünkü her yıl aralık ayında yapıyorlar.

Diğer bir festival Norveç’in bir adasında yapılan Treana Festival.

O kadar nefis doğası olan bir yerde yapılıyor ki bu festival, müdavimi hayli fazla.

Bu yaz (temmuzda yapılıyor) ben de gitmeyi düşünüyorum bu festivale...
Popüler festivaller değil, şimdi bunlar moda
MIDBURN VE MEADOWS

Hemen dibimizde keşfedilmeyi bekleyen iki festival daha var.

Biri İsrail’deki Midburn.

Burning Man’in Orta Doğu çölünde yapılan versiyonu.

Ancak bu sene haziranda yapılacak festival şimdilik ertelendi.

Farklı bir şekilde boy göstermeye hazırlanıyor Midburn’cüler...

Diğer festival ise Bulgaristan’dan, Meadows in the Mountains.

Rhodope dağında yapılan, “sponsorsuz ve egosuz” diye tanımlanan festivalde yok yok: Müzik, yoga, bol trekking ve temiz oksijen.

Hani bu festivali incelerken bizim Karadeniz’de, mesela Çamlıhemşin yaylalarında, neden bir festival yapılmaz diye düşündüm.

Oysa yapılsa ne kadar güzel olur ve kaliteli turisti oraya daha çok çeker.

BU FESTİVALLER DE AKLINIZDA OLSUN

Ve not etmeniz gereken diğer festivaller şöyle:

Litvanya’daki Yaga Gathering, Arnavutluk’taki Kala, Lizbon’daki Nova Batida, İspanya Ronda’daki UVA, Malezya’daki Rainforest World Music Festival.

Tasarımı hayranlık uyandıran o müze

Katar son yıllarda ismini sıkça duyduğumuz ülkelerden biri. Hatta öyle ki, İstanbul’da büyük bir yer satışa çıkmayagörsün ilk söylenti hep şu şekilde oluyor: “Katarlılar alıyormuş.”

Misal: En son Bebek Oteli için aynı söylenti çıkmıştı...
Popüler festivaller değil, şimdi bunlar moda
Peki Katar’ın kendisinde neler oluyor?

Başkenti Doha gerçekten de “yeni Dubai” mi?

Doha’ya en son dört yıl önce gittiğimde inşaatlardan ibaret bir şehirdi.

Küçük bir merkezi vardı.

Dubai olabilmesi için önünde uzun bir yol vardı.

Deniz doldurularak inşa edilen, Dubai’nin Palmiye Adaları’na öykünen “Pearl” projesi yeni yeni başlıyordu.

Geçen hafta sonu dünyaca ünlü isimlerin de açılışına akın ettiği National Museum vesilesiyle gördüğüm Doha’ya ise inanamadım.

Şehir büyüdükçe büyümüş. Dahası yeşili artmış!

Onca ağaç ve yeşilliği o sıcakta nasıl koruyorlar, hayret ettim.

Hayret ettiğim şeylerden biri de ünlü Fransız mimar Jean Nouvel’in yaptığı National Museum, yani Katar Ulusal Müzesi oldu.

“Çöl gülü” denilen oluşumdan etkilenerek tasarlanan, yatay ilerleyen, devasa bir alanı kaplayan (40 bin metrekare) müze fütüristik bir heykel gibi.

Popüler festivaller değil, şimdi bunlar moda

“BİZİ YABANA ATMAYIN” DER GİBİ...

“Jean Nouvel’in yeni mimari şaheseri” olarak değerlendirilen müzenin içinde güncel sanat eserlerinin sergilendiğini sanıyordum. O konuda fena yanılmışım. Müze, “dünya bir gaz ve toz bulutuydu” diyerek başlıyor hikayesine.

Ve ziyaretçilerine Katar’ın milyonlarca yıl önceki oluşumundan şimdiki zamana kadar olan gelişimini anlatıyor. Yani aslında müzenin içindeki her şey gösterişli bir “Bizim de bir geçmişimiz var, yabana atmayın” der gibi...

TEBRİĞİ HAK EDİYOR

Gel gör ki en çok ilgi çeken elbette müzenin hayranlık uyandıran tasarımı.

10 yıldan fazla bir süredir yapımı süren müze için Jean Nouvel gerçekten de koca bir tebriği hak ediyor.

Çünkü müzenin sırtlarında dolaşıp fotoğraf çektirince daha iyi anlıyorsunuz:

Nouvel, çöldeki kum tepelerinin ıssız hissiyatını aynen yaşatıyor insana.

Unutmadan, Nouvel yakın zamanda Louvre Abu Dhabi’yi de tasarlamıştı.

STK restoranında gördüğüm kadın grupları

Doha’daki Ritz Carlton Oteli’nin tepesine dünyadaki pek çok şehirde şubesi olan meşhur STK açılmış.

Bagatelle’i de bünyesinde bulunduran One Grubu’nun markası STK, et ağırlıklı bir lüks restoran aslında.

STK’de yemek yerken en çok dikkatimi çeken şu oldu:

Siyah çarşafları, makyajlı yüzleri ve ellerindeki cep telefonuyla hemen her yemeğin fotoğrafını tek tek çeken Katarlı kadın grupları.

Tıpkı İstanbul’da olduğu gibi Doha’da da kadın arkadaş grupları mekanların ‘kraliçesi’.

Bu arada Doha’daki pek otel ve restoranda olduğu gibi STK Doha’da da Türk çalışanlar ağırlıkta.

STK’in genel müdürü de daha önce İstanbul’da Hakkasan ve Spago’dan tanıdığım Çağlar Çağlar.

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp