Top
02/07/2010

Acıyı yaşama kültürü

 

Gülin Yıldırımkaya yönetimindeki Polemik sayfamızda düşünmesi bile insanı zorlayan “zengin çocukları neden şehit olmuyor” sorusu farklı görüşteki insanlardan alınan cevaplarla tartışıldı.
Şehit cenazelerinden gelen görüntüleri her izlediğimde benim de kafama bu tür bir soru takılıyordu.
Baştan şunu söyleyeyim Türk Silahlı Kuvvetleri’nin zenginlerin çocuklarını kollama gibi bir tavrı katiyen yok.
Aksine parasına güvenip de torpil isteyebileceklere karşı tavır da koyabiliyorlar.
Ben zengin değilim ama askerleri tanıyabileceğimi sanarak kendi çocukları için yardım isteyenler oluyor tabii, ama ben onlara hep hayır dedim. Çünkü tanıdık bulup torpil istesem bile, sadece bu istendiği için göndermeyecekleri varsa bile oğlanı hassas bölgelere göndereceklerini biliyorum. Yardım talep edenler o zaman anlamamışlardı ama taleplerini reddederek aslında onlara iyilik yapmıştım.
Şunu da vurgulayayım. Ölüm zengin fakir ayrımı yapmıyor. Zengin çocukları şehit olmuyor diye bir şey yok. Ben yavrularını şehit veren zengin aileler tanıyorum, adlarının verilmesini katiyen istemeyecekleri için burada kimler olduğunu söylemiyorum.
Bu konuyu düşünürken parayı kesinlikle bir faktör olarak işin içine katmayalım.
Ancak şu var, eğer çocuk eğitimliyse hem askerliğini kısa dönem yapmak şansı var hem de eğitimli olduğundan azınlık grupta yer alacağından onlar hakkında fazla haber duymayabiliyoruz. 

ACIYI YAŞAMA BİÇİMLERİMİZ

Buraya kadar söylenenler hepimizin kafasında olabilir. Ama bir konu var ki onu hiç tartışmıyoruz, o aklımıza hiç gelmiyor.
Eğitimli insanların acıyı yaşama biçimleriyle eğitimi düşük düzeyde olan insanların acıyı yaşama biçimleri arasında fark var.
Burada paradan bahsedilmiyor, konu eğitim düzeyi.
Ve acıyı yaşama biçiminin hangisi doğrudur diye bir yargı katiyen getirilmiyor.
Ateş düştüğü yeri yakar ve acı nedeniyle nasıl yanacağınızı bir tek siz bilebilirsiniz. Kimsenin bu davranış doğru değildir deme hakkı yoktur. Bu işte, doğru olan budur konusu yok; herkes kendi doğru bildiği şekilde davranır.
Ancak eğitimli insanlar acıyı biraz daha fazla içlerine atıp, acı anında sessizleşerek acıyı yaşıyor olabilirler. Eğitimi olmayan insanların acılarını daha çok paylaşarak atmak gibi bir eğilimleri var galiba.
Acıyı içine atmanın doğru, sağlıklı olmadığını da söyleyebilirim, böyle davranan insan kendine zarar veriyor olabilir.
Eğitim düzeyi arttıkça insanlar her türlü duygularını paylaşmaktan kaçınmaya başlıyorlar.
Matemi yaşama biçimleri üzerine ve farklı kültürlerde neden farklı matem tutma yöntemleri olduğu ve bu farklılıkların nereden kaynaklandığı konusunda çok miktarda çalışma var. Farklılıkların nedenleri arasında eğitim başta gelen faktör oluyor.
Dolayısıyla eğitimli aileler acılarını paylaşarak atmadıkları için acılarını içe yönelik olarak yaşadıklarından acı anında kameraların sevdiği türde görüntüler vermiyorlar. İşte bu yüzden biz eğitimli çocukların ailelerini ekranlarda fazla görmüyor olabiliriz.

Ucuz kurtulmuşum

Kolundaki saate çok sık bakan kişi, terörist sanılıp gözaltına alınmış. Adamcağız terörist filan değilmiş tabii ki muhakkak onun da bir “Rana”sı vardır diye düşündüm ben.
Benim karım alışveriş konusunda siyah kuşağa sahiptir. Alışverişte acımasızdır, vurdu mu öldürür ve zaten fazla olmayan “zaman” kavramını alışveriş yaparken tamamen kaybeder.
Şimdi düşünüyorum da ben onunla Amerika’da yaşarken nasıl olup da terörist olarak tutuklanıp Guantanamo’ya gönderilmedim anlayamıyorum, ucuz kurtulmuşum da şimdi anlamaya başladım.
Rana bana beni bu köşede bekle deyip bir dükkâna girdiğinde bir defasında yemin ediyorum abartmam yok, o içerde olduğu sürede ben trenle başka şehre gidip geri döndüm o hâlâ daha gelmemişti; hatta döndüğümden sonra bir saat daha bekletti beni. Karınız böyle davranınca beklerken sık saate bakmamak da mümkün değil tabii. Saate bakmak şüphe uyandırıyorsa saate bakanı değil de baktıranı tutuklasınlar, bana ne.
Çok ender durumlarda fazla bekletmeyip vaktinde geri geldiğinde de pişman oluyordum. Çünkü o durumlarda da Rana mutlaka dükkândan kovulmuş oluyor ve dükkânın müdürü de onunla gelip “Karınız hakkında polise ihbarda bulundum” diyor. Bir defasında neden diyecek oldum beni dükkânın içine götürdüler. Ben ne var burada her şey düzenli gözüküyor dedim. Müdür ağlamaklı bir sesle “Ama hiçbir mal olması gereken yerde durmuyor ki” dedi. Anlayacağınız benim alışverişte siyah kuşaklı karım mal seçerken eline aldığı her malı aldığından farklı yere koymuş ve hızlı davrandığından kısa sürede dükkânın tüm içi yer değiştirmiş. Bunu bir deprem olarak düşünün ve depremde sadece malların yer değiştirdiğini hayal edin böyle bir şeydi işte. FBI gelse bizi alışveriş terörizmi suçundan içeriye alabileceklerdi.
Anlayacağınız saate bakmak şüphe yaratmayı sürdürecekse, bu işten benim kurtuluşum katiyen yok. İnşallah içerde fazla tutmazlar beni.

 

 

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp