Top
Kanat Atkaya

Kanat Atkaya

katkaya@hurriyet.com.tr

23/07/2020

Söz verme değil tutma zamanı

Kâr etmiyor, bir arpa boyu yol kat edilemiyor, İstanbul Sözleşmesi hakkıyla devreye sokulacağına kaldırmak için fırsat kollanıyor, kadını koruyacak mekanizmalar sağlıklı çalıştırılamıyor...

Pınar Gültekin’in katledilmesinin tepkisi büyürken Bodrum’dan, Pınar’ın katledildiği yere çok yakın bir başka noktadan yardım çığlığı yükseldi.

Sosyal medyadaki hesabında sözlerine “Bugün yaşananlardan ve kendi yaşadıklarımdan korktuğum için bunları yazacağım. Ben zarar görmek, ölmek istemiyorum! Benim de başıma bela olan sapık, ruh hastası ve gerçekten şizofreni olduğuna emin olduğum 46 yaşında N.Ş. isimli şahıs, beni kafasına takmış...” diye başlayan 21 yaşındaki T.Ç.’nin başından geçenler sistemin nasıl çalışmadığını ve nasıl çalışabileceğini de gösteriyordu.

T.Ç., oturdukları siteye yakın bir yerde dükkânı bulunan N.Ş.’nin yaklaşık 1.5 yıl önce kendisine hastalıklı bir şekilde ilgi göstermeye ve rahatsız edici mesajlar göndermeye başladığını söylüyor ki; bu takıntılı sapık işinin nerelere varabildiğini hepimiz biliyoruz.

Takıntılı sapığın tehditleri tahmin edilebileceği üzere hızlı bir şekilde T.Ç.’nin ailesine ve çevresine de yöneliyor. Korku salmak, kişileri çaresiz hissettirmek bu korkak sapıkların cesaret kotardıkları alandır, bunu da biliyoruz...

Şimdi “Burası Vahşi Batı mı kardeşim? Çağır polisi, ver mahkemeye” diyeceksiniz. İnanın bu ilk sizin aklınıza gelmiyor...

T.Ç. defalarda polise başvuruyor, hatta sapığın tehditlerine verdiği karşılık yüzünden mahkemeye bile çıkıyor. Hâkimin tavsiyesinin “Ben de her gün tehdit ediliyorum ama bak yaşamaya devam ediyorum” olduğunu belirtiyor T.Ç.

Polisler fiziksel bir saldırı olmadan bir şey yapamayacaklarını söylüyorlar. Resmi birkaç “nasihat” dışında ceza tehdidi bile yaşamıyor N.Ş.

“Peki kardeşim bu herifin ailesine ulaşın, onlar çeksin kulağını” demeyi de ilk akıl eden siz değilsiniz.

Sapığın dayısı “Benim öyle bir yeğenim yok; dağa kaldırın öldürün” gibi evlere şenlik bir öneri getiriyor; ağabeyleri ise bir nasihat için gelip 15 gün Bodrum tatili yapıp dönüyor...

Bu sırada tehditlere devam elbette... “Galiba burası Dingo’nun ahırı, istediğimi yapıyorum karışan yok” diyerek cesaretini topluyor elbette.

Gücünü bu iklimden, bu ilgisizlikten, bu sistematik şiddete karşı halihazırda devreye girse vaziyeti değiştirecek “kabul edilmiş” uygulamaların kadük bırakılmasından alıyor elbette, ya nereden alacak?

T.Ç.’nin sosyal medyadaki haykırışının yayılmasının ardından devreye girenler çıktı:

Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada, “T.Ç.’yi rahatsız eden şahıs şu an gözaltındadır. Emniyet birimlerimiz de konuyu hassasiyetle takip ediyor. İl Müdürlüğümüz personeli de Tuğçe ile bizzat görüşme sağladı, gereken desteği sağlayacaklar...”

T.Ç.’ye musallat olan bu modelin ve benzerlerinin neye dönüşebildiğini, neler yapabildiklerini hepimiz zaman içinde ne yazık ki çokça kez gördük, öğrendik...

Pınar için, T.Ç. için, Özgecan ve yüzlerce, binlerce kadının hatırası için, bu tehditle yaşayanları korumak ve kurtarmak için, cinayetleri durdurmak için söz vermek değil, verilmiş sözleri tutmak gerekiyor...

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp

Yazarın Diğer Yazıları