Top
Nil Karaibrahimgil

Nil Karaibrahimgil

nilfm@hurriyet.com.tr

03/12/2018

Ne öğrendiysem çocuk kitaplarından

“It’s Okay to Make Mistakes”te (Hata Yapmak ok’dir) Todd Parr bana altı sayfada, hatalar yapmaktan korkmamayı, her şeyin telafisi ve tedavisi olduğunu anlattı.
Ne öğrendiysem çocuk kitaplarından
“Oh, The Places You’ll Go!”da (Ah O Gideceğin Yerler!) Dr. Seuss, 12 sayfada hayat yolculuğunun tamamını özetledi.
Kitap hayatın labirentli bahçelerine adımını yeni atan çocuk resmiyle şöyle başlıyor: Başında aklın var, ayaklarında ayakkabın. Kendini istediğin yöne götürebilirsin. Tek başınasın.
Ve ne biliyorsan onu biliyorsun. Ve nereye gidileceğine karar verecek olan da SEN’sin...
Sonra “Giving Tree”de (Cömert Ağaç) Shel Silverstein verecek bir şeyi kalmayana kadar veren ağaçla, alacak bir şeyi kalmayana kadar alan çocuğun hikayesini anlattı. Bunlar benim için sekiz on sayfalık resimli felsefe kitapları.
Bir gün bir çocuk kitabı yazmaya cesaret ettiğimde bunlardan birini yazmak isterim.
Tabii ki, eve öylesiyle böylesiyle her çeşit çocuk kitabı almaya başladım.
Oğlumuzun da bizim gibi, kitap sayfalarında nefes alıp vermeyi öğrenmesini çok istiyorum.
O yüzden de çok okuyorum ona.
Siz de okuyun çocuklarınıza. Kendinize.
Hatta çocuk kitapları reyonuna gidin.
Bu yılbaşı hediye olarak büyüklere de çocuk kitabı alın.
Şahsen ben büyüdükçe yaşlanmış çocuk gördüm ama büyümüş çocuk görmedim.
Herkes iki kat soyduğunda çocuk.
Tepkileri de korkuları da arzuları da çocukça. Ve iyi ki de öyle.
Hayat takım elbiseyle geçmezdi.
Bu kitapların bazıları, çocuk kitabı görünümlü büyük kitabı.
Yazar, ‘çocuğum sana yazıyorum büyüğüm sen anla’ tadında yazmış.
Bu sene, meşhur “The Tiger Who Came to Tea” (Çaya gelen Kaplan) kitabının yazarı Judith Kerr, biz annelere uyarı niteliğinde bir kitap yazdı.
Kitabın adı ‘Mummy Time’ (Anne zamanı).
Bir çocukla annesinin, beraberce parka gittiği bir günü anlatıyor.
Çocuk oynuyor, bir köpekle arkadaş oluyor...
Yaşlı bir adamla kuşları besliyor...
Sonra kuğulara gidiyor tam onları beslerken suya düşüyor...
Bir kuğu onu kurtarıp ağaca uçuruyor...
Çocuk ağacın tepesinden yere düşüp ağlıyor ve onu kurtarmaya kim geliyor dersiniz... O köpek...
Bu sırada anne hep TELEFONDA!
Bütün sayfalarda çocuk tek başına yaşıyor bu olanları.
Anne hep arkalarda bir yerde, çocuğunun ve yaşadığı mucizelerin (bir çocuk için bir tırtılla karşılaşmak bile mucizedir) farkında bile değil.
Telefonda sohbet ederken, fiziken orada ama aklen ruhen ve duygusal olarak başka yerde.
Bir tür korkuluk gibi yani.
Hele en son sayfalarda bir eliyle çocuğa uzanırken, bir eliyle sıkı sıkı tutmaya devam ettiği telefonu yok mu!
Ya artık parktan giderken cebinden sarkan o koca siyah telefon!
Yahu bu güzel sayfalarda bu aletin ne işi var diyorsun.
Yanlışlık gibi duruyor. Bu pastel dünyanın içinde bir leke gibi duruyor cep telefonu.
Yani dünyada bir park zamanı boyu bekleyemeyecek kadar acil olay mı var? Doktor muyuz hepimiz, nedir bu halimiz...
Bakın sözü sayfalara bırakıyorum.
Hani yeni yılda, hediye olarak çocuk kitabı alacağız ya, şu cihazla da aramızı soğutalım.
Özellikle çocukların yanında.
Hayatın çocuk kitaplarındaki gibi pastel, rengarenk ve mucizelerle dolu olduğu bu yaşları geri gelmeyecek.
Ama Melahat’in hep anlatacak bir şeyi olacak telefonun öbür ucunda.

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp