Top
Gila Benmayor

Gila Benmayor

gbenmayor@hurriyet.com.tr

01/05/2019

Alaçatı’nın yeni vizyonu daha kaliteli ve sürdürülebilir bir turizm

Ot festivallerinden sonra popülaritesi tavan yapmış.

Yerli, yabancı turistler ve çevreden gelen günü birlikçilerle dar sokaklarında kimi zaman yürümek bile zor.

Kalabalıktan, müzikleri sokaklara taşan bar ve lokantalardan, butiklerin albenisinden Alaçatı’nın benzersiz tarihi dokusunu, köklü geçmişini gözden kaçırmanız işten bile değil.

Oysa Alaçatı Turizm Derneği’nin sitesinden okuyabileceğiniz gibi Alaçatı’nın tarihi antik çağlara kadar uzanıyor.

İyonya’nın tam merkezinde ve antik çağlarda adı Agrilia.

1566 yılında Osmanlıların Sakız Adası’nı fethetmesi öncesi Cenevizlilerin yönetimi altında şarapçılığı ön plana çıkan Anadolu’nun önemli ticaret merkezlerinden biri.

1830’lara gelince yörenin güçlü kişisi olan Hacı Memiş Ağa, bataklık bölgenin ıslahı için Sakız Adası’nın Rum nüfusunu davet etmiş.

Alaçatı sokaklarındaki cumbalı, renga^renk tahta pancurlu tarihi taş evlerin çoğu Rumlar tarafından 1850-1890 yılları arasında inşa edilmiş.

Mübaleden önce nüfusları 12 bine ulaşan Rumlar Alaçatı’da bağcılığı ve ticareti geliştirmiş.

Böylesine değerli tarihi bir dokuya ve kültüre sahip Alaçatı turizmde olması gerektiği bir noktada mı?

SÜRDÜRÜLEBİLİR TURİZM İÇİN

Alaçatı’daki işletme sahiplerinin çoğu olmadığı görüşünde.

Beldenin popülaritesinin çığırından çıktığı gerçeğinden hareketle daha kaliteli, sürdürülebilir bir turizm için kolları sıvamış durumdalar.

60 işletmenin ev sahipliğinde bu yıl ikincisi gerçekleşen ve geçen hafta sonu üç güne yayılan “Tasting Alaçatı” iyi bir işbirliğiyle kaliteli ve sürdürülebilir bir turizm olabileceğinin güzel bir kanıtı.

Nedir bu “Tasting Alaçatı”?

Alaçatı’nın en iyi lokantalarının,  gözde şeflerinin özel mönüler sunduğu, çevredeki yerel üreticilerin ziyaret edildiği, sergilerin, edebiyat söyleşilerinin ve sporun yer aldığı,  klasik ve caz konserlerinin düzenlendiği, yörenin zengin ve çok kültürlü mutfağının çokça konuşulduğu etkinlikler dizisi.

Alaçatı Turizm Derneği, Alaçatı Farkında Platformu’nun işbirliğiyle “Tasting Alaçatı” konseptini yaratan Hip Atölye Başkanı Nalan Miri Sözer, etkinliğin yabancı turizm acentalarının  gündemine girebileceğini söylüyor.

“Tasting Alaçatı neden Piemonte Bölgesi’nde, Alba’daki “Beyaz Mantar Festivali” gibi olmasın” diyor.

Geçen yıl 20 bin ziyaretçiyi ağırlayan “Tasting Alaçatı” bu yıl 100’ü aşkın etkinlikle 30 bini aşkın ziyaretçiyi ağırlamış.

Alaçatı sokaklarında gördüğüm yabancı turistler de etkinliklerden oldukça keyif almış görünüyorlardı.

 

 

EKOLOJİK BİR KÖY: VADİ ALAÇATI

TASTİNG Alaçatı etkinlikleri kapsamında Vadi Alaçatı adında ekolojik bir köyü de gezme fırsatını bulduk.

İstanbul’da yazılım şirketi olan ancak şehir hayatından sıkılıp kendisini doğanın kucağına atan

Bülent Özcan’ın beş yıl önce yarattığı bir cennet burası.

Kazandığı tüm parayı, 50 yıldan beri hiç ekilmemiş bu toprakları ıslah etmeye yatırmış.

Enginar diye yola çıkmış sonra lavanta ve zeytin ağacına yönelmiş.

9 bin zeytin fidesi dikmiş.

Bu şahane doğanın ortasına ekolojik turizme hizmet amacıyla, eski gemilerden çıkan tahtalarla, yuvarlak minik odalar inşa etmiş.

Çadır kurmak isteyenleri de unutmamış.

Suyu kazdığı kuyulardan, enerjisi güneşten.

Elektrik şebekesine bağlı değil.

Dediğim gibi tam ekolojik bir köy.

Fransa’nın lavanta tarlalarıyla ünlü Provence’a göre iklimin lavanta yetiştirmeye daha uygun olduğunu söyleyen Bülent Özcan’ın bu topraklara diktiği cinsin adı “lavandula angustifolia”.

Lavantaya ve özellikle lavanta yağına son yıllarda talebin arttığını vurgulayarak lavanta yağı kullanan sektörlerin bunu Fransa gibi ülkelerden ithal ettiğini söylüyor.

Haklı olarak “oysa bizim gibi lavanta üreticileriyle anlaşsalar, üç, dört yıl sebat etseler lavanta yağını yerli üretim olarak kullanabilirler” diyor.

Sadece kendi imka^nlarıyla, çabasıylaVadi Alaçatı’yı kuran Özcan’a İzmir Kalkınma Ajansı’ndan (İZKA) destek alıp almadığını soruyorum.

Proje haline getirip sunmadığı için almamış.

Lavanta ülkeye gelir getirecek, istihdam yaratabilecek bir ürün ve kalkınma ajanslarının radarında olmayı hak ediyor.

“Tasting Alaçatı” kapsamında ziyaret ettiğim, yine kişisel çaba ve imka^nlarla kurulan “Köstem Zeytinyağı Müzesi” bir sonraki yazının konusu.

 

 

 

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp