Top
Nil Karaibrahimgil

Nil Karaibrahimgil

nilfm@hurriyet.com.tr

10/04/2017

Ondan en çok neyi öğrendim biliyor musunuz?

Hafif örtülü dursa da, itince hemen açılır.
Kapısına bekçi dikmemişlerdir. Demir parmaklık örmemişlerdir. Bir hendek açıp, içine ejderhalar koymamışlardır.
Bunları yapmaya gerek duymamışlardır.
Bazen rastlıyorum onlara. Kapısı açık kalplerinden sızan ışığı görüyorum.
İçeride kendileriyle kıkır kıkır gülüşüyorlar.
Başkalarıyla neleri varsa bölüşüyorlar. Geleni güler yüzle karşılıyorlar.
Kim öğretti onlara bu kadar kilitsiz durmayı merak ediyorum hep.
Bu doğuştan gelen hediye midir, yoksa hayatla diyaloğa girdikçe mi gelişir? Bilmiyorum.
Belki ikisi de. Zaten çoğu şeyin cevabı: ikisi de.
Geçenlerde, beni pek tanımayan, uzaktan sevdiğini bildiğim birine el uzattım. Onunla bir şey paylaştım.
O paylaştığım şeyi öyle güzel çoğalttı ki. Kendini, kendisine saklamayan biri olduğunu gördüm.
Gözlerimi kamaştırdı açılan kolları.
Oysa ki, dışarıdan öyle olduğunu bilmezdim. Bazen birinin çok yakınına gidip, bir şey istemeden anlayamıyorsun kim olduğunu.
İnsanların çoğu uzaktan flu. Mesela beni sürekli gülüyor, gülmekten yerlere yatarak gün geçiriyor zanneden var.
Yahu nasıl geçsin öyle günler?
İyisi var, kötüsü var, pembesi var, grisi var. Niye hep güleyim?
Fotoğrafım çekilirken gülüyorum, siz de hep gülüyor sanıyorsunuz fotoğrafa bakıp. Gülmeyince de iyi çıkmıyorum.
Elmacık kemiklerimin yüzümde açtığı derin çukura, kasvet gölgeleri düşüyor.
Ayrıca hafif dişleğim. Bu da ifademi daha sert yapıyor. En iyisi güleyim diyorum.
O yanak çukurunu, otuziki dişle dolduruyorum. Bunu niye anlattım şimdi, hah, uzaktan insanlar belli olmaz demek için.
İnsanlar uzaktan flu. Yakınına girip, netlemeden haklarında ileri geri konuşmayalım.
Bu söz konusu kişi, henüz benim ondan bu kadar etkilendiğimi bilmiyor. Bilmez kalbi açıklar.
Öyle çok uğrayanı, geleni geçeni, dua edip gideni olur ki, hesabını tutamazlar.
Kalplerinin kapısının deliğinden, sıkı sıkı, kim çaldı şimdi kapıyı diye bakmazlar.
Kalbe giren zat, şayet kötü niyetli çıkıp da bir şey çalarsa, o şeyin ona yar olmayacağını bilirler. Eksiklikleri onları üşütmez. Bolluk hissederler her dem.
Şanslıyım. Böyle birine rastgeldim.
O bilmez, belki de hiç bilmeyecek, benden bir şey isterse bin mislini yapacağımı.
Dua ediyorum kapıma gelsin de, ben de onu kalbimde ağırlayayım.
Olay küçük bir şey, olayı büyük zannetmeyin.
Günlük, herkesin yaşayacağı kadar basit. Yazsam, aman bütün bu tantana bunun için miydi dersiniz, ama işte o mühim değil.
Mühim olan, benim kapısına küçük bir şey için gidip, kalbinin kapısının apaçık olduğunu tesadüfen öğrenmem.
Hayat bu tatlı insanı mükafatlandırmış. Mükafatlandırmasa şaşardım.
Kalbinin açık kapısından bir sürü insan girmiş.
İçini temizlemiş, çay demlemiş, ateş yakmış, yatmış uyumuş, okumuş öğrenmiş.
Onu öyle müritlerin uçurduğu biri filan sanmayın. Son derece insan biri. Bu kalabalığı belki fark etmiyordur bile.
Ondan en çok neyi öğrendim biliyor musunuz?
Biri bir şey isterse, gözümü kırpmadan elimden geleni yapmayı.
Neden biliyor musunuz? Bu küçücük bir şey bile olsa, işte bu kadar satır yazdırıyor insana.  

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp