Top
Nagehan Alçı

Nagehan Alçı

nagehan.alci@milliyet.com.tr

21/06/2022

Kızılay'daki Afrika kafesi ve Acı Vatan

Geçtiğimiz hafta sonu bir ilk yaşandı...

O 'ilk’e kadar manzara şuydu: Muhalefet, iktidarı göçmenlere karşı "çok toleranslı ve tavizkar" olmakla tenkit ediyor ve hükümetin kolundan tutabildiği göçmeni alıp ülkeden göndermesini istiyordu.

Polis Teşkilatı ve bu teşkilatın başı konumundaki İçişleri Bakanı Süleyman Soylu "göçmenlere karşı çok pozitif ve kayırmacı" olmakla hedef alınıyordu.

Devlet kurumları her vesileyle göçmenlerin haklarını ve hukukunu korumaya çalışırken sosyal medyada yükselen "muhalefet"in talebi ise bu hakların budanması ve göçmenlerin Türkiye'den gönderilmesiydi.

Ancak bu hafta sonu Ankara'da Kızılay'ın göbeğinde Somali ve Etiyopyalı iki siyah göçmenin açtığı "Saab Cafe" isimli mekanın tabelası polis tarafından değiştirilmek/boyanmak istenirken 6'lı masa mensubu bir muhalefet milletvekili göçmenlerin hukuku için polis ile kavga etti!

DEVA Partisi Genel Başkan Yardımcısı Mustafa Yeneroğlu'ndan bahsediyorum. Ali Babacan da Yeneroğlu'na destek oldu. CHP'den, Saadet'ten, Gelecek Partisi'nden de Yeneroğlu'na açık destekler geldi. Bir tek İYİ Parti'den bir çıkış göremedim. Herhalde Ümit Özdağ'ın göçmen düşmanı radikal sağ partisinin üzerlerinde yarattığı baskıdan ötürü…

Muhalefetin en önemli televizyon kanalı olarak görünen Halk TV de Mustafa Yeneroğlu vesilesiyle ilk kez göçmenlerin haklarını ve özgürlüklerini savunan çizgide yayın yaptı. Daha önce aynı kanal göçmenlere ve özellikle de Suriyeli

Sığınmacılara yönelik hasmane tutumlar sergiliyordu. Devlet, "göçmenlere karşı çok şefkatli" olduğu için eleştiriliyordu. Bir anda bu hafta sonu Türk siyasetinde roller değişti!

Bu tablonun muhalefet-iktidar ilişkileri bakımından çok hoşuma gittiğini söylemek isterim.

BUGÜNLERİ GÖRDÜK ÇOK ŞÜKÜR...

Muhalefet göçmenlerin haklarını ve özgürlüklerini savunmak için iktidar ile ilk kez karşı karşıya geliyor!! Bugünleri de gördük çok şükür...

"Mülteci" "Göçmen" "Sığınmacı" gibi kelimeleri duyunca ırkçı nefret ve linç hisleriyle dolan köşe yazarları ve siyasetçiler çok üzülecekler ama bence bu tablo yani göçmenlerin hakları için mücadele eden bir muhalefet fotoğrafı Türkiye adına sevindirici ve gurur verici. İktidar da bu tarz muhalefetle ilk kez karşılaşıyor.

Bu vesileyle Türkiye’deki tüm siyasetçilere ve yazarlara Cüneyt Özdemir’in yeni yayınladığı “Türkiye: Acı Vatan” adlı mükemmel belgeselini izlemelerini tavsiye ederim. Özdemir bir kez daha Mehmet Ali Birand’in geride bıraktığı boşluğu doldurabilecek tek isim olduğunu ispatladı. Gerçekten çok etkileyici ve objektif bir belgesel.

Ankara’daki hadiseye geri dönelim… Tabloya bakın, Türkiye Cumhuriyeti pasaportu sahibi iki Afrikalı vatandaşımız muhalefetten destek alıyor, güzel Türkçe konuşan Afrikalı bir kadın yurttaşımız muhalif Halk TV kanalına konuşarak isyan ediyor, kimi polis memurlarının gelip ten renklerine laf ettiklerini, ırkçılık yaptıklarını söylüyor.

Göç İdaresi Başkanlığı cevap vermek zorunda kalıyor. Muhalif bir partinin genel başkan yardımcısı da siyah tenli bir Türkiye yurttaşının hakları için mücadele ediyor.

SİYASETİN SİYASALLAŞMASI

İşte gerçek siyaset dediğimiz olgu budur. Bu manzara aslında siyasetin siyasallaşması manzarasıdır. Siyasi hayatta siyasetsiz polemiklerin dışına çıkabildik sonunda.

Muhalefet dediğin bu ülkede yaşayan insanların, yurttaşların, göçmenlerin daha fazla özgürlük sahibi olması için iktidarın üzerinde baskı yaratan bir organizasyonun adı olmalı.

Gelelim Saab Cafe olayının içeriğine... Ne sebeple olursa olsun ben iki Afrikalı vatandaşımıza ait bu kafenin isminden, tabelasından rahatsız olunmasını anlamıyorum. O tabeladaki renkler sarı-kırmızı-yeşil diye rahatsız olunduysa yahu bunlar Afrika kültürünün renkleri...

Biri Etiyopyalı öbürü Somalili iki yurttaşımızın PKK terör örgütü mensubu olacak hali mi var?

PKK'NIN AFRİKA KANADI MI VAR?

Sayın devlet yetkilileri yapmayın etmeyin. Hayatımda Kürt meselesine dair her şeyi duydum ama "PKK'nın Afrika kanadı" diye bir olgu hiç duymadım şahsen.

Böyle yabancı kelimeli ismi olan binlerce kafe ve restoran var Türkiye'de. Saab da kuzey ülkelerden bir otomobil markası olduğu için bilinen bir isim. Bundan 20 yıl önce Arapça kursuna gitmiştim oradan yanlış hatırlamıyorsam ‘zor’ demek. Ayrıca benim bildiğim Latin harfleri kullandıktan sonra isim koymak konusunda kanunen bir engel yok. Eğer Latin alfabesi dışında Arap ya da Kiril alfabesi kullanılacaksa o yüzde 25 kuralı uygulanıyor. Kızılay'daki bu kafe olayında bence her şey birbirine karışmış.

Bu ülkede İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'ya bağlı Göç İdaresi Başkanlığı'nı en çok takdir eden köşe yazarlarından biriyim. Avrupa'ya örnek olacak seviyede harikulade çalışan bir bürokratik kurum GİB. Habertürk'te Sayın Süleyman Soylu ile yaptığımız programda da bunu kendisine bizzat söylemiştim.

Göç İdaresi Başkanı Savaş Ünlü başta olmak üzere Başkan Yardımcısı Mehmet Sinan Yıldız, ilgili genel müdürler Gözde Özkorul'dan Selami Yazıcı'ya Ramazan Seçilmiş'ten Gökçe Ok ve Abdülaziz Aydın'a kadar tüm Göç İdaresi ekibi dünyadaki insan hakları örgütlerinin takdirini kazanıyor.

Göç İdaresi'nin Türkiye'deki göçmenlerin haklarına dair hazırladıkları videolar da enfes. Kozmopolit bir Türkiye'nin daha güçlü olacağına dair mükemmel görseller bunlar.

Başta Savaş Ünlü olmak üzere tüm Göç İdaresi personeline seslenmek istiyorum, lütfen ülkedeki göçmen düşmanı ırkçı havadan etkilenmeyin, özgürlükçü çizginizde devam edin...

Bu Kızılay’daki müdahale ilgili Göç İdaresi de olaya el atmalı. Saab Cafe sahibi Afrikalı kadın vatandaşımızın ten renklerine ilişkin hakaretler duyduğunu söylemesi bana yalan gibi gelmedi. Göç İdaresi ve Emniyet Genel Müdürlüğü bu durumu reddetti.

BİRİLERİ YÜKSELEN NEFRET DALGASINDAN MI ETKİLENİYOR?

Türk Devleti'ni ve Türk Polisi'ni hiç kimse Afrikalı göçmenlere karşı ırkçılıkla suçlayamaz. Hakikaten bu konuda Emniyet Genel Müdürlüğü çok haysiyetli bir tavır ortaya koyuyor. Ama bence ülkede yükselen ırkçı havadan hareketle kimi polis memurlarının böyle bireysel hareketleri olabilir. Süleyman Soylu da bu konuda hassas olmalı.

Not: Mustafa Yeneroğlu’nu haksızlığa uğrayan göçmenlere verdiği destek nedeniyle tebrik ediyorum. Bir polis şefi ile girdiği kavgaya ve EGM başlığıyla Yeneroğlu’na verilen talihsiz cevaba ayrıca değineceğim. Ömer Faruk Gergerlioğlu'na dair yazdığım portre gibi Yeneroğlu'na dair de bir portre yazacağım. Zaten Yeneroğlu ve Gergerlioğlu'nun ruh ikizi siyasetçiler olduğunu düşünüyorum.

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp