Top
Ayşe Arman

Ayşe Arman

aarman@hurriyet.com.tr

09/07/2019

40’ından sonra bekâr bir anne olarak iki ergen ve bir köpekle Kanada’ya göç etti

Tebrikler! Yeni kitabın “Kanadalılaştıramadıklarımızdan mısınız?” 16 Temmuz’da çıkıyor. Birçok insanın hayal edip yapamadığı bir şeyi yapmış durumdasın. Çocuklarınla ve köpeğinle Kanada’ya göç ettin... Tamam mı? Kanadalı oldunuz mu?

Yok, nerede! Kanada vatandaşı olabilmek için göçmenliğinizin ilk beş yılı içinde üç yıl Kanada’da yaşamanız gerekiyor. Biz daha ikinci yılımızdayız. Bir de ben ancak kâğıt üzerinde Kanadalı olabilirim zaten. Teknik olarak, bizim gibi kanı deli akan bir milletin ferdinin 40’ından sonra Kanadalı olabileceğini düşünmüyorum! Çocukları sorarsan, onlar okula ve her şeye çok iyi uyum sağladı. İngilizce rüya görüyorlar. Harçlıklarını çalışarak çıkartıyorlar. Kızım arkadaşlarımızın çocuklarına bakıyor, oğlum yine arkadaşlarımızın bahçelerinin çimlerini biçiyor. Gönüllü işlerde çalışıyorlar. Şimdiden hayatlarının seyirleri çok değişti.

Sahi 40’tan sonra niye böyle bir maceraya girdin? Çocukların eğitimi için mi?

Çok açık söyleyeyim, ben nefes alamıyordum Türkiye’de. İmkân varken çocuklarıma farklı bir hayat ve eğitim seçeneği sunmak istedim.

Peki onların köklerinden uzak kalmaları bir sorun değil mi?

Çocuklar 12 yaşında Kanada’ya göç ettiler. Şimdi 14 yaşındalar. Evet, her geçen gün kendilerini daha çok Kanadalı hissediyorlar ama Türk olduklarının gayet bilincindeler. Kızım, sosyal bilimler dersinde hem Gezi’yle hem de İstanbul Belediye Başkanlığı seçimlerinin tekrar edilmesiyle ilgili iki makale yazdı. Öğretmeni bayıldı. Tam tersi, oradaki arkadaşlarına ve öğretmenlerine Türkiye hakkında bilgi veriyorlar. Çok gurur duyuyorum.

40’ından sonra bekâr bir anne olarak iki ergen ve bir köpekle Kanada’ya göç etti

KANADA’YA NASIL KAPAK ATILIR?

Neden herkes Kanada’ya kapağı atmak istiyor?

Herkes gerçekten istiyor mu bilmiyorum. Ama kesinlikle nasıl kapak atılacağını merak ediyorlar. Geçtiğimiz yıl, Hürriyet Pazar’da yayımlanan yazıma o kadar çok yorum ve soru geldi ki kendimi bu kitabı yazarken buldum! Kanada’nın bana göre avantajı, politik olarak etliye sütlüye bulaşmayan, dinlere, dillere, etnik kökenlere saygılı bir ülke olması, eğitim altyapısının çok iyi ve ücretsiz  -oturma iznine sahip olan kişilere ve vatandaşlara- olması, doğanın korunması... Ama belki de en önemlisi göçmenlerden oluşan bir ülke olması beni cezbetti. Yani Kanadalı dediğin zaten İngiliz, Asyalı, Hintli, İranlı vs... Dolayısıyla kendini azınlık gibi hissetmeyeceğin belki de tek ülke!

ZORLUKLARI SAY SAY BİTMEZ AMA YİNE DE HER ŞEYE DEĞDİ

Peki en çok hangi konularda zorlandın?

Off! Bu bütün kitabı kapsayan bir soru. Her şey çok zor geldi ilk başta. 21 yıllık şoförüm, Kanada ehliyetimi hiç alamayacağımı zannettim. Evi kendi başıma çekip çevirmekte zorlandım. Ama bir gün baktım, duvarlara resimleri kendim asıyorum, bozulan avizeyi ya da tıkanan tuvaleti kendim tamir ediyorum. Önce Kanadalı çevre edinmekte zorlandım. Benim heyecanlı yapımla, onların cool’luk seviyesi bir türlü örtüşmedi. Dengeyi bulmayı zamanla öğrendim. Yavaşlık, asabımı en çok bozan şeylerden biri oldu. Banka kuyruklarında ya da market kasalarında beklerken çığlık atmak istedim. Bizde beş dakikada yapılan iş, orada en iyi ihtimalle yarım saatte yapılıyor. Çöpleri ayırmakta, kar küremekte, sportif hayat tarzına ayak uydurmakta zorlandım. Ayrıca Vancouver dünyanın öbür ucu. Hiçbir arkadaşım, ailemden hiç kimse bu iki sene içinde gelemedi. Say say bitmez.

Gülünç durumlara düştüğünü de anlatıyorsun kitapta. Bir örnek versene...

Arkadaşlar “Yüzmeye gideceğiz” dediğinde, mavi bikinimle mavi taşlı terliklerimi kombinleyerek, üzerime beyaz uçuş uçuş şile bezi elbisemi giyip, koca plaj çantamı koluma takarak Lynn Vadisi’ne gittiğim günü örnek verebilirim. Benim kafam Türk olarak şöyle çalışıyor: Şimdi bu arkadaşlar, dağı delip çift yön otoyol yapmışlardır. Oradan vadi kıyısına varırız, otopark ve giriş parası ödeyerek tesise gireriz. Şezlonglara yatarız, yanar döner içkimizi içeriz filan diye düşünüyorum. Halbuki vadide bank bile yok! Ve su kıyısına iki saatlik bir yürüyüş sonrası varılıyor. Doğal olarak kıyafet kodu: Şort, atlet ve yürüyüş ayakkabısı... O gün beni parmakla gösterip gülenler de olmuştu, elbisemi nereden aldığımı soranlar da!

Ne iş kurdun? Ne kadar zorlandın?

Ben orada Türk takı markalarını pazarlamaya çalıştım. Ama yaşadığım Vancouver şehrinin kıyafet kodu, tayt, atlet, spor ayakkabı olduğu için genel olarak takıya bir ilgi olmadı! İlgisi olan da lokal tasarımcıları destekliyor. Başka bir iş bulmam gerekecek. Zaten genel olarak yeni göçmensen, Kanadalının seninle iş yapması için güvenini kazanman lazım. Bu da çok uzun sürebiliyor.

 

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp