Top
04/10/2019

Yayın yönetmeni olsam manşetim bu fotoğraftı

Bu kalabalık, Birinci ve İkinci Kordon’a kadar taşıyordu...

Yayın yönetmeni olsam manşetim bu fotoğraftı

Gördüğümüz son kuyruk manşeti, İstanbul seçimlerinden önceki tanzim satış kuyruklarıydı.

Bu ise Picasso sergisini gezmek için bekleyen genç insanların oluşturduğu kuyruk...

*

Fotoğrafa iyi bakın...

O fotoğrafta bir İzmir sokağını göreceksiniz...

Şimdi biraz daha yakından bakın...

İzmir sokağı dediğiniz yerin bir Türkiye sokağı olduğunu fark edeceksiniz...

*

Bu fotoğraf “Yüzde 50 artı” tartışmasından önemlidir...

Yüzde 40’tan da çok büyük bir karedir bu.

Bu kare, ülkede sanatın kutuplaşmayı üç günde silip atabilme kudretini anlatıyor hepimize...

Yayın yönetmeni olsam manşetim bu fotoğraftı

Bu, bütün tarihi boyunca hep metropol duyguyla yaşamış İzmir’e gurur veren bir fotoğraftır...

*

Tabii ki, aynı zamanda, bütün dünyada tartışılan Türkiye’ye de gurur verecek bir fotoğraftır...

*

Yıllarca önce genel yönetmeniyken attığım manşetlerden en çok gurur duyduklarımdan biri, Sabancı Müzesi önündeki Picasso kuyruğuydu...

Bugün genel yayın yönetmeni olsaydım...

Manşetim yine buydu...

KAVALA YAŞ GÜNÜ KİTABI GETİREN AVUKATA NE DEDİ

Önceki gün Hürriyet’in kâğıt baskısında küçücük bir ilan dikkatimi çekti. Osman Kavala’nın arkadaşları, onun yaş gününü kutlayan bir ilan vermişler. Biraz araştırdım, arkadaşları bir gece önce Osman Kavala’nın evinde bir araya gelip yaş gününü kutlamışlar. Bu arada aynı arkadaşları ona birer hatıralarını ve yaş günü mesajı yazmışlar, fotoğraflarını eklemişler ve bunu çok az sayıda basılmış bir kitap haline getirmişler. Avukatı Sezgin Tanrıkulu da çarşamba sabahı bu kitabı götürüp Osman Kavala’ya verilmek üzere cezaevi idaresine teslim etmiş.

Kitabı alınca çok duygulanmış ve şakayla şunu söylemiş:

“Sırf bu kitap için hapis yatmaya değerdi...”

Bu cümle, cezaevindeki insanların duygularını çok güzel anlatıyor...

ACABA BEN Mİ DEĞİŞTİM YOKSA OSMAN CAN MI

ESKİ Anayasa Mahkemesi raportörü Osman Can önceki gün T24’te Şirin Payzın’a verdiği mülakatta şunu söyledi: “Anayasa Mahkemesi hakkında o kadar da olumsuz düşünmüyorum. Her şeye rağmen barış akademisyenleri kararını verebildi, tarihi bir karardır...”

Ben de öyle düşünüyorum. Eskiden eleştirdiğim, şimdiyse anladığım bir insan Osman Can...

Bazen kendi kendime soruyorum: “O mu değişti yoksa ben mi...”

İşime gelen cevap şu oluyor: “Galiba ikimiz de...”

8 SATIRLIK BİR HABER VE BEN MERAKTAN ÖLÜYORUM

Anadolu Ajansı’nın geçtiği haber şu kadarcıktı:

“Cumhurbaşkanlığı İstişare Kurulu, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında toplandı.

Toplantı 2 saat sürdü. Toplantıya kurul üyeleri Bülent Arınç, İsmail Kahraman, Cemil Çiçek, Köksal Toptan, Mehmet Ali Şahin ve Yıldırım Akbulut katıldı...”

*

Hepsi hakkında olumlu izlenimlerim var.

Sağduyuyu temsil eden, vicdanlı siyasetçiler.

*

O nedenle 2 saat boyunca Cumhurbaşkanı’na ne dediler, o ne cevap verdi çok merak ediyorum.

Acaba adaletle, cezaevlerinde yatan insanlarla, kutuplaşmayla ilgili görüşlerini ve endişelerini aktardılar mı...

*

İnanın bu benim için seçilme oyunun yüzde 40’a indirilmesi tartışmasından daha ciddi ve daha önemli.

SIRRI SÜREYYA’YLA SON 2 KARŞILAŞMAM

Sırrı Süreyya Önder’le son defa Türkiye Büyük Millet Meclisi’ndeki Darbeler Komisyonu’nda karşılaştık.

Ben “ifade veren” kişiydim...

O “ifade alan milletvekili”...

Bana ilk soruyu o sormuştu. Öyle hiç arkadaşım falan demeden, baam diye yüklenmişti bana.

Hiç gocunmadan cevaplamıştım. Çünkü o Sırrı Süreyya’dır...

Zekâsına, mizahına ve duruşuna hep saygı duymuşumdur. Ondan son haberi geçen hafta cezaevinden iletilmiş bir sosyal medya mesajı ile almıştım.

Her zamanki müthiş mizahi zekâsıyla şunu demişti:

“Zindanlar yan gelip yatma yeri değildir...”

 Dün Anayasa Mahkemesi onun hakkında hapis cezası ile ilgili olarak “hak ihlali olduğu” kararını aldı. Türkiye’ye, Türk adaletine, Türk siyasetine gurur verecek bir karar...

İnşallah ondan sonra
sıra Selahattin Demirtaş’a gelir...

Yayın yönetmeni olsam manşetim bu fotoğraftı

ASLAN’IN ‘MİNNET EYLEMEM’İ BAĞCAN’IN DİSKO REMİKSİNDE

BU hafta en çok dinlediğim şarkılardan biri Selda Bağcan’ın geçen cuma streaming platformlarına konan “Minnet Eylemem” şarkısı...
Cafi, yani Cafer Palamut 1988 doğumlu genç bir DJ...
Ahmet Aslan’ın bu harika şarkısını, disko ritmiyle çok güzel remikslemiş. Daha önce konserlerde söylemiş ve videosu da YouTube’a konmuştu. Selda Bağcan ise her zamanki gibi harika söylüyor... Onu işte bu genç enerjisi nedeniyle de çok seviyor ve yıllardır dinliyorum.

SEVGİLİ ÖZDEMİR BEY SİZE DE BUNU ANLATMAK İSTİYORUM

ŞARKILARINI büyük keyifle dinlediğim ama gençlere karşı tavrını çok katı bulduğum Özdemir Erdoğan’a da yıllardır hep bunu anlatmak istiyorum.

“Aleyna Tilki ile düet yapın” derken amacım buydu...

Genç müzisyenlerle çalışmak iyidir.

Tıpkı Tony Bennett’i yeniden yarattığı ve Lady Gaga ile birlikte zirvelere yeniden taşıdığı gibi, size de yepyeni ufuklar açar.

Ve size yakışır...

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp