Top
Ömür Gedik

Ömür Gedik

ogedik@hurriyet.com.tr

10/01/2019

Okulda katliam bitmiyor


Üzülerek yazıyorum ama artık bizde de silahlı öğrenciler dehşet saçıyor.
Kimi arkadaşını, bir başkası bir öğretim görevlisini yaralıyor, öldürüyor.
En son 16 yaşındaki lise öğrencisi gitar kutusunda okula getirdiği tabancayla ders sırasında öğretmenine ateş etti ve yaraladı.
Geçtiğimiz günlerde de akademisyen Ceren Damar kopya çekerken yakaladığı öğrencisi tarafından öldürülmüştü.
Amerika’ya bakınca 2018 yılında okullarda 18 saldırı olduğunu görüyoruz.
Bunların bir kısmı öğrencilerin kendi aralarındaki şiddet ve zorbalıklarından çıkan saldırılar.
Bir kurban seçiyorlar ve topluca ona yükleniyorlar.
Bu olaylarda ırkçılık ve video oyunlarının etkisi büyük tabii.
Aileleri ve ulusları bu kadar ilgilendiren bir konunun sinemaya taşınmaması düşünülemezdi.
Okul katliamları denince akla ilk gelen1999 Columbine Lisesi Katliamı’ndan esinlenen “Fil” (Elephant) filmi geliyor.
Gus van Sant tarafından yönetilen “Fil” amatör oyuncuları ile katliamı tekrar yaşatmayı başararak büyük beğeni toplamıştı.
Anne çocuk arasındaki sağlıksız ilişkinin okul katliamı ile ilişkilendirildiği “Kevin Hakkında Konuşmalıyız” (We Need to Talk About Kevin) ise 2011 yılında vizyona girdi.
Biraz daha geriye gidince bir Estonya filmi çıkıyor karşımıza; 2007 yapımı “Klass”.
Film, izlerken insanda arkadaşlarına şiddet uygulayan gruba şiddet uygulama isteği uyandırmasıyla diğerlerinden ayrışıyordu.
2010’da devamı niteliğinde bir dizisi de çekilmişti.
2009 yapımı “Polytechnique” ise, 1989 Montreal-Ecole Polytechnique katliamını konu alıyor.
Siyah beyaz çekilen bu film, anti feminist bir öğrencinin kadınları hedef alan saldırısını iki öğrencinin perspektifinden aktarıyordu.
İz bırakan toplumsal olayların filmleri tetiklediğini biliyoruz. Bu saydığım filmler okul katliamlarının birer uzantısı
Okul katliamlarının tüm dünyada sadece anılarda ve filmlerde kalması umuduyla.

Zaman doldu!

Altın Küre ödül
töreninde anladık ki, Hollywood cinsel taciz, istismar, eşitsizlik ve kadın hakları konusunu geçen senede bırakmaya hiç de niyetli değil.
“Me Too” diyerek tacizin haykırılmasından sonra geçen yıldan bu yana “Time’s Up” denilerek konu bir boyut yukarıya taşınıyor.
Time’s Up mesajını verenler özetle, “şikayet edilen konular konusunda süre doldu, artık bir şeyler yapma zamanı” diyor.
Bu kapsamda toplanan yardımlar öncelikle kendisini savunmak için yeterli
maddi imkânı
olmayan kadınlara aktarılıyor.
Ve sahada da cinsiyete dayalı ücret farklılıklarının ortadan kalkması hedefleniyor.
Bir süredir her sektörde kadın çalışanlar daha fazla tercih edilmeye başladı bile.
Altın Küre’de bu yıl daha fazla kadın fotoğrafçı ve kadın çalışan görmemizin nedeni de “time’s up” temasıydı.
Oscar’da da bu temanın sonuçlarını görmeye devam edeceğimizi düşünüyorum.

Her yerde eğitim kitapları

Türkiye’de geçen yıl 581 milyon kitap basılmış.
Bu da kişi başına düşen kitap sayısının 7.18 olduğu anlamına geliyor.
İyi hoş tabii ama bu kitapların yarıya yakınını eğitim kitapları oluşturuyor.
Yani keyif, kişisel beslenme için değil zorunluluktan okunan kitaplar.
Ders ve notları çağrıştıranlar.
Eğitim kitabı olmasın diyemeyiz tabii ama bunların sayısı insanı okumaya motive eden kitaplarla dengelendiğinde plajda, otobüste ve yemek molasında kitap okuyan insanlarımızın sayısı artabilir belki.

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp