Top
29/11/2019

Ali Babacan'ı izlerken

 Salı gecesi Fatih Altaylı’nın Teke Tek programında Ali Babacan’ı izlerken başta yapmakta olduğum diğer işlerin yanı sıra onu da dinlerim havasındaydım. Çağımızın trendi veya hastalığı diyebileceğimiz şeyi yani multitasking (aynı anda birçok şeyi bir arada) yapmak peşindeydim.

Siyasete zaten ilgim yok. Oy vereceğim zaman kendimi otomatiğe bağlamışım direkt CHP’ye veriyorum oyumu bu yüzden yeni partilerin de ilgimi çeken yanı bulunmuyor. 

AK Parti içinde neler olduğu zerre kadar ilgilendirmiyor beni, yeni bir sağ partinin aklı başında olan bir insana heyecan vermesi mümkün olmamalı diye de düşünüyorum.

Bütün bu ruh halimle programı izliyordum.

Ama bir süre sonra "Diğer işlerimi bırakayım da daha dikkatli dinleyeyim bunu" dedim ve dikkatimi sadece programa verdim.

*

Üstelik Ali Babacan yeni ve sürpriz gelebilecek bir şey de söylemiyordu.

Hatta dediklerinin oldukça eskimiş kavramlar olduğunu söylemek de mümkün. İnsan hakları, özgürlükler, demokrasi ve demokrasi de devletin rolü gibi özellikle Avrupa’da bir zamanlar toplumlarda üzerinde konsensüs sağlanmış yaşlı, olgun  kavramları anlatıyordu Babacan.

Atatürk’ün kurmuş olduğu bir cumhuriyette zaten doğal olarak var olması gereken kavramları anlatmasına rağmen Babacan sanki çok yeni ve insanın içini ferahlatan bir şey söylüyormuş etkisi yapıyordu insanın üstünde.

Bir anlamda bize sadece kaybetmiş olduklarımızı hatırlatıyordu Babacan, bazı mutlaka olması gereken kavramlardan nasıl da uzaklaştığımızı ve Türkiye’nin doğasına uymayan noktalara girmekten vazgeçip kendi ruhumuza uyan adımlar atmamız gerektiğini düşündürttü bana konuşması.

*

Bir yandan da bu ülkede özellikle düşünen gençliğin var olan siyasi yapılaşmalardan nasıl da bıkmış olduğunu ve artık yeni tavırlar görmek istediğini iyi tespit etmiş gibiydi Babacan. Bu yüzden liderlik kültüne önem vermiyor ve Altaylı’nın dediği gibi partiyi kurarken bile bir kurucu lider olarak değil bir tür organizatör olarak çalışıyordu. Belagati güçlü olan ve yumruğunu masaya vuran güçlü lidere alışık olan Türkiye'ye uymayabilir Babacan ama onun gibi siyasetçileri özleyip isteyen bir Türkiye de var ve o Türkiye’nin gençlerden ve kadınlardan ağırlıkla oluştuğunu hatırlarsak bunun aynı zamanda bir güç de olduğunu anlarız.

*

Programı seyrederken bir ara sanki Turgut Özal’ı seyrediyormuşum gibi bir duyguya kapıldım.

Sakinliği, ağır lafı bile söylerken ki yumuşaklığı ve ekonomiye yaptığı vurgular bana bu duyguyu verdi. Farklı görüşlere açık fikirli olması da bu duygumu güçlendirdi.

Partisi ortaya çıkmaya başladığında her partiden gelecekler olduğunu söyledi Babacan. Buna inanmamak için bir neden yok. Yeni partinin AK Parti'ye etkisi tartışılıyor kamuoyunda haklı olarak ama ben Babacan'ı dinlerken bu partinin asıl CHP’ye etkisinin güçlü olacağını düşündüm çünkü demokrasi, laiklik, insan hak ve özgürlükleri söylemlerini CHP’nin elinde alabilecek potansiyeli olduğunu hissettim.

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp