Top
Cengiz Semercioğlu

Cengiz Semercioğlu

csemercioglu@hurriyet.com.tr

18/07/2019

Güzel hareketler

1- Mustafa Sandal’dan...
Geçen gün aradı Mustafa Sandal, “Ya Cengiz’im” dedi, “Hatırlıyor musun seninle son konuşmamızda telefonu kötü kapamıştık, o günden beri içimde ukde bu mesele”...
Anlattığı, 6-7 ay önceki bir konuşmamız. Söylemese aklımdan bile çıkmış. Çünkü bir kızgınlığım yoktu, bu sürede iyi yazılar da yazdım hakkında.
“Ve hatırlar mısın” diye
devam etti;
“Yıllar önce sen, Selim (Akçin), Fikret Abi (Ercan) ne çok şeyler paylaştık.”
Böyle başlayan duygusal bir konuşma yaptı.
Sonunda da “O telefon konuşmasına seni kırdıysam özür dilerim” dedi.
“Ben de çok yükselmiştim telefonda, ben de seni kırıp üzdüysem özür dilerim” dedim.
Kapattık telefonu...
O kadar güzel bir hareketti ki yaptığı.
Biz gazeteciler ve ünlüler zaman zaman tartışırız, birbirimize kırılır, darılırız.
Ama Mustafa’nın dediği gibi “40 kişiyiz, birbirimizi tanırız”.
Ve Mustafa bir ders verdi bana, “birini kırdığını düşünüyorsan telefon aç” dersi.
“Özür dilemesen de gönlünü al” dersi.
Teşekkür ederim Mustafa...
2- Demet Akalın’dan...
En son Maldivler tatilini eleştirdiğim için video çekip kaba bir yanıt vermişti bana, ben de bunun yakışmadığını söylemekle yetinmiştim.
Baktım geçen gün benimle Onur’un Ben Fero düetiyle ilgili yorumumuzu beğeniyle paylaşmış sosyal medyasından.
Önceki gün de konuğum olan Selin Ciğerci canlı yayın sırasında aradı Demet’i.
“Seninle dalaşmayı seviyorum, bizim kadar tatlı iki insan olabilir mi güzel güzel dalaşan.
Valla tatlı adamsın ama seninle şöyle güzel güzel kavga da edilmiyor, hemen ciddiye alıyorsun” dedi
Demet.
Ben de “Seni seviyorum ama ‘lan’lı konuşma” dedim.
“Öyle mi demişim ay dilimi kopartacağım şimdi” diye gülerek yanıt verdi Demet bana.
Tatlıya bağladık meseleyi, Demet’e teşekkür ediyorum nezaketi için.
Diyeceğim o ki hem Mustafa’nın hem Demet’in yaptıkları güzel şeyler.
Birbirimizi kırabiliriz ama gönül almayı bilmek, anlaşmak lazım.
Önemli olan da bu medeni cesaretleri görebilmek.
Elbette bu söylediğim gazeteciler için de geçerli, ben de bugün arayacağım bir-iki ünlü ismi...

Daha çok çizgi roman

Fransa-Almanya sınırına yakın Colmar’la Strasbourg arasında
Haut-Koenigsbourg
adında bir şato var.
12. yüzyılda işgal edilmiş, Orta Çağ’ın tüm ürkütücü ve karanlık yükünü taşıyan bir şato...
1993 yılında restore edilmiş, tarihi sit alanı ilan edilmiş bir yapı.
Gezerken etkilenmemek elde değil.
Çıkışta şatonun arka bahçesinde peş peşe konmuş stantlar gördüm, 20’ye yakın çizerin basılmış çizgi romanları satılıyordu.
Çizerler de tezgahların başında çizim yapmaya devam ediyordu.
Çizdiklerinin ve basılanların tamamı,
içinde bulunduğumuz
Haut-Koenigsbourg şatosuyla ilgili hikayeler...
Fransızca bilsem çocuklar ve kendim için bütün çizgi romanları toplardım.
Renkli çizilmiş, tamamı şato ve etrafında geçen, Orta Çağ’ı, şövalyeleri, ejderhaları anlatan bir hayal dünyası...
Nasıl güzel çizgi romanlardı.
Benim çocukluğum Teksas-Tommiks okuyarak geçti, en çok Zagor ve Kızılmaske’yi severdim.
Şimdiki çocuklar sadece Marvel kahramanlarına kaldı.
Oysa bizde de çok daha fazla çizgi roman üretilmeli.
Son yıllarda TRT Çocuk’la birlikte animasyon sektörü çok gelişti. Bu gelişme çizgi romanda da olmalı.
Türk kültürünü, masallarını, efsanelerini daha fazla karakter, daha fazla renkli çizgi romanlarla çocuklara sunmalıyız.
Topkapı Sarayı’nın, Yerebatan’ın, Galata’nın, Kız Kulesi’nin, Rumelihisarı’nın fon olduğu tarihi hikayeler yapacak çizgi romancılara ihtiyacımız var.
Çocuklara Kaptan Amerika’yı öğretmeyeceksek sadece...

En tatlı anne Nilüfer

Anne olmak böyle bir şey işte, müzikte efsane de olsan, Nilüfer de olsan çocuğunun peşinden bir an olsun ayrılmıyorsun.
Hatta onu sosyal medyada bile yalnız bırakmıyorsun.
Nilüfer’in kızı Ayşe Nazlı’nın Instagram hesabında yaptığı yorumlara bayılıyorum.
Ayşe Nazlı’nın önünde kadeh olan bir fotoğrafının altına şunu yazıyor mesela:
“Yerim ben seni ne içiyorsun bakim sen...”
Arkadaşıyla bir fotoğraf koymuş, “Kızım yüzünüz görünmüyor. Yarasın bol keyifler” diyor.
Ayşe Nazlı, annesiyle beraber fotoğrafını koyuyor; “Aaa şişman şişman koymuşsun beni” diye kızıyor Nilüfer...
Bu yorumlardan sonra kendisini en tatlı anne ilan ediyorum. Ayşe Nazlı ne düşünüyor bilemem tabii...

Büyüklere oyuncak

Bu kadar mı yaşlanmaya meraklıymışız arkadaş...
FaceApp uygulamasıyla cümbür cemaat 30 yıl sonramıza ışınlandık.
Türkiye’de 2 günde 1 milyon kez indirildi uygulama.
Bu sosyal medya büyüklere oyuncak. Geçen hafta ayakla şişe kapağı açmaya çalışıyorduk, bu hafta hep birlikte yaşlanıyoruz.
Büyük bir anaokuluna döndü sosyal medya, koca koca insanlar gülüp eğlendiklerimize baksanıza...

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp