Top
27/01/2021

Cuma günü aşı randevum var. Olmalı mıyım?

Üstelik ya Moderna ya da Pfizer/BioNTech. 65 yaş üstü veya sağlık çalışanı değilim, ama New York eyalet kanununa göre halkın içinde görev yapmak zorunda olan gazeteciler de “zaruri hizmetli” kategorisine giriyor, bu sayede benim de aşı sırasının önüne geçme fırsatım oldu.

Artık etik kaygıların zamanı geçti, kimin öncelikli olduğu tartışmaları da geride kaldı. Bu aşamada herkes kendi başının çaresine bakıyor. Özellikle New York’ta aşı dağıtımında ilk olarak yaşanan aksaklıklardan dolayı kıymetli pek çok doz çöpe gitti. California’da bir aşı dağıtım merkezinde dolap bozulunca fazla dozları çöpe atmasınlar diye sokaktan rastgele insanları aşıladılar. Sık sık aşı merkezlerine çat kapı gibi aşı olanların hikayeleri yayılıyor kulaktan kulağa; ABD’nin uyguladığı ve Biden yönetiminin 200 milyon doz daha fazla sipariş verdiği bu iki aşının saklama koşulları zor olduğu için gün içinde öncelikli insanlardan artan dozlar gönüllülere dağıtılıyor.

Yine de elde bol miktarda aşı var denemez. Benim randevum geçen Cuma’ydı mesela, bu haftaya ertelendi. Belki yine ertelenebilir. Bu arada, randevuyla gidilen aşı merkezlerinde bile en az iki saat bekleniyormuş.

AYRICALIKLI BİR KULÜP

Arnold Schwarzenegger’dan Bernie Sanders’a, Martha Stewart’tan Oliver Stone’a pek çok ünlü aşı oldu, aşı olurken fotoğraflarını paylaştılar. Ama 26 yaşındaki New York Post muhabiri de kentte ilk iğneyi vurduranlardan oldu. Başka bir randevu için hastanede beklerken iki sağlık çalışanının “Elimizde bir doz fazla aşı kaldı, ne yapalım­?” diye konuştuklarını duyunca gönüllü oluyor. Aşı ona yapılmasa çöpe gidecekti.

Öte yandan, aşı olanlar ve olmayanlar arasında sınıfsal ayrım da oluşmaya başladı. New York Times’ın aktardığına göre İngiltere’de bir tur şirketi 10 bin dolar vermeye razı 65+ müşterilerini Birleşik Arap Emirlikleri’nde aşı olmaya götürüyor. Bu zenginler bir an önce aşılanıp Mykonos, St. Tropez, Afrika’da safari ya da Bodrum’da mavi tura çıkmanın peşinde.

Aceleyle aşı olmanın altındaki sebeplerden en önemlisi yaklaşan yaz aylarına hazırlıklı olmak. Bir senenin ne kadar hızlı geçtiğini gördük, o yüzden “Yaz yaklaşıyor,” demem de abartılı değil. Konuştuğum pek çok kişi yaza kadar aşı kalmamasından, seyahat edememekten endişeli. Aşı pasaportlarının ya da uçmak için aşı olma zorunluluğunun da yürürlüğe girme beklentisi var. Gerçi bu uygulama zaman alacak, ama ya bu yazı da kaybedersek?

Aşı olanlarla olmayanların arasına sınıf duvarlarının örüldüğü Florida eyaletindeki verilerden de belli. Miami’nin zengin bölgelerinde aşılanma oranı yüzde 50’lere varıyor, fakir semtlerdeyse yüzde bir-iki civarında kaldı. (Florida’da her isteyen aşı olabiliyordu, şimdi ikamet göstermek zorunlu.)

Yine New York Times’ın aktardığına göre eş bulma uygulamaları Tinder’da biyografisinde aşı olduğunu vurgulayanların oranı Eylül-Aralık arasında yüzde 258 artmış. OKCupid’de aşı olanlar iki kat daha fazla beğeniliyormuş. İğne yaptıranlar daha fazla sevişiyor, kısacası.

Aşı olmanın herkesin üye alınmadığı bir kulübe kabul edilmek gibi ayrıcalıklı bir tarafı olduğu kesin bugünlerde. Tıp ve bilim dünyasının garanti ettiği faydalarının ötesinde aşının böbürlenmek, hava atmak gibi etkileri de var. Hastane sahibi tanıdıklarım, Türkiye’de ABD’de konuştuğum doktorlar da aşı olmaktan yana. Hepsi de oldu zaten.

Yine de Cuma günkü aşı randevuma gitme konusunda yüzde yüz emin değilim.

BEN NEDEN TEREDDÜT EDİYORUM

Köşe yazarlarının, gazetecilerin, konunun uzmanı olmayan, kişilerin tıp konusunda bol keseden ahkam kesmelerine etik itirazlarım var. Hiçbir gazetecinin görevi kamuoyuna tıbbi tavsiye vermek değil; dahası hiçbirimizin haddine değil. Benim amacım da kimseyi yönlendirmek ya da aşı olmanın iyiliği-kötülüğü hakkında fikir beyan etmek değil.

Aşı karşıtı değilim, modern tıbbı reddetmiyorum, dünyanın pek çok yerinde aşırı sağın propagandası bilim karşıtlığıyla mücadele edilmesi gerektiğine inanıyorum. Ama yine de aşı konusunda tereddütlü olmam son yıllarda sesi çok gür çıkan aşı karşıtlığının beni bile bir şekilde etkilemiş olması. İnsan ne kadar reddetse de, kulağını tıkmaya çalışsa da bilgi kirliliğinden bir şekilde etkileniyor demek ki.

Benimle aynı durumda olan tanıdıklarımda da benzer kuşkuculuğun, soru işaretlerinin oluşmaya başladığını görüyorum. Tanıdığım en hastalık hastası arkadaşım aşı konusunda beklemekten yana. Çünkü, evet, tıbba inanıyoruz ama pek çoğumuz dev ilaç firmalarına güvenmiyoruz: Uğur Bey ve Özlem Hanım insanlığı kurtarmak adına neden aşının formülünü üçüncü dünyaya ücretsiz dağıtmıyor mesela…

ABD’de sağlık çalışanlarının arasında bile aşı olmayı reddedenler var, bu durumun pandeminin bitişini erteleyeceğinden söz ediliyor. İtirazların temelinde aşıya apar topar onay verilmesi, “bir anda” bulunması var.

Kamu sağlığına yönelik ciddi bir tehdide karşı acil durum onayı olağandışı bir adım değil. Aşının apar topar bulunduğu da doğru değil: ABD’de daha ilk vaka olmadan Moderna’nın aşısı hazırdı, çünkü tıp yıllardır bu virüsün değişik çeşitlerine aşina olduğundan aşı üzerine çalışıyordu. Başka hastalıklara da yeterli bütçe ayrılsa çok daha fazla farklı aşı bulunacak.

Dışarıdaki koronun ne dediğinden bağımsız olarak benim tek şahsi tereddüdüm çok kolay hastalanan bir bünye sahip olmama rağmen bir senedir virüse yakalanmamış olmam. En azından PCR testlerim hep negatif çıktı. Üstelik trenlere, uçaklara bindim, protestolardan –maskesiz– haber yaptım. Bu kadar bekledim, biraz daha bekleyebilir miyim?

E bir de İsrail’i hahamın aşı yaptıranların eşcinsel olduğuna dair iddiası var, değil mi? Ayrıca aşının küreselcilerin bir komplosu olduğu teorisini de unutmamak gerek. Gerçi bir de bugünlerde aşının küreselcilerin komplosuna karşı koruduğu da ortaya atılıyor. Hangisine inanacağımı şaşırdım. Dilipak, duy sesimi.

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp