Top
Erdal Sağlam

Erdal Sağlam

erdal.saglam@radikal.com.tr

24/01/2019

Küresel belirsizlik ve güven sorunu

İçerideki güven sorununun dalgalı piyasa seyrine yol açtığını, ileriye dönük iş kesiminin önünü görebilmesini zorlaştırdığını zaten biliyoruz. Türkiye istatistik Kurumu ve Merkez Bankası’nın hazırladığı tüketici eğilim anketinin dün açıklanan ocak ayı sonuçları da bunu teyit ediyordu. Tüketici güven endeksi ocak ayında 2018 Aralık ayına kıyasla yüzde 0.9 oranında azalarak yüzde 58.2’ye indi. Gelecek 12 aya ilişkin hanenin maddi durum beklentisi ve genel ekonomik durum beklentisinin küçük oranlarda yükseldiği, işsiz sayısı beklentisinin de yüzde 0.1 oranında azaldığı görüldü. Seçim öncesi enflasyon nedeniyle yüksek oranlı memur işçi maaş artışlarının böyle bir etki yarattığı söylenilebilir ama tasarruf etme ihtimalinin aynı ayda yüzde 19.2 oranında azalarak 18.83’e inmesi çarpıcı bir veri.

Seçim öncesi iç talebi artırıcı kararların içerideki güven açısından geçici olacağı açık. Kalıcı güven sağlayabilmek için ise daha radikal adımlara ihtiyaç olduğunu herkes biliyor. Güven oluşturacak köklü tedbirlerin gelip gelmeyeceğini ise belli ki seçim sonrasında görebileceğiz.

Türkiye’nin güven sorununu aşabilmesi için zaten zorlu bir döneme ihtiyacı varken, bir ara 2019 küresel ikliminin bize yardımcı olacağının söylenmeye başlaması cesaret vericiydi. Ancak şimdi bu hava tersine dönmüş gözüküyor. Davos toplantılarında küresel ekonomi adına ciddi riskler sıralanırken, burada bulunan Maliye ve Hazine Bakanı Berat Albayrak’ın içeriden değil dış gelişmelerden kaygı duyduğunu belirtmesi de bu kaygıyı açıkça gösteriyor.

MERKEZ BANKASI DA KAYGILI

Dün yapılan Merkez Bankası açıklamasında da küresel iklimin içeride ekonomik istikrar için risk oluşturduğu konusuna öncelik verilmişti. Dış ticarette artan korumacılık eğilimlerinin küresel büyüme görünümüne ilişkin risk oluşturduğu belirtilirken, gelişmekte olan ülkeler için büyüme görünümün azaltıldığı, bu nedenle gelişmekte olan ülkelere portföy akımlarının azalacağı beklentisi dile getirildi. Merkez Bankası, enflasyonda bir miktar iyileşme görülse bile, enflasyonun ve enflasyon beklentilerinin bulunduğu yüksek seviyeler ile maliyet unsurlarının seyri ile fiyatlama davranışlarına ilişkin belirsizliklerin enflasyonda risk oluşturmaya devam ettiğini belirtti.

Dün Bakan Albayrak’ın Davos’taki konuşmalarından yansıyan haberlere baktığımızda da uluslararası finans kesiminde Türkiye’yi ilişkin güven problemi yarattığını bildiğimiz; iç talebin seçim öncesi artırılmasına neden olacak harcama kararları, mali disiplin, asgari ücret artışının enflasyona etkisi, Merkez Bankası’nın bağımsızlığı ve faiz kararları, batık kredi sorunu ve bankacılık sektörünün mali yapısı, Halkbank’a ilişkin ABD’deki davalar ve Ziraat Bankası’nın son kredi kartı ve futbol kulüplerine ilişkin kredi yapılandırması konularına ağırlık verdiği gördük.

Özetle; küresel ekonomi diğer gelişmekte olan ülkeler gibi Türkiye aleyhine bir görünüm vermeye başladı. Halbuki Türkiye’nin güven sorununu aşabilmek ve mevcut zorlu süreci yumuşak atlatabilmek için yabancı fon akımlarına her zamankinden fazla ihtiyacı var. Bu da içeride artık hata ve hovardalık lüksünün kalmadığını, rasyonel karar ihtiyacının çok arttığını,  aksi takdirde zaten azalacak fon akımından yararlanma imkanımızın daralacağını gösteriyor.

 

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp