Top
13/12/2018

Maça 24 saat kala Özil'i kim öldürdü

Yerde genç bir erkeğin cesedi yatıyor...

Gelen dedektif, cebindeki kimliğe bakıyor ve oradaki iki görevli polise “Olay yerine kimseyi sokmayın, durum çok vahim, gazetecilerin öğrenmesine asla izin vermeyin” diyor.


Yerde yatan kişi, Almanya Milli Takımı’nın Türk asıllı oyuncularından biridir.

Ertesi gün Berlin’de Almanya-Türkiye milli maçı oynanacaktır...

Hava çok gergindir. Maç öncesi ve sonrası olay çıkması beklenmektedir.

Başından aldığı yaralarla yerde yatan kişi Türk asıllı bir Almanya Milli Takımı oyuncusu...

Milli takım olarak Türkiye’yi değil de Almanya’yı seçtiği için bazı aşırı Türklerin de hedefi haline gelmiştir...

Ama aynı zamanda Alman ırkçılarının da hedefidir...

Maça 24 saat kala Özili kim öldürdü

Bu profil Mesut Özil’e uyuyor...

İlkay Gündoğan ve Emre Can’a da uyuyor.

Netflix’in yeni dizisi “Berlin Köpekleri” işte bu sahne ile başlıyor ve devam ediyor.

Önceki akşam uykusuz kalıp bu dizinin ilk sezonunu izledim.

Çok hassas bir konuyu ele almış ama altından pekâlâ iyi kalkmış.

Dizide çok sayıda Türk asıllı Alman karakter var.

Bir bölümü polisin üst kademelerine kadar çıkmış karakterler.

Ama çok sayıda suça bulaşmış Türk karakter de var.

Alman toplumuna entegre olmuş Türkler de var, dışarıda kalmışlar da...


Ya Almanlar...

Onlar da öyle...
İyileri de var, en berbatları, en ırkçıları da...

İspanyollar, kendi içlerindeki ırkçılıkla “Elite” adlı bir dizide özel bir okulda hesaplaşıyordu.

Şimdi Almanlar ise bir cinayet etrafında, hem polislerinde hem de bütün toplumlarında bu olayla hesaplaşıyor.


Bütün bunlar bana şunu söylüyor.

Avrupa bir yandan ırkçılık, yabancı düşmanlığı gerçeğini yaşıyor...

Ama bir yandan da yine aydınları ve dizi filmleri ile bu duygu ile yüzleşmeye başlıyor...

Maça 24 saat kala Özili kim öldürdü

Evet, ne derseniz deyin...

Avrupa Avrupa’dır...

Kötülük geçen yüzyılda oradan gelmişti.

Bu yüzyılda iyilik yine oradan gelecek...

Yani Sartre’ı, Camus’, Ortega y Gasset’i, Goethe’yi, Dante’yi, Kant’ı, Russel’ı, Mozart’ı, Puccini’yi çıkaran coğrafyadan...


RAHMETLİ TÜRKEŞ KULAĞINIZI ÇEKERDİ

BEN mi siyaseti anlamıyorum...

Yoksa siyaset mi beni...

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, TBMM Genel Kurulu’nda HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan’la bir süre sohbet etmiş.

Ona sıcak davranmış...

İyi Parti Genel Başkan Yardımcısı Hasan Seymen ise “Vay efendim nasıl böyle bir şey yaparmış” diye itiraz ediyor...

Anlamadım, ne var bunda... Aynı ülkede, aynı bayrak altında yaşıyorsunuz, aynı seçimde seçilip gelmişsiniz, aynı çatı altında milletin temsilciliğini yapıyorsunuz ve birbirinizden en küçük muhabbeti esirgeyeceksiniz...

Vallahi son zamanlarındaki rahmetli Türkeş olsa Seymen’in kulağını çekerdi...

TBMM BİR GAY FİLMİNİ MİLLİ VARLIK SAYAR MI 

AMERİKAN Kongre Kütüphanesi önceki gün “milli film kaydına” geçirdiği filmleri açıkladı.

Bunlar arasında apaçık bir gay filmi olan “Brokeback Mountain” de var. Kongre Kütüphanesi yöneticisi bunu şöyle açıkladı:

“Bu sinema hazineleri korunmalıdır çünkü onlar bizim tarihimizin, kültürümüzün, umutlarımızın ve hayallerimizin belgesidir...”

Milli varlık kabul edilen öteki filmler de şunlar:

“Jurassic Park”,

“My Fair Lady”,

“Hud”
ve “Monterey Pop”...

BÖYLE BİR ORTAMDA TÜRKİYE’YE YATIRIM AKILLICA BİR İŞ MİDİR

DÜNÜN en güzel haberi Goldman Sachs’ın Türk emlak pazarına yatırım yapmasıydı. Dünya devi, bir Doğan Holding kuruluşu olan Hürriyet Emlak’ın azınlık ortağı oldu.

Hürriyet Emlak Yönetim Kurulu Başkanı Vuslat Doğan Sabancı bunu “Yabancı yatırımcının Türkiye’ye duyduğu güven” olarak nitelemiş.

Doğru, ama yine de insanın aklına şu soru geliyor: Durgunluğun konuşulduğu bir ülkede, durgunluğun vurduğu bir sektöre yatırım yapmak akıllıca bir iş midir?

Bence bir ülkenin geleceğine güveniyorsanız... Bir de “Kriz fırsattır” şiarına inanıyorsanız...

Akıllıca bir iştir.

Hem de çok akıllıca bir iş...

TÜRKİYE’NİN NOTU MU DEDİNİZ

Türkiye’ye “Yatırım yapılabilir ülke olmaktan çıkıyor” notu mu veriliyor demiştiniz?
Alın size Türkiye için “iyi”, Hürriyet Emlak için “başarı”, Goldman Sachs için ise “akıllı karar” notu...

EN RUHSUZ, EN KARANLIK YILBAŞINA GİDİYORUZ

BUNDAN çok daha kötü yıllar gördük...

Ekonomimizin çok daha ağır şartlar altında olduğu aralık ayları yaşadık.

Ama bombalar patlarken bile şehirlerimiz aydınlıktı.

Alışveriş ruhu vardı.

Yeni bir yıla umutla hazırlandığımızı gösteren işaretleri birçok yerde görüyorduk.

Daha aralık başından fırdöndüler, tombalalar hazırlanırdı.

Bu yıl gözlemim şu.

Üzerimize ağır bir pesimizm bulutu yüklenmiş gibiyiz...

Ruhumuzun ateşi sönmüş gibi bir halimiz var...

Milli Piyango heyecanımız bile kaçmış durumda...

Söyleyin neler oluyor bize...

Durum o kadar da kötü değil yahu...

Maça 24 saat kala Özili kim öldürdü

EN BÜYÜK PATRON AÇIK TUVALETLİ HÜCREDE KALIYOR

RENAULT-NİSSAN’ın başkanı Carlos Ghosn’un tutukluluk süresi geçen pazartesi 22 günü doldurdu.

Oysa Japon kanunlarına göre gözaltı süresi 96 saati geçemiyor. Ancak en azılı teröristler için bu süre uzatılabiliyor.

Japonya gözaltı koşullarının en ağır olduğu ülkelerden biri olarak biliniyor.

Peki otomobil dünyasının en büyük patronu nasıl bir hücrede geçiriyor günlerini?

Tuvaleti açık bir hücrede kalıyor.

Avukatları ile görüşmesi serbest, ama avukatlar sorguya giremiyor.

Sorgu, günde 8 saate kadar sürebiliyor ve günlerce devam edebiliyor.

Sorgusu kayda alınıyor.

Ancak Japon barosu bu uygulamaları çok eleştiriyor.

Gelecek yıldan itibaren Japon adalet sisteminde reform yapılması bekleniyor.

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp