Top
06/02/2020

Yeni Suriye politikasının parametreleri

Erdoğan, savaş ilan etmeden bir önceki aşama olanı yaptı; Suriye’ye sert bir ültimatom verdi. Putin’e “Şubat ayı içerisinde rejimin gözlem noktalarımızın gerisine çekilme işleminin bitirilmesini umut ediyoruz. Rejim bu sırada geri çekilmezse, Türkiye bu işi bizzat yapmak mecburiyetinde kalacak” dediğini açıkladı. İlk kez tarih verdi. Sınırımızda PKK koridoru oluşturulurken de Erdoğan uyarıyor ve “Bir gece ansızın gelebiliriz” diyordu. Bunu anlamadılar, hatta bir blöf olduğunu düşündüler. Ta ki Barış Pınarı harekâtı başlayıncaya kadar... O zaman önce ABD, sonra Rusya, bizimle anlaşma yapmak zorunda kaldı.

Erdoğan’ın açıklamaları ışığında Suriye’de kontrol noktaları aşamasından “alan hâkimiyeti” noktasına geçildiğini söyleyebiliriz. Erdoğan, Barış Pınarı bölgesinin sağa, sola ve derinliğine genişleyeceğini söyleyerek bunun işaretini verdi.

Erdoğan’ın Önceki gün askerlerimize yapılan saldırı, Türkiye açısından Suriye’de yeni bir dönemin miladıdır” sözleri Suriye politikamızda köklü bir değişikliği gösteriyor. Konuyla ilgili bir bakana yeni politikanın parametrelerini sordum. İki kelime ile özetledi. “Kararlılık ve alan açma” dedi.

Erdoğan bu süreci Putin’le ipleri koparmadan yürütmek istiyor. “Putin’le verimli ve kapsamlı bir görüşme yaptıklarını” üstüne basa basa vurguladı. Ama Putin Türkiye’nin kararlığını dikkate almazsa Erdoğan’ın kararlı olduğu anlaşılıyor.

Zaten Putin’le görüşmeden önce AK Parti MYK toplantısında “Amerika’ya karşı ne kadar kararlıysak, Rusya’ya da o kadar kararlıyız. Rusya bize yamuk yaptı” demiş.

Suriye’deki krizi takip eden AK Parti yöneticilerinden biriyle konuştum. “Sıkıntı büyük. Allah’tan Cumhurbaşkanımız sağlam duruyor. Rusya ile o kadar işbirliği yaptığımız alanlar var. Onu da koparmak istemiyor. Sıkıntı hiç bu kadar büyük olmamıştı. Ama kararlıyız, sonu ferah olacak” dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, grup toplantısından çıkarken ayaküstü selamlaştık. Putin’le görüşmesinin önemli, Suriye konusundaki mesajlarının da kararlı olduğunu söyledim. Onayladı. “Hayrolsun inşallah” dedi.

Erdoğan şubat sonunu işaret ederek ilk kez tarih verdi. Dün itibarıyla geri sayım başladı. Sadece yeni bir süreç değil, yeni Suriye politikasının temelleri atılıyor. Erdoğan’ın verdiği parametrelere göre Türkiye, gözlem noktalarından alan hâkimiyeti konseptine geçiyor.

O GÜN DEMİREL NE DEMİŞTİ?

AK Parti grubunda Erdoğan’ın Suriye’ye yönelik askeri müdahale seçeneğini masaya sürmesi, beni bir an eski Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in Meclis’in açılışında yaptığı konuşmaya götürdü. Suriye’nin Öcalan’ı beslediği bir dönemde Demirel, 1 Ekim 1998 tarihinde Meclis’i açış konuşmasında Suriye’yi uyardı. “Esasen Suriye, Türkiye’ye karşı açık bir husumet politikası izlemektedir. PKK terör örgütüne aktif destek sağlamayı sürdürmektedir. Tüm uyarılarımıza ve barışçı adımlarımıza rağmen hasmane tutumundan vazgeçmeyen Suriye’ye karşı mukabelede bulunma hakkımızı saklı tuttuğumuzu, sabrımızın taşmak üzere olduğunu bir kere daha dünyaya ilan ediyorum” dedi. Demirel’den önce de eski Kara Kuvvetleri Komutanı Atilla Ateş, Suriye sınırına giderek sert bir uyarıda bulunmuştu.
Türkiye’nin askeri seçeneği devreye sokması üzerine pabucun pahalı olduğunu gören rejim, önce Öcalan’ın Suriye’yi terk ettiğini açıkladı, ardından da Adana Mutabakatı imzalandı. Türkiye, kararlılığını masaya koyunca rejim hizaya gelmişti.

BAŞBUĞ’A SUÇ DUYURUSU GELİYOR

CUMHURBAŞKANI Erdoğan dünkü grup toplantısında Suriye ve ABD Başkanı Trump’ın açıkladığı barış planına ilişkin sert mesajlar verdiği konuşmasında sözü bir anda eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’un FETÖ’nün siyasi ayağına ilişkin konuşmasına getirince önce herkes şaşırdı. Erdoğan, milletvekillerine “Parlamentonun hukukunu korumak üzere süratle dava açmalısınız” dedi. İlker Başbuğ’a ise “Bu boru göstermeye benzemez. Bu defa parlamento hukuku boruyla sindirilemez” diye sert çıktı.

Bunun üzerine teklifin altında imzası bulunan AK Parti milletvekilleriyle konuştum. İlker Başbuğ hakkında suç duyurusunda bulunacaklarını söylediler. Eski bakanlardan Mustafa Elitaş, “Burada parlamentoya yönelik bir tehdit var. Şahsi olarak suç duyurusunda bulunacağım” dedi. Elitaş, Meclis’in töhmet altına bırakıldığını belirterek, Meclis Başkanı Mustafa Şentop’un gereğini yapmasını istedi. AK Parti sadece İlker Başbuğ hakkında suç duyurusunda bulunmayacak. Dursun Çiçek, Ahmet Zeki Üçok ve eski milletvekili Nazif Okumuş hakkında da suç duyurusunda bulunacaklar.

Bu arada İlker Başbuğ’un siyasi ayak suçlamasına neden olan, askerlerin sivil mahkemelerde yargılanmasıyla ilgili yasal düzenlemenin yapıldığı 25 Haziran 2009 tarihli Meclis tutanaklarını inceledim. CHP’den tek bir maddeye dahi itiraz gelmemiş. Hatta maddeler tek tek müzakere edilmemiş, “Kabul edenler, etmeyenler” denmiş, öylece geçmiş. Bu arada CHP’li Akif Hamzaçebi’nin denetim kurullarıyla ilgili verdiği bir önerge de AK Partililerin de oylarıyla kabul edilmiş. Sadece tutanaklarla yetinmedim, bir de o günkü Meclis TV’deki görüntüleri izledim. Yasanın tümü üzerindeki oylamada AK Parti ve CHP milletvekilleri “Evet” oyu vermiş, sadece MHP’liler ellerini kaldırmamışlar.

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp