Top
13/02/2020

Askeri vesayetin güçlenme hamlesi

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın çağrısı üzerine AK Parti milletvekilleri, Başbuğ hakkında suç duyurusunda bulundu.

Ama tartışma kısa sürede siyasetin en önemli gündem maddesi oldu.

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nu FETÖ’nün siyasi ayağı olmakla suçladı.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın FETÖ’nün siyasi ayağı olduğunu iddia etti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nu FETÖ’nün siyasi ayağı olarak ilan etti.

Dün AK Parti grubunda Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı izledik. Açtı ağzını yumdu gözünü. Baykal’ın kaset operasyonuyla düşürülmesinden girip, Kılıçdaroğlu’na “Seni oraya getiren FETÖ’dür FETÖ” mü demedi, “Kılıçdaroğlu FETÖ’ye diyet borçludur” diye mi konuşmadı, “FETÖ’nün siyasi ayağı Bay Kemal’in yatak odasına girmiş, haberi yok!” diye mi gürlemedi... Erdoğan konuşmasını bitirmiş, Meclis’ten ayrılıyordu. AK Parti’nin önemli isimlerinden birine, neden bu kadar öfkeli olduklarını sordum. “Bunun altında kalmamamız lazımdı” karşılığını verdi.

Kılıçdaroğlu, 2 hafta önce “FETÖ’nün siyasi ayağını açıklayacağım” diye bir açıklama yaptı. Van’daki çığ felaketi nedeniyle bir hafta erteledi. Aynı zaman diliminde İlker Başbuğ, bir yayında askerin sivil mahkemelerde yargılanmasıyla ilgili değişiklik önergesini veren AK Parti milletvekillerini, FETÖ’nün siyasi ayağı olmakla suçladı.

Bu tartışma henüz buzdağının görünen yüzü. Bu iş büyüyecek. Çünkü AK Parti, CHP hakkında; CHP, AK Parti hakkında bilgi ve belge topluyor.

O nedenle dün, siyasi kulislerde bu tartışmanın neden başladığı ve bir anda nasıl “liderler savaşı”na dönüştüğü sorusunun cevabını araştırdım. Mücadele göründüğünden çok daha büyük. Maddeler halinde sıralayacağım.

1- Kılıçdaroğlu ile İlker Başbuğ’un aynı merkez tarafından harekete geçirildiği düşünülüyor.

2- Ergenekon sürecinde FETÖ mağduru olan emekli askerlerin hazırlayacağı zemin üzerinden askeri vesayetin yeniden güçlenmek istediği yönünde değerlendirmeler yapılıyor.

3- En önemlisi ise FETÖ’nün siyasi ayağı tartışması üzerinden askeri vesayetin yeniden güç kazanmak için hamle yaptığı düşünülüyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın askeri vesayetin yeniden güç kazanma çabasının farkında olduğu anlaşılıyor. İlker Başbuğ ve Kemal Kılıçdaroğlu’na verdiği sert tepkinin altında da bu yatıyor.

ERDOĞAN’IN PAŞALAR SAVAŞI

CUMHURBAŞKANI Erdoğan, Nejat Uygur’u GATA’da tedavi gördüğü sırada ziyaret etmek istediklerinde “Başbakan’ın eşi gelmesin” cevabının verildiğini anlatırken, bir an sesinin tonu değişti. Başbakan olmuşsunuz ancak eşiniz başörtülü diye askeri hastanede hasta ziyaretine götüremiyorsunuz.

Erdoğan bunu hatırlattıktan sonra, “Tabii ondan sonra toplanan YAŞ biraz tatsız geçti” dedi.

O dönem başbakan olan Erdoğan’ın bunun üzerine Genelkurmay Başkanı’nı aradığı ve sert bir dille uyardığı biliniyor. Ancak Erdoğan’ın Genelkurmay başkanlarına yönelik sert çıkışları sadece bu değil. Birkaç anekdotu paylaşmak istiyorum.

27 Nisan e-muhtırası verildiğinde telefonuna çıkmayan Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt, AK Parti’nin açıklama yapacağı duyurulunca 28 Nisan günü Erdoğan’ın telefonuna geri dönüş yapıyor. Erdoğan’ın ilk sözü “Paşa, bu ülkeyi sen mi yöneteceksin, yoksa ben mi?” oluyor.

Bir MGK toplantısında ise Jandarma Genel Komutanı Şener Eruygur hükümeti itham eden bir konuşma yapıyor. Başbakan’ın uyarmasına rağmen Eruygur aynı tonda konuşmasını sürdürünce, Erdoğan masaya vurup “Kes ulan!” diye bağırıyor.

Balyoz darbe planı yargılamasında 102 asker tutuklanınca Genelkurmay Başkanı ık Koşaner, soluğu Dolmabahçe’de Erdoğan’ın yanında alıyor. Erdoğan da gelişmeden dolayı rahatsız ancak Koşaner o denli sert bir üslupla konuşuyor ki, Başbakan bundan rahatsız oluyor. Başbakan’ın bunu hissettirmesine rağmen Koşaner aynı tonda konuşmasını sürdürünce Erdoğan, “Otur oturduğun yerde, ne yapacaksın? Bizi cemselere doldurup Selimiye Kışlası’na mı götüreceksin” diye uyarıyor.

Askerlerin temel yanlışı burada yatıyor. Onlar FETÖ’yü değil, Erdoğan’ı tasfiye etmeye çalıştılar. Oysa muhtıra verip partisini kapatmaya kalkışmak yerine Erdoğan’la işbirliği yapmayı tercih etselerdi FETÖ, TSK’da bu denli etkili olamazdı.

ERDOĞAN, PUTİN’LE NEDEN GÖRÜŞÜYOR?

CUMHURBAŞKANI Erdoğan’ın Putin’le görüşmesinden sonraydı. Bir yetkiliye, görüşmeden beklentimizi sordum.

“Putin’le de olmuyor ama Putin’siz de olmuyor” dedi. Cumhurbaşkanı Erdoğan daha önce Putin’i verdiği sözü tutan bir lider olarak görüyordu. Bu durumun devam edip etmediğini sordum. “Putin’e olan güven sarsıldı. Ancak Putin bağı koparılmak istenmiyor” denildi.

Rusya’nın masada farklı, sahada ise farklı hareket ettiği görüşü hâkim. Ancak yine de süreci Putin üzerinden yürütmek tercih ediliyor.

Sözlerini biraz daha açmasını istedim. “Rusya ve rejimin İdlib’i alma stratejisiyle hareket ettiğinin farkındayız. Ancak İdlib Mutabakatı’nın sürdürülmesi konusunda biz de kararlıyız” denildi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, geçen hafta rejime şubat sonuna kadar süre vermişti. Bu kez “İdlib’le ve Soçi Muhtırası sınırlarıyla bağlı kalmadan, rejim güçlerini her yerde vuracağımızı buradan ilan ediyorum” dedi. Bir savaş ilanı değildi ama Erdoğan geçen haftaya göre bir tık daha elini yükseltmişti.

Ankara’da “Amerika’ya ‘Gireceğiz, gireceğiz’ dedik. İnanmadılar, Barış Pınarı harekâtını başlattık. Şimdi Rusya’ya ‘Gireceğiz, gireceğiz’ diyoruz. Bir gece ansızın girersek ondan sonrasını Rusya düşünsün” deniliyor.

Rusya’yla mutabakata varılmazsa yeni bir operasyon geliyor demektir.

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp